Suyun Türküsü

Yunus Türkoğlu yazdı...

Bundan kırk yıl kadar önce; Van’ın yine tadına doyulmaz yaz mevsimlerinden birindeyiz. Şehrimiz; yemyeşil bahçeleri, kerpiç evleri, sokaklarından akan sularıyla daha özelliğini yitirmemiş şirin bir yerdi. Beton binalar, çelik kapılar ve villaların yapılmadığı, araçların çok olmadığı, sadeliğin, sakinliğin, tabiliğin hâkim olduğu yıllar…

Uzun ve soğuk kış gecelerinde gürül gürül yanan soba başındaki çay içerken hedik ve kavurga eşliğinde yapılan sohbetler gitmiş, yerini yaz akşamları kapı önlerinde ay ışığı altında içilen kıtlama çay fasılları almıştı…

İnsanlar sevdikleriyle her daim beraber olmak ister, onlarla güzel vakitler geçirmek ve bu vakitlerin bitmesini hiç istemezler ya… İşte bu vakitlerden birini sizlere anlatmak istiyorum…

Buyurun…

Akşam namazı kılınmış, yemek sonrası hava iyice kararmış, gece koyu lacivert rengini Van semalarına sermişti. Ayın şavkı nazlı nazlı akan sokak suyunun üzerinde geziniyor, ateş böcekleri kırpraşıyor, ılık ılık esen akşam rüzgârı ise sulanan yoldan yükselen toprak kokusunu etrafa yayıyordu. Mahalle sakinleri bu güzel gecenin tadını çıkarmak için kapı önlerine çıkmaya başlamışlardı bile…

Kapımızın önü süpürülmüş, kilimler serilmiş semaver ateşlenmişti. Önümüzde, akan suyuyla kanal ve yol var. Sırtımızı duvara yaslayıp oturmuştuk. Sağ yanımızda Erek Dağı, sol yanımız Vangölü karşımızda Toprak Kale, havada ise leylakların esen mis kokusu vardı…

Komşularımız:

Doğu tarafımızda DSİ tır şoförlerinden ve ”5 Yol Taksi” kurucularından Hacı Ahmet Toprak ve hanımı Sevim teyzenin evi var. Hacı Ahmet’in zaman zaman görev icabı mahalleye getirdiği DSİ Bölge Müdürlüğü’ne ait Leyland marka kamyon unutulmazdı!  Batı tarafında PTT personeli İbrahim Alırız ile hanımı Lütfiye teyzelerin evi mevcut. Karşımızda genç yaşta aramızdan ayrılan Hadi Dede ve hanımı İnci teyzelerin evidir. Aynı bahçe içinde kardeş Kadir Dede ile hanımı Sülhiye teyzelerin evleri var. Bahse konu komşular içinde hayatta olan tek büyüğümüz Kadir Emmi’ye sağlık ve sıhhat diliyorum. Babasına çok iyi bakan küçük kızı Atife’ye selam ediyorum…

Oturduğumuz yere göre sağ tarafımızda Erek Dağı’na doğru dört yol ağzında bakkal dükkânı var. Gençler ve çocuklar orada toplanmışlar. Cahit Sarı, yine askerlik anılarını anlatıyor ki arada kahkaha sesleri olduğumuz yere kadar geliyordu. Normalde benimde orda olmam gerekiyor fakat burada oturup bu havayı sizlere yansıtmam lazım. Sol çaprazımızda balkonda oturup gelip geçenlerle sohbet eden Kadir amca, yine sol tarafımızda menzil dışında kalan Naciye hala, kardeşi Hacı Behçet ve hanımı Ayla abla çocuklarıyla beraber oturuyorlar. Uzaktan siluetlerini görüyorum çay içiyorlar.

Kanal suyu dört yol ağzında makas değiştirip yüksekten aşağıya dökülürdü. Yine oturduğumuz yerin çok yakınında çırçır vardı. Buralardan dökülürken suyun çıkardığı ses ruhumuza tatlı bir huzur bırakıyordu… 

Yoldan tek tük arabalar geçiyor, evlerine dönmekte olan yayalarda selam verip geçiyorlar… Birazdan yatsı ezanı okununca Hacı Hüsnü camisine gidip-gelenler olacaktı…

Gecenin rengini suyun türküsüne katıp, hüznün gergefinde işlenen hatıralar yüreğimi ıslatırken; dostlarıma kırık ezgili birkaç selam göndermek istiyorum…

Ey yıldızların altında ışıldayarak süzülen su;

Köşe başındaki tek katlı kerpiç evin yanından geçerken, ev sahibi Süpürgeci Süleyman amca’ya selam söyle!

Van Belediyesi’nde temizlik görevlisiydi. Ailesini zar-zor geçindirirken, birde yetimlerin elinden tutup onları barındırması vardı! İşte buna yürek lazımdı yürek! O ve hanımı Rabia eze’de daha fazlası, yani iman dolu yürekleri vardı. Onlar “adam gibi adam”dılar.

Cennette Peygamber Efendimiz –sallallahu aleyhi ve sellem- elinizi tutsun İnşaallah…

Ey ufkumuza ışık saçan su;

Kadir Ödemiş ve hanımı Ayten abla’nın bahçesine uğrarsan “gecenin rengini” çayırların üstüne bırak ne olur. Ben ve arkadaşlarım, bahçelerindeki iri ziraat armutlarından, bilmem belki de “cebe sığmaz” elmalardan bir-iki tanesini onlardan habersiz yemiş olabiliriz! Söyle haklarını helal etsinler ne olur…             

Rabbim, onlara cennet meyveleri yemeyi nasip etsin İnşaallah…

Ey nazarı huzur veren su;   

Erek Lisesi bahçesinde futbol oynarken attığımız gollere sevinen, kaçırdığımız gollere hayıflanan Tekin Alpaslan ve Kazım Karabekir Ortaokulu yollarında yağan yağmurlarda ıslandığımız Necdet Alkan arkadaşlarım, şimdi “Şaheler bölgesinde” yol üzerindedirler, selamımı söyle sakın unutma… Gidenler, her daim kalanların yüreğinde kapanmayacak birer yara bırakıp gidiyordu!

Mekânınız cennet olsun İnşaallah kardeşlerim… 

Ey yaldızlı gerdanlık misali akan su;

Geçtiğin çırçırlara, Memi Tepesi’ne varırsan kuş iğdelerine, Eşekçi Nebi dayı’nın tarlasındaki buğday başaklarına, serin bağlara-bahçelere, söğüt ağacının altında çay içen Fatma teyze’ye ve tarlalarda biten; hatmi çiçeğine, zambaklara, nergislere, sümbüllere birde bu müstesna geceye türkünü söylemeden geçip-gitme ne olur…   

Hoşça kalınız…

Yorumlar 1
Antalya’dan Mustafa DURMAZ 06 Haziran 2022 13:45

Yüreğine sağlık olsun başarıların devamını diliyorum

Bakmadan Geçme