Bir arife sormuşlar: "Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?
"Terzimi severim" diye cevap vermiş. Soruyu soranlar şaşırmışlar.
"Aman efendim, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken, terzi de kim oluyor?
O da nereden çıktı?" demişler.
Arif:
"Evet, dostlarım, ben en çok terzimi severim".
Çünkü ona her gittiğimde ölçümü yeniden alır. Diğerleri öyle değil.
Bir kez hakkımda karar verdiler mi, ölünceye kadar bana hep aynı "ölçü nazarıyla bakarlar"
Bir kere 'dillere düştün' mü yandın demektir. İnsanlar senin yaptığın küçük bir yanlış ya da hata ile anımsamaya devam ederler. Bir şans daha vermek kimsenin aklına bile gelmez.
Oysa şöyle bir dikkatlice etrafımıza baksak, izlediğimiz televizyon, dinlediğimiz radyo, okuduğumuz gazeteden haberdar olduğumuz dünyanın, her köşesinde işlenen insanlık suçları almış başını gidiyor. Suçluyu ararken de en iyi yaptığımız şey; kendimizi es geçip, bütün okları karşımızdakine fırlatmak. Oysaki gün gelecek, attığımız her ok dönüp dolaşıp bizi bulacak. Bizi bariyerlere çarparak takla atmış bir araç gibi hurdaya çevirecek. Biz artık merhametsiz, sevgisiz, adaletsiz, hoşgörüsüz kısacası ağlayanın sayısını arttıran, gülenin sayısını azaltan bir insan olmuşuz.
Bu güzelim dünyayı yaşanmaz hale getirmek için adeta yarış içerisindeyiz.
Bir saniyemizin bile garantisi olmadığı bir dünyada yaşarken, kendimizi bu kadar kaybederek yaşamak niye?
Başta ülkemizde olmak üzere, dünyanın her noktasında yaşanan terör belasıyla yatıp kalkıyoruz. Kimin hakkı var ki bir bebeğe süt kokusu yerine, kan kokusu çektirmeye, bir aileye evlat sevgisi yerine intikam duygusu yaşatmaya!
'Kışın sonu bahardır' diye kendimizi teselli ettiğimiz bu günlerde, tek istediğim terzi gibi olmak. İnsanları, tanımadan yargılamamak. Hoşgörülü ve sevgi dolu yüreğimizle kucaklamak.
İşte bu yüzden terzimi çok seviyorum.