Tilimititan
Yazı başlığımın sözcüğü fena halde okurun aklını karıştıracaktır. Acaba bir kavramın adı mı? Latince, Farsça, Osmanlıca mı? Sonrada o kolaycı yönteme başvurulacak ve internetten Google başta olmak üzere tüm arama motorlarından tilimititan sözcüğünün anlamı araştırılacaktır.
Ancak bu yazıdan itibaren bu sözcük bilenen sözcüklerden biri olacak. Ve hatta siyasi liderler, sanat erbapları bile sıkıştıkları anda bu sözcüğü gündeme taşıyacaklardır.
Tilimititan sözcüğü yöresel ağzın zaman içinde dile yerleşen sözcüklerinden biri. Sözcüğün içinde geçen titanın tanrı ya da muktedir anlamında olduğunu biliyoruz. Ya başındaki "tilimi".
İnternet erişiminin olmadığı günlerde biz çocukların ve gençlerin tek dostu gazeteler, dergiler ve kitaplarımızdı. Bütçeleri yetenler küçük kentimizin kitapçılarına başvurur, olmayanlar da Bülbül lakaplı titiz mi titiz Hakkı Yakupoğlu'nun müdürlüğünü yaptığı Van Kütüphanesine gider, üye olanlar üç beş günlüğüne ödünç kitaplar alırdı.
Bizim minik kerdilerinin olduğu, ince üç beş kavak ağacının yükseldiği bahçede bahar ve yaz aylarında bir kenara portatif masayı açar, kitaplar içinde kaybolup giderdim. Sağımız solumuz nefeslerini hissettiğimiz güzel komşularımızla doluydu. Çoğu duvar diplerine konuşlandırdıkları ocaklarda kara dipli çömleklerde yemeklerini pişirirdi. Kokuları kokularımıza, sevinçleri sevinçlerimize karışır giderdi.
Türkü, Kürdü, Acemi, Lazı bir arada yaşardık.
Komşuluk bu ya tartışmalar, anlaşmazlıklar da olurdu. Kulak kesilirdim söylenen laflara. Ama bize öğretilen geleneklerde büyüklerin sözünün arasına girilmez, lafları tartışılmaz, karşılık verilmezdi.
Bağta varlı, belangaz, toprak başan, sırtık, dığa, toyuk, istikan, sümsük, kül eleyim, gibi sözcükler bazen ciğerim, başım gözüm üstüne, gurban oluram sözcüklerinin arasına karışıp giderdi.
İçimizden densiz gençler de çıkardı. Ya da yeni yetmeler. Onlar büyüklerin sözüne karıştığında eskiden kalma yeni sözcükler duyulurdu. Çocukluğu İran'da geçen yengem Talat Hanım'ın sözleri çok ilginç gelirdi bana. Bazen not tutardım, hoş bir zamanını yakaladığımda da sorardım anlamlarını.
Bir keresinde bir tartışma esnasında söylemişti tilimititan sözcüğünü. Her sözüne karşılık veren, laf yetiştiren ve biraz da saygısızlığa dönüşen bir ablamızın kırıcı sözleri karşısında incinmiş ve dayanamayarak:
"De hade seni tilimititan!" Yanıtını yapıştırmıştı.
O sözcüğü not almış ve keyifli bir anında sormuştum:
-Kız yenge senin tilimititan lafında de küfür var mıydı?
"Yoo hâşâ. O an demişimdir. Yani çokbilmiş anlamında söylemişimidir." Diye yanıt vermişti.
Şimdilerde bu sözcüğe ukalalık yapma deniliyor. Ama bizim oralarda biraz da saygısını yitirmişlere ve her söze patavatsızca girenlere deniliyor.
Tilimititan her şeye egemenim, benden başkası bilmez, illa ki ben bilirim tavrını doyumsuz sandıkları egolarıyla birleştirenler için söylenmeli. Örneğin ben böyle bir belanın kim olduğunu biliyorum ve bu musibetin iş hayatımın en verimli on yıllık sürecine acımasız bir balta olup ineni de. Elbette ki ilahi adalete havaledir ama inadım o tilimititanın acı sonunu görmek için yaratanın ömrüme görme izni vermesidir.
Gülmeyin… Siz onu şak diye anladınız.