Taksim'e Bakış

Türkiye'de gündem inanılmaz derecede  sık değişiyor . Ülkenin bu baş döndürücü gündemine her gün yeni olaylar eklenince  yeterince tartışılmadan bir çok konu gündemden düşüyor . Bu kadar hızlı yaşamanın bedeli de  ortaya çıkan sorunların çözümleri  için bir türlü  yeterince tartışma ortamı ve uzlaşma sağlanamaması olarak tezahür ediyor . Bu hızlı değişim   'halk  nasılsa her şeyi çabuk unutur '' algısına da yol açtığından yönetici ve karar alıcı kesimlerde kötü bir  yönetimle karşılaşıyoruz.
1 Mayıs'dan bugüne Taksim'de yaşananlar da bunun son örneğini teşkil ediyor . Çok değil daha bir ay önce Taksim 1 Mayıs ' da gösterilere açılacak mı tartışmasını yaşadık . O gün yaşananlar bugün Taksim'de yaşananların bir nevi habercisiymiş aslında . Taksim Meydanı diyoruz ama ortada gerçek manasıyla bir meydan da yok . Bugün İstanbul dünyada en fazla turist çeken 6. şehir olmuş durumda ama dünyanın diğer metropolleri ile karşılaştırınca malesef gerçek manada  bir meydanı  yok diyebiliriz . Ben de ilk kez Taksim meydanına çıktığımda ortada bir meydanın olmaması  (!)  yüzünden  hayal kırıklığına uğramıştım . Eski İstanbul'da  suyun  bölüşümü  buranın çevreye nispeten  daha yüksekte  kalması  sebebiyle bu  meydanının olduğu yerden yapıldığından  burası Taksim meydanı  olarak bugüne gelmiş . Meydanın kuzeyindeki Gezi Parkı ise kesinlikle iyileştirmeye muhtaç bakımsız bir park ve içinde eski ve  bakımsız  barakalar mevcut.
İşte Türkiye'nin gündemini bir  kaç gündür sallayan bu meydan öyle görünüyor ki  Taksim'e yapılması planlanan cami ve AKM'nin akibetinin ne olacağı ile kafamızı meşgul etmeye devam edecek.
Simgesel öneme sahip bu meydan adeta bir güç gösterisine dönercesine tarafların kendilerini kanıtlamaya çalıştıkları bir prestij alanına dönüşmüş durumda ve kafalarda oluşmuş önyargıları ortadan kaldırmadıkça bu meydan daha çok ''muhasıra ve muharebelere'' sebep olacak gibi görünüyor.
Taksim olaylarının bize şimdiye kadar öğrettiği  şudur ki  : Hükümet  ''sandıktan  %  50  oy aldım ; bu ülkede her konuda en çok benim söz hakkım var '' söylemiyle  kalırsa ve demokrasiden bunu anlıyorsa    ; ki bu olayda da şimdiye kadar bu zihniyeti gördük bu yapı olabilecek kaosları çözmeyecek bilakis olayların fitilini daha da ateşleyecektir . Çünkü bu olayda  Gezi Parkı'na  ne inşa edileceği,  nelerin söküleceği doğru düzgün işlenmemiş ,  kamuoyu bilgi sahibi olmamıştır. Ülkenin yönetiminden ve düzeninden sorumlu olan ise doğal olarak hükümettir ve 1 Mayıs Taksim krizinin izleri daha geçmeden ve bunle eşzamanlı  gelen T.C  krizi daha soğumadan bir de üstüne bu yıkım ,olayları geri dönülemez bir mecraya sokmuştur.
Hükümet yöneten taraftır . Bilgi , istihbarat, kolluk kuvvetleri  hükümetin emrindedir . Provokasyon olacağını biz sıradan vatandaşlar bile biliyor ve hissediyorsa  devletin bunu bilmemesi mümkün değildir.
Ama Taksim'den bir Tahrir ve Türk Baharı da çıkmayacaktır çünkü bunu doğuracak koşulların hç biri Türkiye ' de yoktur . Bu Türkiye karşıtı bazı ülke ve  iç  bağlantılarının istedikleri bir kaos planıdır fakat Türkiye ' nin tarihsel dokusu veherşeye rağmen işleyen  demokratik yapısı  buna izin vermeyecektir . Türkiye demokrasisi tüm bölge ülkelerinin hepsinden daha sağlam ve kurumsaldır. Yapılan yanlışlar bir kontrol mekanizması dahilinde  - ki bu örnekte polisin alandan çok geç de olsa çıkarılması ya da Cumhurbaşkanı  Abdullah Gül '  ün  geç kalmış  itidal çağrısı - zamanında  düzeltilseydi  olaylar belki de  bu kadar büyümeyecekti.
Son olarak  protestocuları da analiz etmek gerekir.Bugün kendi başına bir ülke haline gelmiş bir İstanbul büyük bir çalışan ve çalışmayan genç bir nüfusa ve kalabalık bir  üniversiteli   kesime sahiptir.Bu şehirde yaşam ve çalışma  koşulları çok ağırdır ve özellikle gençler arasında bu bir gelecek kaygısı yaratmıştır.Gençler geleceklerinden endişelidir ve  bunun sorumlusu olarak siyasetçileri görmektedirler.İdeolojik olarak da AKP ye karşı bu gençlik kendi  insiyatifleri ile bu olayların içine girmiş fakat olayların boyutu büyüyünce onlar da zor durumda kalmışlardır.Çünkü işin içinde şiddet vardır,silah vardır,provokasyon vardır,vandalizm vardır.Barışçıl gösteri  her zaman haktır ama hükümeti protesto adına ayaklanma teşebbüsleri  hem amaçlananı yapamaz hem de toplumu daha çok kamplara böler.
Taksim olaylarının gösterdiği şudur ki : Bu ülkenin malları meydanları  yolları köprüleri kimsenin malı değildir , belli bir zümreye tahsis edilmemiştir . Hakça adilce ve insan haklarına uygun bir paylaşım için küçük Taksim Meydanı  bile yeterince büyüktür.
Son olarak da Taksim Gezi Parkı olayları daha  çok tartışılacaktır.Bu olayların uluslararası boyutu henüz masaya yatırılmamıştır, olaylar  henüz çok tazedir.Zamanla yeni bilgiler geldikçe ve kirli bilgiler ayıklandıkça gerçek bilgiye ulaşabileceğiz.Bizim şimdiye kadar yaptığımız an itibariyle sadece  bir ilk izlenimdir,kendi kriz yönetimimizin bir ön incelemesidir.

 

Bakmadan Geçme