Sözün namusuna ve insan onuruna bağlı bir yazar: Yaşar Kemal (1)
Giriş. 28 Şubat, Yaşar Kemal'in ikinci ölüm yıldönümü. 28 Şubat 2015 yılında ölmüştü söze ve insan onuruna bağlı büyük yazar… İnsanlar doğar, yaşar ve ölürler: Ancak bu süreçte değer yaratanlar bu değerleri ile eserleriyle yaşarlar. Kişiler ölümlü, eserler ise ölümsüzdür. Yaşar Kemal de öldü ama eserleri her zaman yeni insanlarda, yeniden yaşayacak, soluk bulacaktır.
Giriş.
28 Şubat, Yaşar Kemal’in ikinci ölüm yıldönümü. 28 Şubat 2015 yılında ölmüştü söze ve insan onuruna bağlı büyük yazar… İnsanlar doğar, yaşar ve ölürler: Ancak bu süreçte değer yaratanlar bu değerleri ile eserleriyle yaşarlar. Kişiler ölümlü, eserler ise ölümsüzdür. Yaşar Kemal de öldü ama eserleri her zaman yeni insanlarda, yeniden yaşayacak, soluk bulacaktır.
Ne mutlu ona kuyruklu bir yıldız gibi geçip gitti iz bırakarak. Adına bir vakıf kuruldu ölümünün ardından, Yaşar Kemal Vakfı. Vakfın Konseyi Başkanı Zülfi Livaneli “bu vakıf büyük ustanın hem anısına hem yapıtına bir saygı duruşudur” diyor. Vakıf başkanı eşi Ayşe Baban ise “onun için sesini duyuramayanların sesi denmiştir” diyor. O Fiziki olarak öldü ama bizler onun dinmeyen sesini duyurmaya devam edeceğiz. Bu ses hiç susmayacak, hiç susmamalı.
Ata baba toprakları
Yaşar Kemal aslen Van’ın Ernis köyündendir. Ernis, Muradiye’den Erciş’e giderken Vangölünün kuzeyinde Sor vadisinin doğusunda yeralır. Denizin kenarında (Vanlılar Van Gölüne genellikle deniz der) yeşillikler içinde kurulu güzel bir yerdir burası. Enver Paşa’nın, Ruslar karşısında Sarıkamışta orduya yaşattığı o büyük hezimetten sonra buradan göç başlamıştır. Rusların Osmanlı topraklarına kuzeydoğudan girmesiyle, seferberlik başlamış, imparatorluk kendi tebasını koruyamayınca, herkes canını kurtarmanın derdine düşmüş, göçe tabi olmuştur. Korumasız bir biçimde Rus ordularının önünden can havliyle batıya, doğuya ve özellikle de güneye doğru kaçmışlardır.
On binlerce insan gibi, Yaşar ailesi de (soyadları Yaşar’dır bu ailenin) bu ata baba topraklarını terkederek kendilerini zar zor Çukurova toprağına atar. O yıllar anaların evlatlarını attığı, canını kurtarmak için durmaksızın kaçtığı yıllardır. Hal böyle. Tabi sadece Rus işgali yok bu yıllarda, aynı zamanda kıtlık ve kıran da vardır. Enver Paşa yenilgiden sonra İstanbula kaçıp, bu olayın üstünü yasaklarla kapatıp, ülkeyi İttihatçılarla başka badirelere sürüklerken, insanlar, sadece Rusların süngüleriyle değil aynı zamandan hastalıktan ve açlıktan ölmektedir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kadınlar topluca açlıktan ve hastalıktan ölüyordu. İşte bu yıllarda Yaşar Kemalın ailesi de köylerini, mallarını, mülklerini arkalarında bırakarak açlık, yokluk ve sefalet içinde büyük bir kaçışla gelip Adana Kadirli’nin Hemite Köyüne yerleşirler.
İçimdeki utke
Büyük üstadın, ölmeden önceki yıllarda bana “Ahmet ölmeden beni köyüme götür, oraları dünya gözüyle takrar göreyim” sözü içimde uktedir. Nitekim kaç defa teşebbüs ettimse de sevgili eşi Ayşe Baban sağlığı elvermez, diye izin vermedi. Ancak onun büyük anısı içimizde ve ata baba topraklarında ve tüm Anadoluda yaşıyor ve yaşamaya da devam edecektir. Toprağın bol olsun, ışıklar içinde yat sevgili Yaşar Abi.