Siyasetçiler Sustukça Silahlar Konuşuyor
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, barış olması durumunda kendi dokunulmazlığını kendi eliyle kaldıracağını belirterek, Siyasi kanallar olarak görüşmeye mecburuz. Biz siyasetçiler sustukça silahlar konuşuyor dedi.
Partisinin Van’da düzenlediği mitinge katılan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete sert eleştirilerde bulundu. Sözlerine Dolmabahçe mutabakatıyla başlayan Demirtaş, sürecin işleyişinde yaşananları anlattı. Demirtaş, “Biz ülkenin yönetim idare biçiminin gelişmesine karşı değiliz. Mevcut yönetim anlayışı demokrasiyi ve halkın yönetime katılımın imkansız kılıyordu. Biz mevcut durumu savunmuyoruz. Daha demokratik bir Türkiye olsun, herkes yönetime katılsın diye biz de bir model öneriyoruz. Kendisi başkanlığı önerebilir, hakkıdır. Biz de öz yönetim özerklik öneriyoruz, bizim de hakkımız. Otururuz konuşuruz dedik. En demokratik yönetim ne ise halk neyi istiyorsa, halkımız için en iyisini beraber yaparız dedik, ama bunu konuşarak müzakere ederek yaparız dedik. Ama bundan da anlamıyorlar, bizi hiçe saymaya çalışıp, hiçleştirerek, seçimde de baraj altında bırakarak, artık siyaseten tek partili yönetime, tek adam yönetime geçme istekleri netleşince, bizde çıkıp dedik ki seni başkan yaptırmayacağız. Süreç böyle işledi. 7 Haziran’dan sonra her halükarda yeniden güvenlik konseptine, savaş konseptine dönecekti. 7 Haziran’da HDP’nin güçlendiği görülünce, savaş konsepti acilen hayata geçirilmek üzere pratiğe konuldu. Biz 1 Kasım süreci boyunca yaşanan bombalamalar, mitinglerimizdeki katliamlar, tutuklamalar, suikastlar, o günden beri bunları görüyor bunları yaşıyoruz. O hendek barikat meselesi de böyle bir süreçte ortaya çıktı. Ne HDP olarak hendeği biz kazdık, ne biz kazdırdık” dedi.
“BİZ SAVAŞAN, ÇATIŞAN GÜÇLERE BU İŞİ BIRAKMAYALIM”
Mitinglerinde barış, kardeşlik mesajları verirken, Ankara’da kendisine hakaret ve tehdit mesajlarının verildiğini anlatan Demirtaş, “Keseriz, bitiririz, yok ederiz bu hainleri mesajları veriyorlar. Ya biz işi en azından siyaset noktasında tuttukça, bunlar ha bire savaş, çatışma, şiddet noktasına getirmek için ellerinden geleni yaptılar. Tek bir insanın burnu kanamadan, gerekirse masada birbirimizi kıralım, üzelim ama insanlarımız sokakta, dağda birbirini öldürmesin, askerine de, polisine de, gencine de, gerillasına da, kadınına yazık değil mi dedik. Bunların hepsi candır, hepsi ana baba evladıdır. Hepsinin acısı bizim ortak acımızsa, biz savaşan, çatışan güçlere bu işi bırakmayalım. Masada birbirimizi kıralım, üzelim ama tabutlar içerisindeki cenazeleri durdurup ailelerine göndermeyelim. Bizim duruşumuz, bizim siyasete bakış açımız budur. Son günlere kadar da biz müzakereye dönülebilmesi için atak üzerine atak, hamle üzerine hamle yaptık. DTK toplandı ve bir deklarasyon yayınladı. Bu belgenin amacı neydi, biz meseleyi çatışma zemininden alıp yeniden siyasi zemine taşıyabilir miyiz? En azından siyasetçiler olarak bizler siyasi sorumlular olarak bu işi silahsız, çatışmasız bir alanda tartışmak istiyoruz dedik. DTK’nin deklarasyonunda deniyor ki bu tartışmaya açıktır. KCK’ye de, hükümete de, barikattaki direnişçilere de çağrı yaptık, gelin bunu tartışalım, yeniden müzakereye vesile olsun derdik, ama bize verilen cevaplar, bir yandan vatan haini, bir yandan terörist, bir yandan bölücü ilan edildik. Bir yandan dokunulmazlıkları kaldırılmalı, derhal içeriye atılmalı sesleri yükseldi. Konuşsan olmaz, sussan olmaz, slogan atsan olmaz, yürüsen olmaz, meclise gitsen olmaz, dağa çıksan olmaz, ne yapacak Kürtler, ne yapsın” ifadelerini kullandı.
“HERKESİN DOKUNULMAZLIĞI KALKSIN”
Siyasi kanallar olarak görüşmeye mecbur olduklarını, siyasiler konuşmayınca silahların konuştuğunu anlatan Demirtaş, “Siyasetçiler konuşmayınca yangın yerine dönüyor sokaklar, o yüzden görüşmek zorundayız diyoruz. Sen bizi sevmek zorunda değilsin, biz de seni sevmek zorunda değiliz. Ama birbirimizin iradesine saygı duymak zorundayız. Siyasi kanallar kapanamaz, siz bu suçu işledikçe, masayı devirip siyasi kanalları kapadıkça kan akıyor, kan. Ülkede anayasa yok, yasalar işlemiyor, yargı yok, medya yok, muhalif bütün medyayı susturdular. Ülkenin Cumhurbaşkanı çıkmış meclise emir veriyor, diyor bunların dokunulmazlıklarını kaldıracaksınız. Niye bunlar anayasaya aykırı davrandılar. Ya senin bu cümlen anayasaya aykırı. Anayasaya göre Cumhurbaşkanı olarak meclise bu talimatı veremezsin, yargıya bu emri veremezsin. Bak sen de suç işliyorsun. Tamam biz bu suçu işledik amenna dokunulmazlıklarımız kalksın, ama senin de kalksın, diğer milletvekillerin ki de kalksın. Hepimizin dokunulmazlıkları kalksın, hepimiz mahkemenin huzuruna çıkalım. Yargı senin emrinde biz yinede korkmuyoruz. Ama sizde çıkın, Bahçeli’de çıksın, bizde çıkalım mahkemenin huzuruna, Davutoğlu da çıksın, Erdoğan da çıksın. Savunamayacağımız, arkasında duramayacağımız hiçbir şey yok. Ama bundan bütün Türkiye’ye zarar görür. Biz bir yandan demokratik siyaset umudunu büyütmeye çalışırken, bir yandan bu insanlarımızı bu şiddet ve savaş ortamından çıkarıp yeniden barış ortamına ulaştırmak için çaba sarf ederken, siz çıkıp siyaset kanallarını keserseniz, halkın siyasete olan inancını tümden bitirirsiniz. O zaman durum içinden çıkılmaz bir hal alır. Bize bir şey olmaz ama Türkiye’nin önümüzdeki 20-30 yılı kaybolur. Biz bundan korkuyoruz, yoksa dokunulmazlıklarımızın kalkmasından korkmuyoruz” diye konuştu.
“YETER Kİ BARIŞ OLSUN, DOKUNULMAZLIĞIMI KENDİ ELİMLE KALDIRIRIM”
Yaşananlara karşı batıdan da barış sesinin çıkması gerektiğini vurgulayan Selahattin Demirtaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Batıdan kardeşlik sesinin yükselmesi lazım. Barışı sağlamak için çözümü sağlamak için, HDP’li olmaya gerek yok, Kürt olmaya gerek yok, Türk olmaya gerek yok, insan olmak yeterlidir. Barışı sağlamak için insan olmak yeterlidir. Ülkede çözüm süreci olduğu günlerde mahkemelerde ona göre davranıyordu. Şimdi ülkede çözüm süreci yoktur diye, şimdi herkese patır patır cezalar yağdırmaya başladılar. İşte Bekir Kaya, Cüneyt Caniş başta olmak üzere Van’da çok sayıda arkadaşımıza cezalar verildi. 15 yıl değil de 15 bin yıl versinler biz yatarız, yeter ki barış olsun. Barış getirilmez böyle, yoksa biz yatarız. Parlamentodan atmak mı istiyorsunuz, ben kendi elimle istifa ederim yeter ki barış olsun. Kendi elimle dokunulmazlığımı kaldırırım barış olsun, mesele budur. Ama bunlar barış getirmiyor. Bunlar sadece halkın öfkesini büyütecek. Gerçekten suç işleyen varsa ceza verin, ama siyasetin rüzgarına göre mahkemeleri işletmeyin. Çünkü adalet mülkün temelidir. Adalet çökerse, şu anda Türkiye’de enkaza dönüşmüş durumda. Adalete olan inanç biterse toplum bir arada duramaz kaos olur. Mahkemelere olan inanç çökerse, herkes adaleti başka yerde arar. Kimi dağda, kimi silahta, kimi mafyada, kimi başka yerde arar.”
“BİZ HENDEK, BARİKAT NORMALDİR DEMİYORUZ”
Silopi’ye Genelkurmay Başkanı’nın gönderilmesi yerine kendisinin gitmesi gerektiğini de sözlerine ekleyen Selahattin Demirtaş, “Ev ev temizleyeceğiz diyorsunuz, hedefiniz nedir? Zaferdeki kastınız nedir? Yaptınız diyelim, 500 kişi 5-10 bin kişiyi öldürdünüz? Peki bunun adına zafer mi diyeceksiniz? Nasıl bir çıkmaza doğru gittiğinizin farkında değil misiniz? Gelin el ele verelim, hendekten, barikattan başlayalım sorunlarımızı konuşarak, tartışarak çözelim. Sen 10 kişiyi öldürebilirsin, halkından toplumundan, ama milyonlarca insanı kinle, öfke ile karşında bulursun. Bu yanlış politikanın sonu yoktur. Biz hendek, barikat normaldir demiyoruz, ama senin saldırıların anormaldir, gel bunları müzakere ederek çözelim diyoruz. DTK’nin deklarasyonuna hakaret edeceğine önerini söyle. Başkanlık diyorsunuz, gelin tartışalım. Bizler medeni insanlarsak tartışmaktan, konuşmaktan neden kaçalım. Canlı yayına çıkalım, Başbakan ile canlı yayına. Sen başkanlığı savun ben özerkliği. Sen anlat ben anlatayım, halkımız dinlesin, seni de anlasın beni de anlasın, ne zararı var. Neden korkuyorsun, neden çekiniyorsun. Defalarca çağrı yaptık, Genelkurmay Başkanını Cizre’ye göndereceğine sen git siyasetçi olarak, insanların sorununu dinle, mesele nedir? Çünkü seçilmiş olan sensin, ülkeyi yöneten sensin. Seçime giren Genelkurmay Başkanı veya emniyet müdürü değil, onları neden gönderiyorsun. Sen git siyasetçi olarak Cizre’ye sorun nedir, hendek niye var, barikat neden oldu, ülkemde neden çatışma var diye onları dinle, anlamaya çalış. İnanırsın, inanmazsın, ama konuşabilmeyi, kendi yurttaşın ile diyalog kurabilmeyi göster. Biz bu öneriyi sunuyoruz, bize hakaret ediyor” şeklinde konuştu.
Yapılan konuşmanın ardından grup miting alanından dağılırken, bir grubun polise taş atması üzerine güvenlik güçleri gaz bombasıyla karşılık vermesi üzerine grup dağıldı.