Normalde bu hafta Türkiye'nin 10. Kalkınma Planı ile ilgili bir yazı yazmayı planlıyordum fakat spor dünyasından art arda gelen haberler bir anda Dünya ve Türkiye gündemini sarstı. Spor dünyasından gelen bu ilginç haberler bizleri bir daha olayları enine boyuna düşünmeye sevk etti.
İlk olarak geçtiğimiz haftalarda Fransız Monaco takımının Portekizli yıldız Christian Ronaldo' ya ( yeni bir dünya rekoru teklifi olmalı bildiğim kadarıyla ) 85 milyon İngiliz paundluk bir transfer önerisi yapacağı haberi geldi.Aynı günlerde Arjantinli yıldız Lionnel Messi 'nin evrakta sahtekarlık ve vergi kaçırma suçlarından İspanyol devletini 4 milyon euro dolandırdığı ortaya çıktı.
Bir kaç gün sonra ise UEFA iki Türk takımına hepimiz bildiği malum olaylardan dolayı Avrupa kupalarından ayrı ayrı bir ve iki yıl men cezası verdi. Birkaç senedir toz duman olan futbol sektörü(!) yine karışmış durumda anlayacağınız.
Adı rüşvet skandallarına karışmış eski Fransız futbolcu Platini'nin tam da bu dönemde Uefa'nın başında olması da kaderin garip bir cilvesi olsa gerek.Yozlaşmış spor sektör-camiasından bir haber de Fransa'dan geldi: Fransa'da ülkenin önemli siyasetçi ve iş adamlarının suçlandığı yolsuzluk davasında, Adidas'ın eski patronu Bernard Tapie gözaltına alındı. Fransız mahkemesi, yine aynı yolsuzluk davasıyla ilgili olarak Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde'ın ifadesini almıştı. Lagarde, ekonomi ve maliye bakanlığı döneminde usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle açılan söz konusu dava ile ilgili sadece bakanların yargılandığı Cumhuriyet Adalet Mahkemesi'nde ifade vermişti. Lagarde, 2008 yılında Bernard Tapie'ye, bir banka ile olan anlaşmazlığının çözümü konusundan 403 milyon euro tutarındaki illegal ödemeye onay vermekle suçlanıyor.
Futboldan bahsetmişken İtalya'yı es geçmek mümkün mü : Haziran ayı içerisinde İtalya Mali Polisi, 18'i Serie A'dan olmak üzere 41 kulübe 'vergi kaçakçılığı ve para aklama' şüphesinden dolayı baskın yaptı.
Görüldüğü üzere bütün bu pis işlere siyasetçiler,futbolcular,IMF,UEFA gibi uluslarası kurum ve şirketlerin hepsi karışmış durumda.Bu haberler hepimizin öyle veya böyle ilgilendiği sporun içler acısı durumunu gözler önüne sermiştir herhalde.
Burada bir virgül koyarak liberalizmin genel eleştirsine en azından şimdilik bir giriş yapalım: Ricardo Petrella ve Georges Corm'un genel olarak liberalizmin eleştirisini yaparken bir alt kategori olan sporcular şarkıcılar ve medya ile ilgili söylediklerine bir bakalım önce :
''kralın soytarıları'': televizyon yıldızları,sporcular,modacılar ; seçkinleri ve halkı eğlendirerek zenginleşenler.
Bu kısa ama çarpıcı tanımlama çok önemli.Bildiğiniz gibi kralı eğlendiren soytarı sarayın olmazsa olmazıdır.Soytarının ömrü de genel olarak kısa olur.Kralın hoşuna gittiği sürece soytarı yaşar ama ilk yanlış hareketinde de kellesi gider.Çünkü misyonu kralı ve seçkin tebayı anlık eğlendirmektir.
İlerleyen zamanlarda liberalizmin eleştirisini yaparken bu maddenin de içinde olduğu listenin ne kadar çok büyüdüğünü göreceğiz ve sistemin diğer yapıtaşlarını da inşallah inceleyeceğiz ama şu an bunlara tek tek değinecek zamanımız yok.Kısa tuttum o sebeple.
Yani bir tarafta perde arkasında bu kukla oyununu oynatan bir kesim var ve biz bunları asla görmüyoruz.O alanda büyük şirketler ,gizli imzalanan sözleşmeler,siyasetçiler,bürokratlar var ve bizler tuttuğumuz takımların ve sporcuların sahada ter döktüğünü düşünüyoruz ama malesef o günler çok geride kaldı.O günlerde bir yayıncı kuruluş yoktu mesela.Bizler radyodan maçları takip ediyorduk sadece.Bugün gelinen noktada ise eski futbolcu milletvekilleri görebiliyoruz rahatlıkla .Futbolcular bir milli maçta kendilerine galibiyet hediyesi olarak verilen jeeplerin markasını beğenmeyebiliyorlar ve umursamazca pazarlığa girişebiliyorlar.Milletvekili olmuş bir eski futbolcu yasa koyuculuğu bir kenara bırakıp yüksek ücretle spor yorumculuğu yapmaya devam edebiliyor.
İlk yapılan Olimpiyatların simgesi latince sözler daha hızlı daha güçlü ve daha yükseğe anlamındaydı bu yaşadığımız günlerin özeti ise sadece daha çok para daha çok sahtekarlık daha çok yüzsüzlük olsa gerek.
vanhaber, van, haber, van haber