Sosyalistlerin Birliği – 3
Mehmet Bedri Gültekin
Birlik, her zaman için önemlidir. Emekçilerin birliği, milletin birliği, yurtseverlerin birliği, sosyalistlerin birliği, partinin birliği vb. Bir devrimci, doğal olarak bütün mücadele hayatı boyunca bu hedeflerin gerçekleşmesi için çalışır. “Bölünmeyin, birleşin!” önemli bir devrimci mücadele ilkesidir.
Ama içinde bulunduğumuz koşullarda “birlik” konusu, başka zamanlardan daha farklı bir önem ve anlam kazanmıştır. Türkiye’nin tarihi bir yol ayrımına geldiği koşullarda birliği gerçekleştirmenin ya da gerçekleştirememenin sonuçları da farklı olacaktır.
Birliğin gerçekleştirilip gerçekleştirilememesine bağlı olarak Türkiye, bir çıkış yolu bulabilir ya da ülke ve millet olarak çok ağır bedeller ödeyeceğimiz durumlar ortaya çıkabilir.
KAOS ETKENLERİ
Bir devrimci partinin, arkamızda kalan on yıllarda seçimlere giderken, ‘Birlik olmasa, yalnız başıma seçime girmem söz konusu olsa da zararı yok, seçime girerim, en azından programımı, kadrolarımı halka tanıtma şansını değerlendirmiş olurum ve bu da geleceğe hazırlık olur’ diye düşünebilme “lüksü” vardı.
Ama artık böyle bir “lüks” yok. Çünkü Türkiye’nin önünde böylesine rahatlıkla kullanılabilecek zamanı artık bulunmuyor!
2023 seçimlerinden sonra Türkiye’yi bekleyen ne yazık ki “kaos”tur. Cumhur İttifakı iktidarda olmaya devam etse de veya onun yerini Millet İttifakı da alsa bu gerçek değişmeyecektir.
Birinci olarak Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyoruz ama daha önemlisi iktidarın elinde, özelleştirmelerle kamunun ekonomideki varlığı yok edildiği için, bu krize müdahale edebilmesini mümkün kılacak bir “politika aracı” bulunmuyor.
İkinci olarak ABD emperyalizminin malum planı çerçevesinde Türkiye’ye yerleştirilmiş sığınmacı ordusu, sahibinin elinde zamanı geldiğinde patlatılacak bir saatli bomba durumundadır.
Üçüncü olarak, Cumhuriyetin laiklik ilkesi AKP’nin 20 yıllık iktidarı döneminde tahrip edilmiş, devlet tarikat ve cemaatler arasında parsellenmiş ve milleti barış ve birlik içinde tutan bağlar zayıflatılmıştır.
Dördüncü olarak 20 yıllık AKP iktidarının sonunda; varlığı, geçimi; bu iktidarın sürmesine bağlı olan önemli bir toplumsal kesim yaratıldı. İkinci gruptakilerle birlikte bunlar AKP iktidarının gitmemesi için, AKP iktidarı giderse de yeni gelen iktidarın ülkeyi yönetmemesi için ellerinden geleni yapacaklardır.
Beşinci olarak AKP iktidarından nemalanan kesim. Bu kesim 20 yıldır deyim yerindeyse ülkenin kaynaklarını kendine akıtıyor. Yandaşlar ve yandaşların beslediği önemli bir kitle iktidarın militan taraftarıdır.
Ve altıncı olarak Doğu Akdeniz, Yunanistan ve Suriye’de Fırat’ın doğusundan doğrudan ABD tarafından Türkiye’ye yöneltilen askeri tehdidi hesaba katmak gerekiyor.
AKP, bütün bu olumsuzlukların nedeni olduğu için, Millet İttifakı’nın ise bütün bu olumsuzluklara çare bulmak bir yana, ABD ve Avrupa’ya “daha sağlam bir şekilde dayanmaktan” başka söyleyecek bir sözü olmadığı için, iktidarı ve muhalefeti ile sistemin yaşanan krize bir çözümü yoktur.
İşte bütün bunlar, 2023 seçimleri sonrasında Türkiye’yi daha çetin günlerin beklediğini gösteriyor.
DEVRİMCİ GÜÇ MERKEZİ
Sıkıntı ve kaos dönemlerinde halkın en büyük ihtiyacı, zor zamanlarında, mücadeleye atıldığında güven duyacağı bir devrimci güç merkezinin varlığıdır.
Tarih içinde çok daha büyük sıkıntılar yaşadığımız dönemler oldu. Son örnek, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarıdır.
Ama o dönemde Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde bir milli devrimci karargâh inşa edilebildiği için Millet, bugünle kıyaslandığında çok daha ağır olan o günün zorluklarını alt edebildi. İşgalcileri kovdu ve daha da önemlisi bütün dünyaya örnek olan Devrimci bir Cumhuriyetin kuruluşunu gerçekleştirebildi.
Önümüzdeki süreçte anti emperyalist, yurtsever devrimci güçlerin bir araya gelmesi ile yaratılacak Devrimci Merkez; millete, zorluklarla mücadelede başarı umudunu verir. Zor zamanlarında milleti ayağa kaldıracak olan bu “umut”tur.
Bugün, anti emperyalist cephede yer alacak hiçbir Partinin,kısa vadede yalnız başına, halkımızın ihtiyacı olan bu karargâhı oluşturmaya gücü yetmez. Ama doğru bir program –Tam bağımsız Türkiye, Laik Demokratik Cumhuriyet ve Halkçı-Devletçi Ekonomi – etrafında bir araya gelinmesi durumunda, büyük bir arayış içinde olan millet toparlanabilir ve ayağa kaldırılabilir.
Onun için günün görevi Cumhur, Millet ve HDP ittifakları dışında kalan bütün Partileri bir “Türkiye İttifakı” içinde bir araya getirmektir. Söz konusu ittifaklar içinde olduğunu söyleyen ve seçime katılma hakkı bulunan 13 Parti bulunuyor. Şu anda en az bu kadar parti ise üç ittifakında dışında. Günün görevi bu Partileri, yukarda ana maddelerini saydığımız program etrafında bir araya getirmektir.
SOSYALİSTLERİN BİRLİĞİ
Bu birliğin gerçekleşmesinde Sosyalist Partilere özel görev ve sorumluluk düşüyor. Türkiye İttifakı içinde yer alabilecek Sosyalist Partiler, böylesine geniş bir ittifak yerine sadece sosyalistlerden oluşan bir “ittifakla” kendilerini sınırlarlarsa büyük bir hata yapmış olurlar.
Türkiye’nin bugün yaşadığı sıkıntılar sadece sosyalistleri veya sadece işçi sınıfını ilgilendirmiyor. Geleceğini bu ülkenin bağımsız ve egemen bir ülke olarak varlığını devam ettirmesinde gören bütün siyasi partiler nesnel olarak aynı konumdadır. Onun için bütün bu partileri birleştirmenin zemini vardır. Günün görevi bunu başarmaktır. Aksi takdirde bugün sadece, kendisini sosyalist olarak tanımlayanların oluşturacağı “ittifak”ın halkta bulacağı karşılık; sürece müdahale edebilmeye, Türkiye’nin önüne bir çıkış yolu koyabilmeye yetecek bir kuvvetin oluşacağı anlamına gelmez.
Öte yandan Sosyalistlerin ülke yönetiminde söz sahibi olabilmelerinin, ancak bütün milli sınıfları bir araya getirmelerine bağlı olduğu ise unutulmaması gereken bir başka gerçektir.