Toplum hafızası unutmaz

2011 depreminde Vanlılar zor günler yaşadı. Birçoğu yakınlarını, yuvalarını, işlerini komşularını birikimlerini kaybetti. Depremin soğuk günlerinde gönülden uzanan bir elin, dostça bir bakışın verdiği sıcaklığı hiçbirşey vermedi. Japon yardım gönüllüsü Dr. Atsushi Miyazaki uzak diyarlardan inandığı insanlık adına Vanıların yardımına yürekten koştu.

Miyazaki    ikinci Van depreminde  can vererek bizden biri oldu.  O sıralar bütün siyasi parti liderleri  Van’a koştu. Gözler  MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi de aradı. Ancak Bahçeli,    bir saatliğine  olsa bile Vanlıların acılarını paylaşma, yetim bir çocuğun başını okşama gereği duymadı.  Bu duyarsızlık  Vanlıların engin gönlünde burukluk yarattı. Deprem sonrası  Vanlılar yaralarını sararak bir şekilde ayağa kalktı. O günlerden geriye  gönüllerdeki sınırları bir türlü geçemeyen Bahçeli’nin  Vanlılara olan yabancılığı kaldı.

Geçen hafta da Hakkari Şemdinli’de 1 Kasım 2015’teki genel seçimlerde AK Parti’den Hakkari birinci sıra milletvekili adayı Ahmet Budak PKK tarafından evinin önünde  öldürüldü. Cenazesine  Hakkari Valisi Cüneyit Orhan Toprak, Yüksekova 3’üncü Piyade Tümen Komutanı Tümgeneral Metin Tokel, Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Emre Tayanç, Hakkari Emniyet Müdürü Resul Holoğlu, Şemdinli Kaymakamı Murat Öztürk, yerel siyasetçiler katıldı. Yani Budak’a ve ailesine devlet sahip çıktı. Türkiye'nin en son noktasında, çetin  koşullarda siyaset yapan   Budak’ı  son yolculuğuna  bir Bakan  ve bölge milletvekilleri uğurlayarak “biz buradayız” deme  gereği duymadı.  Kim ne derse desin Budak’ın cenazesi de,  yüreği yanan ailesi de yalnız bırakıldı.  Aslında Hakkari’de yalnız bırakılan  Ahmet Budak’ın cenazesi  ve  ailesi değil,  yalnız bırakılan AK Parti’nin yöredeki sürdürdüğü  politikası ve iddiasıdır.

Ülkelerin, toplumların gerçek zenginliği, gücü  yetiştirdiği saygın sanatçıları, aydınları, bilim insanları ve insanlığa kazandırdığı  eserlerdir.  Dili, dini,, ırkı ne olursa olsun  ülkemize hizmet eden tüm sanatçılar, aydınlar, bilim insanları  bizimdir. Ermeni kökenli yurttaşımız Adile Naşit’de, Tarık Akan’da, Nazım Hikmet’te, Necip Fazıl’da bu torağın değerlerdir.  

Geçen hafta  Türkiye’in yetiştirdiği milyonların sevdiği usta sinema sanatçısı Tarık Akan göz  yaşları arasında  ebedi yolculuğa uğurlandı. Türkiye’nin Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı  cenazede yoktu. Tarık Akan’ı seversiniz sevmezsiniz, ama milyonlarca insan filmini severek izlemişse  bu  ülkenin sanatçısı olarak geride kaliteli sinema eserleri bırakmışsa   Kültür ve Turizm Bakanı   ötekileştirmeleri elinin tersiyle iterek  devletin kucaklayıcı yaklaşımıyla Akan’ın cenazesinde en önde  bulunması gerekirdi.  Zaman geçecek kıymeti belki bilinecek  Ama yıllar sonra gelen pişmanlık  anlam taşımayacak.

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Van duyarsızlığını,

AK Parti’nin   kendi  acısına  karşı gösterdiği ilgisizliğini,

Ve Kültür Bakanı Nabi  Avcı’nın kültürümüze, geleneklerimize yakışmayan tutumunu  toplumsal hafıza unutmayacak.

Türkiye'nin özlem duyduğu  normalleşme, kardeşlik iklimi  bu anlayışlarla oluşturulamaz.  Ülkemizin insanlarımızın kardeşlik, birlik, beraberlik ruhunu yansıtan  samimi  hareketlere, inandırıcı ifadelere  ihtiyacı var. 

  

Ülke geleceği için bir felaket

Türkiye’de az sayıda insanın farkında olduğu tehlikeli bir durum yaşanıyor.  Başarılı akademisyenler ülkemizi terkederek Batı ülkelerine gidiyor.  Yerlerine   yandaş desteğiyle, çalınan soru anahtarlarıyla, intihal tezlerle sözde akademisyenler yerleşiyor.

 Önce terör soruşturması, ardından darbe sonrası temizlik harekatı derken, Türkiye akademisyenlerini Batı ülkelerine kaptırma riski ile karşı karşıya kaldığı bir pozisyona sürüklendi, uzmanlar bu durumun ülke geleceği için bir felaket niteliği taşıyabileceğini belirtiyorlar.

İngiltere'de bulunan 'Risk Altındaki Akademisyenler' adlı kurumun yöneticisi Stephen Wordsworth ise, Türkiye'den haftada en az 15-20 başvuru aldıkları, kendilerine başvuran akademisyenlerin yardım çağrısında bulundukları ve Türkiye'yi terk etmek istediklerini açıkladı.

 Yetkililer, olası bir akademisyen topluluğu göçünün Türkiye'nin geleceğini  tehdit ettiğinin altını çiziyorlar.

Biribirimize saygı

Ülkesi ve  toplumun sorunları için kaygılanan, düşünen düşündüklerini yazarak paylaşan dostumuz Avukat Önder Gülbahar biribirimize saygı duyup eksikliklerimizi tamamlamamız gerektiğine dikkat çekiyor.  Farklılıkların zenginliğimiz olduğuna vurgu yapan Gülbahar, Tarık Akan ile ilgili  paylaşımında şöyle diyor: “ Bu ülkede; insanları dünyevi çıkarları için Allah ile aldatıp kardeşi kardeşe kırdıranlar, emperyalizmin kuklası olanlar, bin yıllık kardeşliğimizi yok edip güvenlik, yargı, eğitim ve sağlık mensuplarını ve beşikteki bebekten hamile kadına kadar insanları hunharca katledenler bizden değildir. 
Ancak çok acı çektik. Biribirimize saygı duyup eksikliklerimizi tamamlamamız lazım. Türk, Kürt, sağcı, solcu, alevi, sünni her kim bu memleketin dertleriyle hemhal olursa ona selam olsun.
Bu anlamda Menderes'te, Zorlu'da, Polatkan'da, Tarık Akan'da bizimdir. Farklı fikirlerden ancak içimizden biri olarak ve toplumun ekseriyetine hoş bir sada bırakarak ebediyete intikal eden herkese rahim olan Rabbim rahmet eylesin, taksiratlarını affetsin... 

Bakmadan Geçme