Tarihi sudan çıkarın
Van'ın 'canavar ' yıllarıydı. Van Gölü canavarının görgü tanıklarının arttığı, görüntülerin gündemi işgal ettiği dönemdi 1990'lı yıllar. Yerli yabancı, farklı mesleklere sahip yüzlerce insan Van Gölü'nde ses çıkaran, su püskürten siyah uzun canavar olarak tanımlanan bir yaratık gördüklerini söylüyor, kimileri de çektiği görüntüleri haber kanallarıyla paylaşıyordu.
Canavar ile ilgili her görüntü dünyanın ilgisini Van'a çekiyordu. Türkiye'nin ulusal televizyon kanallarının yanı sıra Çin, Japonya, ABD, Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere daha birçok ülkenin haber ve belgesel kanalları Van'a akın ediyordu.
Otele, taksiciye, lokantaya özetle ilin ekonomisine katkı sağlayan canavar turizmi oluşmuştu.
Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanı olarak görev yapıyordum. Canavar üzerinden ilimizle ilgili kötü niyetli algı yaratmaya yönelik haberlerin önüne geçmek üzere valiliğe müracaat eden gazeteci ve araştırmacılara destek oluyorduk. Gelen ekipler arasında usta haberci Savaş Ay, Sadettin Teksoy ve televizyoncu Nurseli İldiz'in yanı sıra Türkiye Su Altı Federasyonu dalış ekipleri de vardı.
İş başa düşünce Çin, İtalyan ve Sualtı Federasyonu dalgıç ve görüntüleme ekiplerine danışmalık yaparak biz tekne üzerinde onlar derinliklerde canavar arayışına çıkarak heyecanlı günler yaşıyorduk. Canavarı görüntülemek, yaşam izlerine ulaşmak üzere Gevaş- Amik arasında yarım ay olarak tarif edebileceğimiz kıyılarda çekilen su altı görüntüleri ve elde edilen bulguları çıplak gözle izleme şansım oldu. Görüntülerde Canavar yoktu ama Gevaş kıyılarının temiz berrak, Edremit İskele arasının bulanık çamur, İskele kısmının çamur bulanık, Ayanıs, Mollakasım, Amik tarafının berrak görüntüleri vardı.
Canavar ile ilgili her haber ulusal kanaların ilk haberleri arasında yer alarak reyting rekoru kırıyordu. Canavar haberini görmezden gelmek burun kıvırmak mümkün değildi. İlgi gören canavar haberlerini o sıra atlayan Uğur Dündar, Van'a gelip haber yapmak yerine cinlik yaparak canavar görüntülerinin "camış" olduğunu, ses ve su püskürtme görüntüsünün ise Van'dan Ahlat'a yüzerek geçen camışların gaz çıkarmasıyla meydana geldiğini iddia ederek masa başı komik habere imza atmıştı. Dündar'ın gazeteci kimliğine yakışmayan mizansen haberi Kanal D'de yayınlanınca Van'da büyük tepki çekmiş, kanal protesto yağmuruna tutulmuştu. Zira Vanlılar camış ile canavar görüntüsünü ayıracak kadar hayvancılık birikimine bilgisine sahipti.
Van Gölü canavarı ile ilgili basında çıkan haberler Sualtı Federasyonu (SCSPF) Başkanı Harun Sevinç'inde ilgisini çekmişti. Göldeki canavara duyarsız kalmayan Sevinç başkanlığında 10 kişiden oluşan Ankara, İstanbul'dan Bodrum, Fethiye ve Aydın'dan katılan, aralarında bayan dalgıçlarında bulunduğu ekip canavarı aramak üzere 10 Kasım 1995 günü Van'a geldi.
Ölçülebilmiş derinliği 400 mt olan Van Gölü'nün sırlarla dolu derinliklerinde canavarı ve yaşam izlerini görüntülemeyi umut eden Sualtı Federasyonu Başkanı Harun Sevinç ve ekibini 11 Kasım günü gölde şiddetli fırtına, kar yağışı ve 3-4 metre yüksekliğindeki dalgalar karşılayınca planlanan dalış yapılamadı. Ekibin morali bozuldu, keyfi kaçtı.
2 Kasım Pazar güneşli ama soğuk bir havada canavarın görüldüğü yerlerinden Edremit kıyısına tekne demirlendi. Başkan Sevinç'e "vatandaşlar şu bölgelerde canavarı gördüklerini ifade ediyorlar" diyerek yardımcı oldum. Ekipler heyecan verici ilk dalışını burada yaptı. 10 metreye kadar dalan iki ayrı ekip yumuşak çamur tabakası gördüklerini söylediler.
Ekip ikinci dalışını 13 Kasım pazartesi günü Gevaş Selçuklu mezarlığı karşısındaki kıyıda yaptı. Dalgıçlar göl sularına gömülen Selçuklu mezar taşlarını görüntüleyince bütün ekipte heyecan dalgası oluştu. Dalgıçların anlatımları üzerine Federasyon Başkanı Harun Sevinç ve beraberindeki bir ikideneyimli dalgıç bu bölgeye dalış yaptı. Göl derinliklerin de çekilen görüntülerini yorumlayan Van Müze Müdürü Ersin Kavaklı, eserlerin 14.yüzyıl Selçuklu dönemine ait ünik eserler olduklarını söyledi.
Ardan 20 yıl geçti. Tarihi eserleri göl sularından çıkarmak için hiçbir kimse hiçbir çaba göstermiyor.
Değerlerimizde Van gibi, Vanlı gibi sahipsiz ve korumasız.
Yıl 2016. Gevaş kıyısında gölün derinliklerde inşaat artığı gibi duran Selçuklu eserleri bu kez Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, Sualtı Görüntüleme Yönetmeni ve Rehber-Eğitmen Dalgıç Tahsin Ceylan ve Rehber-Eğitmen Dalgıç Murat Kulakaç tarafından görüntülendi.
Söz konusu Selçuklu mezar taşlarının 1944'de Gevaş'ta görev yapan dönemin İlçe idarecisi tarafından sökülerek İskele yapılmak üzere Van Gölü'ne döküldüğü iddia ediliyor. Günahı yapanın boynuna.
Gevaş'ta Deli Emin çok. Kim yaptı, kim etinin de artık faydası yok. Yapılması gereken şudur: Van Denizi derinliklerinde kurtarılmayı bekleyen Selçuklu eserleri ait olduğu mezarlığa, taşınmaktır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı ile iletişime geçilerek Gevaş'ta yaşanan ayıp bir an önce ortadan kaldırılmalı, tarih su yüzüne çıkarılmadır.
Birde hatırlatma: "Gevaş Halime Hatun Kümbeti'ni gölgeleyen çevreyle, Artos Dağı ile uyumunu tahrip eden beton yığını çirkin öğrenci yurdu binası yıkılarak çirkinlik son bulacak" açıklamasıyla kamuoyuna bir söz verilmişti. Ancak geçen sürede hiçbir adım atılmış değil. Uyuduğumuzu sanmayın. Beton yığını kaldırılmalıdır.