Tefekkürle yaşanan bir hayat

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

Arapçada “fikr” mastarından türemiştir. Herhangi bir mesele hakkında düşünme, zihni yorma, derin düşünme ve işin şuuruna varma manalarına gelmektedir.

Ragıb el-İsfehanî’ye göre, bilinenden ilme varma kuvvetine fikr, bu kuvvetin faaliyetine de tefekkür denir.

Filozofların geneline göre tefekkür, karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, bağlantıları ve biçimleri kavrama yetisidir. Aristoteles’e göre düşünme, insanı hayvandan ayıran belirgin bir özniteliktir, aklın bağımsız ve kendine özgü eylemidir.[1]

Tefekkür, günahlarını, mahlukatı ve kendini düşünmek Allah teâlânın yarattığı şeylerden ibret almaktır.

Tefekkür, varlıklara bakarak Allah’ı görmektir.

Her şeyde O’nun bir olduğunu gösteren delil vardır.

 

Tefekkürün Bölümleri:

Tefekkür, Komple bir düşünme olayıdır. Şu üç şeyin birleşiminden meydana gelir.

1-Tezekkür: Sebepleri, ilkleri düşünmek. Geçmişi, maziyi düşünmek... Neden sorusunu sorup cevabını düşünmek…

2-Tedebbür: Bu sebebi, ilkeyi, geçmişi, neden sorusunu düşünerek oradan elde ettiğimiz tecrübeyi geleceğe taşımak ve geleceği inşa etmek için bir takım hesaplar yapmak. Tedbir almakta buradan gelir.

3-Taakkul: Geçmişle geleceği birbirine bağlamaya, geçmişten elde ettiğimiz tecrübeyi geleceğe yönelik bir tedbire dönüştürüp ikisi arasında taakkulla bir bağ kurarsınız. İşte bu üç işleme birden TEFEKKÜR diyoruz.

 

Tefekkürün Önemi:

Rasulullah buyurdular ki:

“Bir saat tefekkür, gece ibadetinden daha hayırlıdır.”[2]

Ariflerden biri şöyle der: “Tefekkür, ya Allah'ın âyet ve sanatı hakkında olur ki bundan ma'rifet doğar. Ya azamet ve kudret-i ilâhiyye hakkında olur ki bundan hayat doğar. Ya ni'met-i ilâhiyye hakkında olur ki bundan muhabbet doğar. Ya da Allah'ın sevap va'dettiği ve ceza ile tehdid ettiği konularda olur ki bundan da tâat arzusu ve ma'siyet korkusu doğar."[3]

***

Hepimiz hayatın farklı zamanlarında bir şeyler yaparken tefekkürde bulunuruz. Bir iş yapacağımızda, önce düşünürüz, araştırırız, inceden iğneden ipliğe her detayı düşünürüz.

A. Farz Bir İbadettir

B. Tekâmülün Öncüsüdür

C. İbadetlerin Özüdür

D. Aklın Filtresidir

E. Bilginin Kaynağıdır

F. Geleceğin İnşasıdır

G. Ahiretin Mutluluk Anahtarıdır.

***

Düşünmeme yolu seçildiğinde, insanın aklı önemini ve fonksiyonunu yitirir ve insan ile hayvan arasındaki fark ortadan kalkar

“Yoksa sen onların gerçekten dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidirler. Hatta onlar, yolca daha da sapıktırlar!” (Furkan 44)

Şüphesiz, Allah katında hayvanların en kötüsü, düşünmeyen sağır ve dilsizlerdir!..” (Enfal 22)

Düşünen insanlar önce kendilerini, sonra da düşünmeyenleri yönetirler. Düşünmeyen insanlar ise, her düşünen tarafından yönetilirler. Bunun sonucunda da, ne yazık ki bir çoban tarafından güdülmeye mahkum hale gelirler. Düşünenler için, yaratılan her şeyde Allah’ın mucizesini görmek ve O’nun büyüklüğünü idrak etmek mümkündür. Düşünmeyenler ise gözlerinin önündekini bile görmekten acizdirler;

“Göklerde ve yerde nice mucizeler var ki, yanlarından geçerler de dönüp bakmazlar bile.” (Yusuf 105)

Kur’an’ın işaret ettiği gibi düşünmek; gönül gözü ile görüp, nefsin isteklerinden bağımsız bir akıl ve mantık ile algılamanın sonucudur. Kur’an bu gerçeği, olağanüstü bir anlatım ile vermektedir;

“(Seni yalanlayanlar) hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lâkin göğüsler içindeki kalpler kör olur.” (Hac 46)

“Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (A'raf 179)

 

Tefekkür Sorumluluğu:

İki kişi Hz. Aişe’yi ziyaret ettiler ve “Hz. Muhammed’de gördüğünüz etkileyici bir şeyi anlatır mısınız?” diye sordular.

Hz. Aişe şöyle dedi; “Rasûlullah bir gece kalktı, abdest aldı, namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Öyle ki, secde esnasında yerleri ıslattı, mübarek gözyaşlarıyla… Sonra Hz. Bilal geldi. Onu öyle görünce “Sizin geçmiş ve gelecek tüm günahlarınız affedilmişken, sizi ağlatan nedir?” diye sordu.

Rasûlullah; “Şükreden bir kul olmayayım mı? Bu gece Allah bir ayet indirdi. Bu ayeti okuyup ta üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun!” dedi ve şu ayeti okudu:[4]

“Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece gündüzün peşpeşe gelişinde, akıl sahipleri için ayetler (deliller, ibretler) vardır.

Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru!”[5]

 

TEFEKKÜR EDİLMESİ İSTENEN HUSUSLAR

Allah’ın Büyüklüğünü Düşünmek:

Allah’ı yeterince büyüklüğüne yaraşır şekilde takdir edemediler.”[6] Allah’ı tanımanın yolu O’nun sıfatlarını ve yarattıklarını düşünmekten geçer. Aksi taktirde mücessime ve müşebbihe gibi tarihte düşülen bazı hatalara düşmüş oluruz. Rasulullah buyurdular ki:  “Allahü teâlânın yarattıkları üzerinde düşünün, zatı hakkında düşünmeyin!”[7]

Allah’ın azametini tefekkür eden insan; O’nun büyüklüğü karşısında gafletten kurtulur, imanı kuvvetlenir; acz, fakr ve kusurlarını anlar, Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala, kudretinin dellilerini göstererek, insanların bunları düşünerek ibret almalarını istemektedir.

Âlemin düzenliliğini, yaratılış gayesini, verilen nimet ve güzellikleri, dünyanın geçiciliğini, süt veren hayvanlardaki icazı, gece ve gündüzün dönüşümünü düşünen insan, Allah Teala’nın sonsuz ihsanlarıyla kullarını nasıl donattığı karşısında, O’nun büyüklüğünü idrak eder.

Bakmadan Geçme