Ürünleri ve nesilleri yok edenler
Van Emekli Müftüsü Nimetullah Arvas yazdı...
Yüce dinimiz İslam maddeyi, yani kainat ve hayatı yoktan yaratmıştır. Beş duyumuzla gördüğümüz, işittiğimiz, hissettiğimiz, tattığımız, dokunduğumuz canlı, cansız bütün varlıkların her birisi doğanın birer parçasıdırlar. Biz insanlar da kainatın birer parçasıyız. Görmediğimiz, dokunamadığımız ve Allah Teala tarafından mutlak hakikat ile bize bildirdiği varlıklara da, yani gaybalemine iman etmek ve inanmakla mükellefiz.
Yüce Allah peygamberleri vasıtasıyla bildirdiği bütün hususların, başka bir deyişle dinin, hedef ve gayeleri vardır. Dinin bu gayeleribeş maddede kategorize edilmiştir.
Bu beş temel esaslar şunlardır.
- Dinin korunması
- Aklın korunması
- Neslin korunması
- Nefsin korunması
- Malın korunması
Yani kısaca İslamiyet’in bütün emir ve nehiyleri bu beş hususun korunmasına yöneliktir. Peygamberler insanların dünya ve ahiret mutluluğu ve bunları korumak için gönderilmiştir. İlahi vahiy bunun için inmiştir. Bu esaslar başka hiçbir sistem ve felsefe de mevcut değildir. Zira İslam mutlak hakikattir. Felsefe ise hakikati aramadır. Filozoflar peygamberlere tabi olmadıkları için bazı güzel şeyler söylemişlerse de hakikati bulamamışlardır.
Evrenin bir parçası olan insanın kendisi için yaratılan cennet misali güzellikleri koruması gerekirken tahrip etmek için çalıştıklarını, kadim kitaplarda ve insanlık tarihinden bahsedilen eserlerden öğrenmekteyiz. İnsanda bulunan zaaflarınterbiye edilmediği ve iradesinin kontrol altında alınmadığı sürece kötülüklerden uzaklaştırmak mümkün olamamıştır. Allah Teala’nın yarattığı ve yeryüzüne halife olarak görevlendirdiği insan, zaman zaman dalalete, şirke, küfre ve bazı zararlı hayvanlarda bulunan özelliklerle tebarüz ettiği ve bundan dolayı da zararlı hale geldiği bilinmektedir. Hemcinslerine karşı acımasız olmakta ve insanlığı yok etmeye çalışmaktadır. Hatta nesilleri yok etmek ve insanların yaşaması için yaratılan yiyeceklere zarar vermek için çaba sarf etmekte olduklarını müşahede etmekteyiz. Bu kötü faaliyetler için uluslararası bazı örgütlerin ürünlerin DNA’sı ile oynadıkları, nesillerin bozulması ve yaratılışların değiştirilmesi için çaba sarf ettiklerini medya haber vermektedir.
Bugün süper güçler diye tarif edilen ülkeler ağır kimyasal silahlar üretme yarışına girmişlerdir. Daha önce Hiroşima’ya attıkları atom bombası bunun en tipik örneğidir. 1945 yılında atılan bu bombadan bugüne kadar, daha güçlü ve tesiri büyük silahları ürettikleri bilinen bir gerçektir. Beynelmilel Siyonizm ve benzeri teşekküller bütün insanlara köle nazarıyla bakmaktadırlar. Güzel dünyamızın sularını, havasını, toprağını, ürünlerini kirletmek, yok etmek için çaba sarf etmektedirler. Halbuki Kur’an-ı Kerim’de cennet tasviri yapılırken, cennetin yeşilliğinden, meyvelerinden, sularından, ırmaklarından haber verilmektedir. Müminlere vaat edilen cennetin bir parçasını da dünyamızda görmekteyiz. Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde: ‘’Benim için yeryüzü temiz ve namaz kılmaya uygun kılınmıştır.’’buyururken başka hadisi şeriflerde ise: ‘’Lanete sebep olan şu üç şeyi yapmaktan; su kaynaklarına, yol ortasına ve gölgelik yerlere abdest bozmaktan sakının’’ ve ‘’Birinizin elinde bir hurma fidanı varken kıyamet kopuyor olsa bile derhal onu dikin’’ buyurmuştur. Ahmed Cevdet Paşa medeniyeti tarif ederken şöyle der: ‘’Medeniyet; insanların refah ve mutluluğu, memleketlerin bayındır hale gelmesidir.’’
Kur’an-ı Kerim hayvanlarında insanlar gibi birer ümmet olduğundan bahsetmektedir. Ayrıca içinde yaşamın devam ettiği şu dünyada doğal kaynaklar sadece insanlar için değil, hayvanlar içinde yaratılmıştır. Çevremizin ayrıca insanların tefekkür etmesine, yaratıcısına karşı bilinçli hale gelmesine bir araç olduğunu unutmamak gerekir. Şunu unutmayalım ki; ebedi hayatı kazanmak ancak dünyada mümkündür. Dünyanın mevcut düzeninin bozulması için uğraşanlar insanlıktan nasibini almamış kimselerdir. Toprağa, suya ve bütün varlıklara karşı sorumlu olduğumuzu unutmamız lazım. Peygamberimiz suyu israf etmeden kullanmamızı emretmiştir. Ayrıca toprağa karşı sorumluluğumuz hususunda ise Peygamber Efendimiz: ‘’Kim ölü toprağı ihya ederse ondan dolayı sevap vardır.’’buyurmuştur. Zaman zaman kıtlıktan bahsedilmektedir. İyi düşündüğümüzde insan hayatında toprak ve su çok değerlidir. Her yıl bu aylarda cennet vatanımızın yemyeşil örtülerinin cayır cayır yandığını duyuyor ve bu durum ciğerlerimizi yakıyor. Ve bu yangınların tesadüfi olmadığını, eş zamanlı yakıldığını yetkililer işaret etmektedirler. Ayrıca bu yıl ekilen buğday tarlalarının da yangınlarından bahsedilmektedir. Bu yangınlar tesadüfi değildir. İnsanlarımızın ekmeğine göz dikenlerin cinayetleri olduğundan şüphe yoktur.
Vatandaşlar olarak bizler topyekün bu sabotaj ve suikastlere karşı uyanık olmalı, neslimizi yabancı ideolojilerin istilasına karşı korumalıyız. Ürünlerimize ve servetimize musallat olan zındıka komitalarına karşı uyanık olmalıyız. Yüce Allah bu gibi faaliyetlerde bulunanların münafık olduklarını bildirmiştir.Nebatatı, hayvanatı ve topyekün çevreyi tahrip etmeye yönelik faaliyetlerin insanlıktan nasibini almamış, insan görünümlü kimselerin uğraşları olduğunu unutmamak lazım.
‘’O (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.’’ (Bakara 205)
‘’O halde sabret, akıbet muhakkak muttakilerindir.’’ (Hud 49)
Hayırlı cumalar.
İçi dolu mükemmel bir aklın ürünü olan bir yazı.