Sopa

Zorbalığın ilk aracı nedir diye sorarsam yanıtınızın:

"Sopa!" Olacağını biliyorum.

Sopa her insanın hayatında mutlaka bir iz bırakmıştır.

Sopa din literatürüne de girmiştir...

"Dayak cennetten çıkmıştır."Diyen eğitimci sayısı azımsanmayacak sayıdadır.

"Çek kulağını!"

"İki patlat!" Diyen öğretmenlerimizi başımızı okşayan öğretmenden çok daha iyi hatırlarız.

Şöyle bir belleğinizi yoklayın…

Barak Obama hangi devlet adamıyla telefonda görüştüğünde yanı başında beysbol sopası vardı biliyor musunuz? Ben unuttum ama hatırlayanlarınız vardır.

Hani Obama'nın ülkesinin sistemi gereği haksız da değildi…

Amerika emperyalizminin sembolü militarizmdir. Ee haliyle Obama'da akıllı uslu görünmeyen müttefiklerine arada bir beysbol sopasını gösterecekti.

Düşünün lütfen… ABD yardıma koşuyorum dediği hangi ülkeye güllerle, çiçeklerle girdi ki?

Girerken de, egemen olurken de savaş teknolojisinin en etkin silahlarını kullanmadı mı? Bazen de başka ülkeleri sopa olarak öne sürdü. Onlara benim ileri karakollarım, jandarmam demekten çekinmedi.

Obama'yı geçin…

Artık işi zorbalıkla yöneten ülkelerin yüzde yetmişinden fazlasında sopa tek yöntem…

İnsanlar açken, açıktayken, sağlık ve eğitim giderlerine ayrılması gereken bütçelerin aslan payı kurulan orduların silahlarına ayrılıyor. Halk gösterileri için biber gazı, tazyikli su fışkırtan tomalar, en küçük bir demokrasi eylemlerinde plastik mermi kusan silahlar, başköşede.

Ve her zorbacı düzen kabadayılarını seçmiş ve kendi tarafına çekmiş durumda.

Bizim ülkemizde sınırlarımızı yolgeçen hanına çeviren terör grupları işi daha öteye taşımış, sopalıktan bir adım öne çıkararak; öldüren silahlara, bombalara dönüşmüş.

Obama'nın beysbol sopasının kaynağı Pentagon!

Ya Işid'in?

Ya PKK'nın arkasındaki güçler?

O sopaların sahipleri kimler?

Batılı ülkeler gel keyfim yaparken, üçüncü dünya ülkelerinde ve en zalim uygulamaların coğrafyası Ortadoğu'daki sopalar da bir güzel paylaşılmış.

O benim sopam, bu senin sopan demeden kahreden sopalar, barış içinde bir arada yaşama sevincinden başka umut taşımayan zavallı halkların sırtında patlamaya devam ediyor. Onların sopaları konuşmaya devam ediyor ama unuttukları bir sopa var ki o da Allah'ın sopasıdır ki ya farkında değiller, ya da ilahi adaleti takmıyorlar.

İş fıtratına uydurulduğunda dayak cennetten çıkmadır sözü de pek bir anlam kazanıyor; şehitlik, gazilik payeleriyle ister terörist, ister sıradan yurttaş olsun yoksul halk çocuklarını birer kan çiçeklerine dönüştürüyor.

Polis ve askerseniz:

"Onlar asker ve polis! Görevleri ölmek!" Diyerek hayatlarınıza ölümü ve öldürmeyi paha biçmekten çekinmiyorlar.

"İyi öldüler!"

"Kelle!"

"Meslekleri gereği bu ölümler işin fıtratında var." Diyenler kimlerdi?

Lütfen hatırlayınız!

Halkın evlatlarını bozuk para misali harcayanlar, iş kendi evlatlarına geldiğinde allem kulem ederek ya çürüğe çıkarıyorlar ya da bedelli parası ödeyerek vatan görevinden sıyrılıp, sıra nutuk atmaya gelince:

"Vatan, millet, Sakarya!"

"En büyük asker bizim asker!" Hamasetine sarılıyorlar.

Bir gün hayatın gerçek sahibi emek, bu kanlı zorba döngünün farkına varıp, barışa sımsıkı sarılacak ve hayatlarını hiçe sayanların, cehenneme çevirenlerin yüzüne tükürmekte gecikmeyeceklerdir…

Mutlaka hayatı zincirlerinden başka hiç bir şeyleri olmayan emekçiler kazanacaktır.

Bir gün mutlaka!

Bakmadan Geçme