Tek gelsin dımbıl alayım
'Gız ana fındıklar nerede?' Diye hışımla girdi kilerden içeri.
"Gız ana fındıklar nerede?" Diye hışımla girdi kilerden içeri.
Hamurlu ellerini geniş ve çukur kabın içinden çıkarmadan şöyle bir ardına döndü kadın:
"Vilen oğlum ne oli? Bu ne telaş!" Dedi anası.
"Yav nerede sen yerin söyle!" Dedi yüksek sesle oğlu.
"Makatın altında büyük naylon torbada… Hem sen nedecaksan fındığı. Onlar bayrama gelecek uşaklara verilecek."
Eğilip sedirin altındaki naylon torbayı çekip aldı çocuk.
"On beş tane seçecem. Merak etme geri gerinse torbayı makatın altına bırakacam."
Fındık torbasını açtı, en irilerinden on beş tanesini seçip aldı.Tekrar torbayı yerine bıraktı.
"Ana eğe nerede?" Diye sordu.
"Odunlukta babanın alet edavatının içinde." Diye yanıt verdi annesi.
Küçük naylon poşete bıraktığı fındıklarla odunluğa geçti. Babasının alet çantasından uzunca ve ucu hafif sivri törpüyü aldı. Bahçe duvarının yanındaki salkım söğüdün altındaki masaya oturup seçtiği fındıkları benek benek törpüledi.
Fındıklar hazırdı. Ya milav?
Milavı öyle bir yerde seçmeliydiler ki yol üstü olmamalı, gelen geçeni rahatsız etmemeliydi.
Hazırladığı fındıkları yüklükteki battaniyelerin altına sıkıştırıp sakladı. Sonrada hızla dışarı çıkıp karşı komşunun bahçesini çevreleyen duvarın çökmüş aralığından başını uzatıp seslendi:
"Vilen Mito nerdesen ?Mitoooo!"
Toprak damlı evin küçük pencerelerinden biri açıldı, başını uzatan yaşlı adam:
"Vilen yetim ne bağirisen. Mito yok! Anasınan mezarlığa gettiler." Dedi.
Duvarın aralığından başını çekti:
"Tüh! Tam da gidecek zamanı buldu."
Kafasına göre bir yer seçti. En iyisi Mitat gilin köhne duvarının dönemecindeki yeşil bayırdı. Hem ayakaltı değildi, hem duvarın bir perde görevi yapması işlerine gelirdi.