U t a n ı y o r u m!..

Yaşamak istiyorum ama yaşanan olaylara bakıp böyle bir yaşam ortamında bulunmaktan iğreniyorum. Toplumsal yaşamın böylesine iğrençlik kazanması sağduyu sahibi, dürüst/namuslu kişilerin yarattığı bir eylem değil elbet. Onlar da benim gibi düşünüyorlardır kuşkusuz.

Yaşamak istiyorum; ama yaşanan olaylara bakıp böyle bir yaşam ortamında bulunmaktan iğreniyorum. Toplumsal yaşamın böylesine iğrençlik kazanması; sağduyu sahibi, dürüst/namuslu kişilerin yarattığı bir eylem değil elbet. Onlar da benim gibi düşünüyorlardır kuşkusuz.

 

Böylesi iğrençlikler şu yaşıma geldim görmedim, duymadım, okumadım. Ne oldu bize böyle?

 

Toplumsal yaşamın özündeki insan unsurunun önemini öncelikle yönetenlerin hiç akıllarından çıkarmamaları gerekir. Türkiye 1970'li yıllardan bu yana her yıl artan bir iç göçmenlik olayını -hiç tatlı değil- acılarıyla yaşıyor.

 

Böyle bir açıdan bakıldığında duru ile bulanık suyun uyuşması/buluşmadı gibi  bir ortamı ülkemiz yıllardır yaşıyor.

 

"Köylüyü köyde kalkındırma politikası"nı kimi liberal ekonomistler dikkate almayıp dalga geçince hızlı kırsal-kent buluşmasının yarattığı ortamda yaşıyoruz nicedir.

 

Sonuç en iğrenç şekilde ortada:

 

Hemen her gün işlenen kadın cinayetleri...

 

Yetmedi,  -bu, iğrenç olsa da doğal bir sonuç- hamile çocuk olayları...

 

Dikkatinizi çekerim; kayıp olan çocuk sayısında da artış var bu arada.

 

"Hamile Çocuk" ne demek?

 

Türkçemiz yeni -ama iğrenç- bir deyim daha mı kazandı? Vallahi de, billahi de iğreniyorum.

 

Ya bu ne demek?

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme