Ukrayna Savaşı dünya gündeminde ilk sırada.
Herkes, her kurum, her devlet kendi gördüğü Ukrayna gerçeğine göre fikir yürütüyor, tavır alıyor.
Bu fikir ve tavırların Rusya dâhil dünyanın bütün ülkelerindeki sıradan insan vicdanındaki en saf haliyle karşılığı savaş başlatanlara karşı kızgınlık; savaşla düzenleri altüst olanlara karşı sempati şeklinde kendini gösteriyor.
Devletlerin hesapları ve kararları çoğu zaman halklarınkine paralel olsa da duruma göre bireysel empatinin dışında bir yerlerde şekilleniyor. Onlar Ukrayna yurttaşlarının yüz yüze kaldıkları zorlukları ve cinayetleri de; bu savaşın kendi ülkeleri ve diğer ülkeler üzerindeki olası kısa ve uzun vadeli etkilerini ve sonuçlarını da değerlendirerek tavırlarını şekillendiriyorlar. Savaşın bir an önce sona ermesi için mütecaviz konumundaki Rusya’ya karşı çeşit çeşit yaptırımları gündeme alıyor, görüşüyor, duruma göre uygulamaya koyuyorlar.
Sonuçta dünyanın bir yerinde yangın var. Birileri o yangını ateşlemiş; birileri o ateşte yanıyor, can havliyle kurtulmaya çalışıyor. Birileri de söndürmek için kolları sıvamış durumda.
Yangının en sıcak orta noktasında ülkelerini savunmaya çalışan Ukrayna Ordusu ve milisleri ile Rusya’nın toplayıp göndermiş olduğu Rus askerleri var.
Geri planda televizyon ekranlarının çoğunda, internet medyasında ve harıl harıl çalışan sosyal medya mesajlarında savaşın çeşitli hallerine ve süreçlerine ilişkin videolar, resimler ile çeşitli yorumlar an be an yenileniyor.
Evlerini terk edip araçlarıyla ya da yaya olarak yollara düşmüş kalabalıklar, sığınaklarda, metro istasyonlarında, sınır kapılarında gecelemeye çalışanlar, zorluklar içinde kadınlar, çocuklar, yaşlılar; ilerleyen tanklar, askeri araçlar, vurulan, yıkılan binalar.
Stüdyolarda, meclislerde, meydanlarda yetkili ve sorumlu olanlarla olmayanlar savaşı konuşuyor, savaşı düşünüyor, değerlendirmeler yapıyorlar. Evde, işyerinde, sokakta, parkta her yaştan insanın gündemi savaş.
Dünyanın pek çok ülkesinde her ulustan, her yaştan insanlar meydanlarda buluşup pankartlar açıyor, sloganlar atıyor, saldırıları kınıyorlar.
Savaşın gerçek failleri ise bütün bu olup bitenler karşısında ya suskun duruyor ya da kendi bahanelerini sıralıyorlar.
Onlar uzun uzun düşündükten, hesaplarını yaptıktan sonra etki alanlarını genişletmek için postallı ayaklarıyla attıkları bu adımı kısa vadede geri çekmekten yana değiller.
Ellerindeki yıkıcı atom silahlarına, BM’deki güçlü konumlarına güveniyor, küresel muhalefete rağmen dur durak bilmiyorlar. Geçmişte Müslümanların yaşadığı Çeçenistan’da, Kırım’da yaptıklarını şimdi de halkının çoğu kendi kanlarından ve kendi inançlarından olan insanlara, tek dertleri biraz daha özgürlük olan Ukrayna halkına reva görüyorlar.
Ancak onların da kendilerine göre nedenleri var.
Rusya, Ukrayna işgaline neden olarak Nato’nun genişlemesini gösteriyor. Kendisi gibi BM’de özel bir konumu olan ve kendisi gibi ciddi bir nükleer güç olan ABD’nin başını çektiği birliğin genişleyerek güvenliğini tehdit eder hale gelmiş olmasından yakınıyor.
Ayrıca Rusya lideri Putin’in konuşmalarının satır aralarında geçmiş güçlü Sovyetler Birliğine ya da güçlü Çarlık dönemlerine ilişkin bir özlem olduğu da anlaşılıyor.
*
Geçmişte dünyayı iki kutuplu hale getirip daha güçsüz ülkeleri sömüren Rusya ve Batı, iki büyük güç bugün de paylaşım hesaplarından vazgeçmiş değiller. Kendi emperyalist çıkar hesaplarını gerçekleştirmeye çalışırken din, mezhep, ırk, etnik köken, soy sop dâhil her türlü farklılığı ustaca kaşımakta; teknoloji, ekonomi, yerel işbirlikçiler dâhil her türlü aracı kullanmakta; dünyanın değişik yerlerine üsler kurup asker göndermekte ve bu yolla görünen görünmeyen kaynakların başına oturmaktadırlar.
Bugün için kurbanları Ukrayna, Suriye, Yemen örneklerinde olduğu gibi savaşa zorlanmış yerel halklar, yollara düşmüş mülteciler ile savaşa gönderilmiş askerler olan çatışmalar doğal olarak yaşlı dünyamızı da olumsuz etkilemektedir.