Türkiye'den küresel atak! İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'ne izin verilmedi
Kanal7 Ankara temsilcisi Mehmet Acet, Türkiye'nin küresel bir atak ile 100 milyar dolar değerinde doğal gaz rezervi bulduğuna dikkat çekerek, Türkiye'nin bundan sonra Akdeniz'den çok Karadeniz'e yönelmesi gerektiğine dikkat çekti.
Perşembe günü Karadeniz açıklarında görev yürüten Fatih Sondaj Gemisi’nden yaptığımız yayında, Enerji Bakanı Fatih Dönmez’e, Türkiye’nin derin denizlerde yürüttüğü doğalgaz arama faaliyetlerine dönük engelleme girişimlerine dikkat çeken bir soru yönelttim.
Hiç kuşkusuz, son 5 yılda Ankara’nın enerji alanında attığı adımlar ve yakaladığı ivme, bölgesel de değil, enerji politiği anlamında çok ciddi bir ‘küresel atak’ anlamına geliyor.
Karadeniz’de bir yıl içinde, bugünkü fiyatlarla değeri 100 milyar doların üstünde olan 540 milyar metreküp net rezerv açıklandı.
Karadeniz’in derinlikleri yeni geliştirilen algoritmalarla daha iyi tanınır hale geldikçe, aşağıdaki gazın miktarının çok daha fazla olduğu yönünde güçlü tahminler yapılır oldu.
Dolayısıyla böyle bir dönemde bir yandan o gazı oradan çıkarıp evlerdeki ocaklara getirme çalışmaları yürütülürken, eş zamanlı olarak, tıpkı yerin altından değerli bir madeni çıkarmakta olan bir adamın gösterdiği dikkat gibi, sık sık başları kaldırıp sağa sola bakarak sağdan soldan gelebilecek sabotaj ve müdahale girişimlerine karşı da müteyakkız olmak gerekiyor.
Bakan Dönmez soruma Akdeniz üzerinden bir cevap verdi:
“Özellikle Akdeniz’deki faaliyetlerimizde önce gizli, sonra artık açıktan açığa söylenen, dillendirilen bir takım yaptırımlarla, tehditlerle karşı karşıya kaldık. Ama taviz vermeden, (sayın Cumhurbaşkanımız da burada hakikaten arkamızda durdu sonuna kadar) o çalışmaları yaptık. Bundan sonra da yine planladığımız şekilde devam edecek.”
“DERENİN AKIŞINI YUKARI DOĞRU VEREMEZSİNİZ”
Akdeniz demişken, biraz buradan ilerleyelim.
2020 yılının ilk günlerinde Atina’da Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrailli liderlerin katılımıyla bir sözleşme imzalandı.
Eastmed Boru Hattı (Doğu Akdeniz Boru Hattı) olarak bilenen, İsrail gazını Türkiye’yi bypass ederek Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan üzerinden İtalya’ya boru hatlarıyla taşıma projesi içindi bu imzalar.
Görünüşe göre, bütün bu ülkeler bu hatla ilgili bütün tereddütleri giderip bu konuda nihai kararı vermiş durumdalar.
Ancak, benim bu işler için mesai harcayan çevrelerden aldığım başka bir izlenim daha var.
Deniyor ki:
“DERENİN AKIŞINI YUKARI DOĞRU VEREMEZSİNİZ”
Bu ne demek oluyor?
Böyle projelerde her daim belirleyici faktör ekonomidir.
Mevcut sözleşmeye göre, İsrail’den alınacak gazın İtalya’ya yani, Avrupa pazarlarına ulaştırılabilmesi için 1900 kilometrelik boru hattı döşenmesi gerekiyor.
Halbuki, bu boru hattının Türkiye üzerinden geçmesi halinde, o mesafe kat be kat azalıyor.
Bu da, gazın Avrupa pazarlarına çok daha az maliyetle ulaşması, gaz sahipleri açısından da çok daha kârlı olması anlamına geliyor.
Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile yaptığı Deniz Sınırlarını Yetkilendirme Anlaşması doğrultusunda, Eastmed Boru Hattı Projesi’nin geçtiği güzergâhı kontrol etmeye başladı.
Bu durum, “Benim onayım olmadan buradan bir boru hattı geçiremezsiniz” mesajını kendi içinde barındırıyor.
Ancak, yöntem olarak ‘ikna etme’ amaçlı çabaların son aylarda daha fazla öne çıktığı da bir başka gerçek.
Ankara, Batıyla, yani ne ABD ile ne de Avrupa ile ambargo tehditlerinin gölgesi altında gerilimli bir ilişki istemiyor.