Türküler yaşsızdır

Uzandığım yerden kulak kabarttım. Güzel bir türkü söylüyordu yaşlı bir kadın sesi. Kalktım pencereden dışarı baktım. Hayır, ses uzayıp giden bahçeden gelmiyordu. Yürüdüm, koridoru sessizce geçtim. Ses mutfaktan süzülüp geliyordu. Başımı uzattım, mutfağın küçük balkonundaki sandalyeye kurulmuş TOKİ beton dağlarının arasında bir zümrütten tabloya dönüşmüş Van denizini izleyen anamdı türküyü söyleyen. Yüzündeki çizgiler sanki silinmiş, bembeyaz bulut renkli saçları leçeğinden kaymıştı.

Uzandığım yerden kulak kabarttım. Güzel bir türkü söylüyordu yaşlı bir kadın sesi. Kalktım pencereden dışarı baktım. Hayır, ses uzayıp giden bahçeden gelmiyordu. Yürüdüm, koridoru sessizce geçtim. Ses mutfaktan süzülüp geliyordu. Başımı uzattım, mutfağın küçük balkonundaki sandalyeye kurulmuş TOKİ beton dağlarının arasında bir zümrütten tabloya dönüşmüş Van denizini izleyen anamdı türküyü söyleyen. Yüzündeki çizgiler sanki silinmiş, bembeyaz bulut renkli saçları leçeğinden kaymıştı.

 

Öylesine geri döndüm uzandığım odaya. İstedim ki yarım kalmasın türküsü.

 

Belki bir güzel rastlantı diye düşündüm. Türküler ve şarkılar mutlu anların yüreğe sığmayan ezgileridir. Ya da fırtınalı yüreklerin çalkantısında kimi zaman bir ah, kimi zaman bir figan…

 

O günler o bir torunun ben de bir sevgili yeğenin düğünü heyecanındaydık. Uzaklardan telefonla aradığımda:

 

"Gelirseniz hep beraber halaya kalkarız. Allı pullu yazmalar almış bacın. Cümle davetlilere dağıtacak. Men de kırmızı pullu yazmayı sallayacağım. Tey tey diyeceğiz. Şabaş takacak alınlarımıza toy yerindekiler." Demişti.

 

Yüksek çözünürdeki bir kamera gibi kayıt altına aldım anamı. Bakalım yine bir başka türkü söyleyecek mi diye.

 

Düşündüğüm de oldu. Molla Kasım yazlıklarında Nihat'ın telefonu çaldığında yaşlı kadın dikkat kesilmişti. Telefonun çalan müziği Bizim eller Van türküsünün sözlerinin ezgisiydi.

 

"Oy bizim eller ne güzel eller."

 

Bütün gün o türkünün sözlerini mırıldandı annem. Çay içerken, yemek yerken, bahçede minik yürüyüşler yaparken. Türkünün sözleri eksiksiz, ezgisi özgündü.

 

Yazlık dönüşü gecenin ilerleyen saatlerinde mutfağın o küçük balkonunda ana-oğul gecenin sesini dinledik. Gökyüzüne saçılan yıldızlara baktık. Bazen geçmişten bir anıyı konuştuk. Bazen sustuk. O derin karanlığın ötelerinde yanan Şehri-i Van'ın ışıklarını saydık.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

Bakmadan Geçme