Suyu yıkamak
Güç çözülünce, çıkar çatışmaları başlayınca yollar ayrılır. Yolları ayıranlar çatışmalardan zarar görüp de istediklerini alamadıkları zaman çamura dönüşürler. İşte bu an insan karakterinin ne denli değişken olduğunun anlaşılacağı süreçtir.
Eleştiri ve özeleştiri yön verir insana. Toparlanmasını, at gözlüklerini çıkarmasını sağlar. Ancak eleştiri ve özeleştirinin içinde kayıplara karşı oluşan sitem ve öç alma duygusu ağır basıyorsa eğer kişiyi küçültür, çıkarcılığın alaborasında kaybolmasına neden olur.
Düşününüz… Kurduğunuz bir partinin içinde en üst seviyelere yükselmişsiniz. Alınan kararlarda etkin olmuşsunuz. Ve o kararlar sonucu ülkeniz yarar yerine zarar görmüş. Zarar görülen zamanlarda çıtınızı çıkarmamış, engel olmamış ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın bilinciyle yokuş aşağı olanca hızıyla inen freni patlamış kamyon örneğindeki gibi bir ülkenin de şarampole yuvarlanılacağının dikkatini çekmemişsiniz.
Sonrası ben demiştim, dikkat çekmiştim ama beni dinlemediler teranelerine başvurursanız size kimse inanmaz, eleştirinizi, özeleştirinizi ciddiye almaz. Çünkü yeryüzünde en değerli varlık olan güven olgusunu acımasızca ve tıpkı bozuk para gibi harcamışsınız.
Siyasiler bir kenara…
Ya ömrü yazıp çizmekle, düşüncelerini toplumla paylaşmış gazeteciler, yazarlar, sanatçılar?
Onlar da yıllarca destek sunup, yoldaş olduklarının yanlışta olduklarını haykırmaya başladıklarında…
Ve kandırıldık… Aldatıldık dediklerinde inanan kaç kişi yanlarında olup, omuz verir ki?
Kitlelerin affetmediği insan tipidir kaypaklık, fırıldaklık, yalancılık. Bir kere güvenleri sarsılmış, inançları yok olmuştur.
Siz ne kadar ben sütten çıkmış ak kaşığım deseniz bile yiten güveninizi, inandırıcılığınızı geri getiremezsiniz.
Dün dündür, bugün bugündür eskimiş şarkısı artık yeni kuşaklar ciddiye almıyor.
Üçkâğıtçı politikaların kalemşorlarını, eskimiş siyasi kimliklerin son çırpınışlarını hiç ama hiç kimse takmıyor.
Son haftalardır siyasi arena ve medyada biz öyle dememiştik, kandırıldık, yanıldık diyenlere bakıyorum da var güçleriyle suyu yıkamaya çalışıyorlar. Sosyal medyada, danışıklı basın kanallarında çırpınanları ibretle izliyoruz. Ve onlara diyoruz ki eleştiri ve özeleştirilerinizde kendinize güveniyorsanız eğer çıkın meydanlara halktan özür dileyin. Yeni yanılgıların ve çıkmaz sokakların malzemesi olmayın.
Unutmayınız… Kirli çamaşırlarınızı belki ama kirlettiğiniz bu ülkenin engin nehirlerinin sularını yıkayamazsınız… Çünkü sağır sandığınız bu halk her şeyin farkında, kayıp zamanın ve kaybedilmiş hayatların kaydını yüreklerinde ve belleklerinde zapta geçmişlerdir. Kendinizi aldatabilirsiniz ama zamanın kaybolmayacak ruhunu asla!