Susmak

                               
"Sustum... Sessizliğim yanılttı kederin çığırtkanlarını. Susmam en büyük çığlıktı oysa."
Diye başlamıştım bir deneme çalışmama.
Okura:
"Söz gümüş ise sükût altındır." Sözünü anımsatsa da bu betimlemem ardından yazdıklarımın, anlatmak istediklerimin hiç de bu Atasözüyle ilgili olmadığıydı. Oysa muradım fırtına öncesi sessizliği anlatmaktı.
Baskının egemen olduğu toplumlarda bireyin suskunluğu yeğlenir. Çünkü konuşmanın bir doğal devinim veya tepki olduğu düşünülür. Örneğin sayısı hayli çok aile ortamlarında çocukların söze karışması ayıp veya nahoş olarak nitelendirilir. Konuşma ısrarı sürdürüldüğünde de konuşana "geveze" mührü yapıştırılır. Ve bizde kadının çok konuşanına makbul bakılmaz. Eşin özgürlüğünden yana tavır takınanlara:
"Karı sözüyle yol yürünmez!" Sözü hatırlatılır.
Evde, sokakta, okulda başlayan susturma eylemi zaman içinde kitleselleştirilir, sessiz yığınlar yaratılır. Sessiz yığınların sosyal literatürde rahatlıkla kullanılacak karşılığına sürü denir. Her birey susturuldukça sürüdeki sayı çoğalır. Korku refleksinin de etki ettiği bu durum geçicidir.
Susturucu egemenler baskılarının suskun kitleler yaratmasını hedefleseler de unuttukları bir dil ortaya çıkar. Bireyin vücut dili!
Bazen bir bakış, çatan kaş, çizgileri belirginleşen yüz hatları sözden daha etkili olur.
Çeşitli baskı yöntemleri devreye konulduğunda birey susta dursa da diyalektiğin affetmez yasası kendini gösterir. 
"Karanlıkta bir mum yakmak!"
"Susma sustukça sıra sana gelecek!" Gibi sloganlaşan sözler kitlesel tepkilerin yoğunlaşarak açığa çıkmasını sağlar. Örgütlenildiği an ise demokratik mücadele için en sağlam adımlar atılmış olur. Ve hiçbir susturma yöntemini organize eden güç ömrünü sonsuza kadar sürdüremez.
Işığın karanlığı yaran zerresi gibi, sessizlikte yükselen bir ses de özgürlükleri kuşatan dağları paramparça eder.
Tarih susanları harekete geçiren sayısız kahramanları sayfalarında yazar.
Roma İmparatorluğunun kanlı saltanatına baş kaldıran Spartaküs, Bolu Beyine eyvallah etmeyen Köroğlu, yedi düvele halkının yüreğini keskin bir kılıca dönüştürerek karşı koyan Mustafa Kemal suskunluğun direnen yiğit sesleri olmuşlardı.
Yani susmak bazen bir haykırış kadar güçlüdür derken kastedilen şey yanlışlara başlatılan büyük isyandır...
Dileğimiz, halkını isyan ettirmeden, demokratik bir düzen içinde ve barış ortamında adaletle yaşatan liderlerin dünyayı yönetmesi.

Bakmadan Geçme