Ne zamandır Suvaroğlu hakkında yazmak istiyordum.
Eczanemin arka tarafına düşen büyük bir caddedir Suvaroğlu…
Neden büyüktür? Çok mu geniştir? Çok mu ticarîdir? Çok mu kalabalıktır? Bunların hiçbiri değildir Suvaroğlu…
İçine güneş sığan bir caddedir Suvaroğlu… Bundan dolayı büyüktür… En azından eskiden öyleydi.
Daha başında kırmızı boyalı, ahşap direkli kerpiç sıvalı, toprak damlı Boyalar Camii ve tek katlı, sarı boyalı bir kerpiç evle karşılardı sizi… Boyalar Camii'nin bahçesinde meyve ağaçları vardı, tıpkı komşuluğundaki heyula sitelerin yerindeki eski elma bahçeleri gibi…
Milâttan öncesinden bahsetmiyoruz… On yıl bile olmadı Suvaroğlu yıkılmaya başlayalı… Sıhke'nin ucunu İskele Caddesiyle buluşturan bağrı gökyüzüne açık bir caddeydi Suvaroğlu…
İlk sağda Meşeli Sokak sizi pastoral bir şefkatle karşılardı… İsterseniz sorun hâlâ yıkılmamışsa sokak başındaki ilk eve…
İskele Caddesi'ne ulaştığı ucunda bahçe kapısı hanımelleriyle kucaklanmış, nefis ahşap işçilikli çıkmasıyla iki katlı bir ev uğurlardı sizi.
Anadolu'nun enfes toprak medeniyetinin, şirin bahçeli evleriyle sıralandığı bir müze gibiydi… Yeni binalarla nasıl da küçülüverdi bahçeleri, arsaları…
Ve hırçın müteahhitlerin betondan hırslarıyla güneşini kaybetti Suvaroğlu… Uzak ufuklarda baş vermiş apartman çılgınlığı iki yıl içinde çöküverdi üstüne…
İçi kerpiç, üstü çatı, karemsi parmaklıklı pencereleriyle kutu kutu evlerinin komşulukları, hoyratça ezildi. Kavakları köklendi, bahçeleri kurutuldu.
Ne severdim Suvaroğlu'ndan İskeleye çıkmayı… Şimdi içim acıyor, gönlüm elvermiyor orada yürümeye…
Mahalle bakkalınızın sattığı bilyelerdeki hülyaların son hatırasıydı…
Kim ne derse desin, uzak çocukluğumun kardeş hatırasıydı…
Suvaroğlu kayıp komşulukların yaz yankısıydı…
Suvaroğlu Van içinde bir Vandı…