Takva Nedir?

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün”[1]

Takva

Takva; kuvvetli bir himayeye girerek korunmak anlamındadır. Bunun gereği olarak korkmak, kaçınmak, sakınmak ve çekinmek manalarına da gelir. Gerçek koruma, ancak Allah’ın korunmasına girmekle olur.

Takva; “Kişinin itaatte bulunarak nefsini Allah’ın korumasına bırakması ve bu suretle âhirette zarar ve elem verecek şeylerden kendini iyice korumasıdır»                                

Takvâ, «İnsanı Allah’tan uzaklaştıracak şeylerden uzak durmaktır»

Takvâ, «Nefsin arzularını terk etmek ve yasaklardan uzak durmaktır»

Takva; «Allah’tan korkarak günahlardan kaçınmakta, Allah’ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermek, Allah’ın himayesine girmek, emrini tutup azabından korunmaktır”

Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi takvâ kelimesi; mümin insanın, Allah’ın emir ve yasaklarına uyma konusunda titizlik göstermesi, yaşantısının her safhasında ölçülü ve tutarlı, dinî hükümler karşısında duyarlı olması anlamına gelmektedir.

Hz. Ali’nin Takvâ tarifi:

 “Takvâ, Allah’tan korkmak, Kur’ân ile amel etmek, aza razı olmak ve göç gününe (âhirete) hazırlanmaktır.”

Hz. Übeyy b. Ka’b’ın Takva Tarifi:

Hz.Ömer, takvâ kelimesinin ne anlama geldiğini kendisine sorduğunda Übeyy b. Kâ’b ona şu karşılığı vermiştir:

– Dikenli yolda hiç yürümedin mi?

– Yürüdüm.

– O zaman ne yaptın?

– Paçalarımı sıvayıp dikenlere basmamaya gayret ettim.

– İşte takvâ odur.

Takva’nın Dereceleri

Alimler genel olarak takvâyı üç mertebede değerlendirmişlerdir.

Birinci mertebe, insanın ebedi azaptan kendini korumak için Allah’ı inkâr etmekten ve O’na ortak koşmaktan sakınmasıdır.

İkinci mertebe, büyük günah işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten uzak durup farzları yerine getirmektir. Dinî ıstılahta takvâ denilince daha çok bu mana kast edilmektedir.

Üçüncü mertebe ise kalbi Hak’tan alıkoyacak her şeyden uzak durup gönlü tamamen Yüce Mevlâ’ya bağlamaktır ki, bu mertebenin üst sınırı yoktur.

Takvanın Önemi

Kur’ân’a göre takvâ, kişinin Allah katındaki değer ölçüsüdür:

Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır[2].

 “Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız O size iyiyi kötü den ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar”[3]

Bir gün Rasulullah’a şöyle soruldu:

“En efdal insan kimdir?”

Rasulullah buyurdu ki:

 “Kalbi mahmüm (pak), dili doğru sözlü olan herkes.”

Ashab: “Doğru sözlülüğün ne demek olduğunu biliyoruz. Mahmümu’l-kalb ne demektir?” diye sordu.

Rasulullah:

 “(Mahmüm kalb), Allah’tan korkan tertemiz kalptir, içinde günah yoktur, zulüm yoktur, kin yoktur, hased yoktur” buyurdular.[4]

“Rasulullah buyurdular ki:

“Ey Ebu Hureyre, verâ sahibi ol (şüpheli olan şeylerden kaçın) ki insanların Allah’a en iyi kulluk edeni olasın! Kanaatkârlığı esas al ki insanların Allah’a en iyi şükredeni olasın. Nefsin için sevdiğini insanlar için de sev ki (kâmil) mü’min olasın. Sana komşu olanlara iyi komşuluk et ki (kâmil bir) müslüman olasın. Gülmeyi az yap, zira çok gülmek kalbi öldürür.”[5]

Rasulullah buyurdular ki:

Ben bir âyet biliyorum. Eğer insanların hepsi onu tutsaydılar hepsine kâfi gelirdi. “Ve kim Allah’tan korkarsa, Allah o kimseye bir çıkış yolu ihsan eder” (Talak 2)[6]

Hz. Ebu Hureyre anlatıyor:

 “Rasûlullah’a en ziyade neyin insanları cennete soktuğundan sordular:

«Allah’a takva ve güzel ahlak!» buyurdular.

Ateşe insanları en çok atan şeyin ne olduğu soruldu.

«Ağız ve ferc!» buyurdular.[7]

Rasulullah şöyle dua ederdi:

Allah’ım! Nefsime takvâsını ver”[8]

Müttakilerin Özellikleri

O kitap (Kur’an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.

Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.[9]

Takvâya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp hemen gerçeği görürler.[10]

İmam Malik anlatıyor:

 “Bana ulaştığına göre, bir adam İbnu’z-Zübeyr’e şöyle yazdı: “Haberiniz olsun: Takva ehlinin bir kısım alâmetleri vardır ki, bunlar sayesinde kendileri bilinebilir, onlar da bunları bilirler:

Şöyle ki müttakî: (İhtilâf halinde) verilen hükme razı olur, -Nimetlere şükreder, -Belâya sabreder, -Dilinden doğru çıkar, -Kur’ân’ın ahkâmını kendine yol yapar.[11]

Nasıl Müttaki Olunur?

Rasulullah buyurdu ki:

“Şurası muhakkak kiharamlar apaçık bellidir. Helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanların çoğu bunu bilmez.

Bu durumda kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de ırzını da korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur. Tıpkı koruluğun çevresinde sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa girebilecek durumdadır.

Bilesiniz ki, her hükümdarın bir koruluğu vardır. Allah’ın koruluğu da haramlarıdır.

Bilesiniz ki beden de bir et parçası vardır. Eğer o sağlıklı olursa bedenin tümü sağlıklı olur. Eğer o bozulursa,  bedenin tümü bozulur. Bilesiniz ki o kalptir.”[12]

Rasulullah buyurdu ki:

“Birbirinize haset etmeyin. Kendiniz almak istemediğiniz halde diğerini zarara sokmak için bir malı övüp fiyatını artırma yarışına kalkışmayın. Birbirinize buğz etmeyin. Birbirinize yüz çevirip arka dönmeyin. Sizden bazınız diğer bazınızın alış verişi üzerine alış verişe girişmesin.

Ey Allah’ın kulları! Birbirinizle kardeşler olunuz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Müslüman Müslüman’a zulmetmez. Yardıma muhtaç olduğu zamanda onu yalnız ve yardımcısız bırakmaz. Onu hor ve hakir görmez. Takva işte budur.”

Rasulullah (a.s) “takva işte budur” sözünü üç defâ tekrarlamış ve her seferinde de eli ile göğsüne işaret etmiştir.[13]

Bakmadan Geçme