Van'a Dair :12 İkinisan Matbaası ve Gazetesi

İkinisan matbaası ve orada yayın hayatını 1957 den beri sürdüren Van'ın kurtuluşu tarihini kendine ad olarak seçen İkinisan Gazetesi vardı. Sahibi Hayrettin Başıbüyük ama yayınlayanlar ve hem mürettibi, hem mizanpaj ustası ve hemde yazarlığını yapan Servet Mehterbaşıoğlu ve tüm baskı işini üstlenen o zaman 30 yıllık arkadaşı, Nail Başıbüyük idi.

İkinisan matbaası ve orada yayın hayatını 1957 den beri sürdüren Van'ın kurtuluşu tarihini kendine ad olarak seçen İkinisan Gazetesi vardı. Sahibi Hayrettin Başıbüyük ama yayınlayanlar ve hem mürettibi, hem mizanpaj ustası ve hemde yazarlığını yapan Servet Mehterbaşıoğlu ve tüm baskı işini üstlenen o zaman 30 yıllık arkadaşı, Nail Başıbüyük idi.

İkinisan matbaası Servet Mehterbaşıoğlu sayesinde adeta bir okul hüviyetine bürünmüştü. Orada Türk, Osmanlı ve Dünya tarihi tartışılır, Türkiye'nin meseleleri konuşulur, aynı zamanda tüm edebi türler üzerinde gerekli tartışmalar yapılırdı. Vanlı olsun olmasın tüm edebiyatseverler, yazarlar, şairler, düşünce adamları ve hatta siyasiler matbaaya uğrarlar ve yapılan sohbetlerden, değerlendirmelerden nasiplerini alırlardı.

İkinisan matbaası şimdiki Beşkardeş otelinin yerinde ve kerpiç bir binada faaliyetini sürdürür idi. Daha sonra matbaanın içinde bulunduğu dükkân otel yapılmak üzere yıkılınca bu kez matbaa eski yerin batısına yani arka kısma taşınmış oldu. Servet ve Nail Beyler gazeteciliğin tüm sırlarına vakıf idiler. O ufacık kurşun harfleri daracık kumpasın arasında sıraya diziyor, sonra düzgün bir şekilde kalıba yerleştirip baskıya veriyorlardı. Önce tek bir nüsha baskıdan çıkıyor, orada hazır bulunan arkadaşlardan biri baskıdan çıkan o tek nüsha gazeteyi baştan sona noktasından virgülüne kadar dikkatlice okuyor, gazete üzerinde gerekli düzeltmeyi yapıp engin bir kültüre sahip olan Servet beyin önüne bırakıyor, Servet bey ise elinde cımbız, bazen harfleri yerinden çıkarıp yerlerine başkalarını koyarak, bazen ise harflerin yerini değiştirerek hataları düzeltiyor ve tashi işlemi tamam diyerek basım işinin yapılması için kalıbı düzeltilmiş şekilde Nail Ustaya gönderiyordu. Bir zamanlar ben aynı gazeteye günlük yazılar yazardım. İkinisan gazetesi yıllarca kültür ve edebiyat ağırlıklı çıktı. Çünkü gazetenin yönetimi esasen Van ilinin en kültürlü şahsiyetlerinden Servet ağabeyin, yani Servet Rifat Mehterbaşıoğlunun elinde idi ve kendisi hem şair, hem yazar hem de düşünen adamdı. Onun yazı yazarken kalemi eline aldığı görülmemişti. Elinde kumpas, kurşun harfleri tabladan alıp kumpasa diziyor ve yazdığı yazı böylece meydana çıkıp dizgiye ve ardından baskıya veriliyordu. Gazetenin sahibi Hayrettin Başıbüyük bey haddizatında gazeteci değildi. O bir tüccar ve iş adamıydı. Ama gerek Matbaaya ait makinalar onun parası ile alındığından ve gerekse gazete onun parası ile çıktığından imtiyaz sahibi olarak o görülüyordu.

Gazetenin ve matbaanın ikinci ortağı Nail Başıbüyük küçük yaştan bu mesleğe girmiş, meslekten yetişme bir dizgi ve baskı ustasıydı. Kendisi gayet kibar, efendi, vatansever, dürüst, namuslu bir adamdı. Aslen Milan aşiretine mensup idi ama ailesi belki de yüz yılı aşkın bir süreden beri Van'ın Şamranaltı mevkiinde oturmakta idi.

Gazete ve Matbaanın üçüncü ortağı Servet Mehterbaşıoğlu ağabeyimize gelince o ayrı bir insandı. Onu anlatmak, tarif etmek benim için gerçekten de zor. Her şeyi ile aydın bir kişi, her şeyi ile o çevresine ışık saçan mükemmelin mükemmeli bir şahsiyet. Baba tarafından Erzurumluydu. Babası Rıfat usta Van'da kurulan matbaada usta olarak çalışmış ve aslen Yüksekovalı olan bir hanımefendi ile evlenmişti. Şiirde, yazıda o bir lirizm ustası, bir ahenk ustasıydı. Gerek yazı yazarken, gerek şiir kalemle alırken o gayet yumuşak davranırdı. Bu yumuşak başlılığını sorgulayanlara her defasında:

" Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunun,

Çekilir amma, kesilmeye asla gelmez boynum.

Diyerek, Rahmetli İstiklal Marşı Şairimiz Muehmet Akif Ersoy'dan ezberlemiş olduğu yukarıya aldığım mısralarla cevap verirdi.

İkinisan gazetesi daha sonra Servet Mehterbaşıoğlu ve Nail Başıbüyük ağabeylerimize devredilmiş, Servet Ağabeyin 1987 yılında vefatı üzerine gazetedeki hissesi varislerince Nail Başıbüyük'e devredilmiş, Nail bey Ali Laleci (Ali Hoca)'nın yardımı ile gazetenin yayınını sürdürmüş ve 2000 yılında Vezir Baş beyefendiye devretmiştir. İkinisan, 2000 yılından beri aynı zamanda Anadolu Basın Birliği Merkez Yönetim Kurulu Üyesi ve Van Şube Başkanı olan Vezir Baş bu 47 yıllık gazetenin yayınını bazı yeniliklerde yaparak devam ettirmektedir. 2013 yılında Basın İlan Kurumunun gazeteleri birleştirmesi kararı üzerine Vezir Baş bu gazetenin imtiyaz hakkını başka birine satması üzerine İkinisan'ın yayın hayatı böylece son bulmuştur. Vezir Baş'ta 2013 yılında vefat etti.

KURTULUŞ GAZETESİ

Galiba 1961 yılı ortalarıydı. İkinisan Matbaasında " Kurtuluş " adlı günlük bir gazete çıkarma kararı aldık. Yazı kurulumuz çok zengindi. Öğretim üyelerinden tutun, hukukçulara ve Van'ın yetiştirdiği tüm kalem sahiplerine kadar herkes Kurtuluş Gazetesinde buluşmuştuk. Bazılarımız düz yazı yazarak, bazılarımız Van'ın kurtuluşunu dile getiren şiirlerle gazetenin ilk sayısında yer alıyorduk. Gazetenin ilk sayısı Van'ın kurtuluş tarihi olan iki nisan günü piyasaya çıkacaktı. O gece sabaha kadar gazetenin çıkışını bekledik ve matbaadan çıkmadık. Bir yandan sayfalar basılıp gerekli tashihler yapılıyor, bir yandan da yeni sayfalar dizgiye giriyordu. Herkes yazdığı yazı veya şiirini Nail Ustaya vermişti. Ama tümümüz Servet Ağabeyin yazacağı yazıyı bekliyorduk. O ise yazısını bir türlü dizim masasına vermiyor, gizli tutuyordu. Kendisine "Ağabey yazını versene "dediğimizde, " Benim yazım çok kısa olacak sonra veririm, siz kendinize bakın." diyordu. Esasında biz yanlış yapıyorduk. Çünkü tüm yazıları dizen ve mizanpajı yapan zaten o idi. Nihayet sabaha yakın gazetenin kapak sayfası baskıya verilirken Servet Ağabeyin çok kısa ama manası derin bu günde geçerliliğini yitirmemiş bir şiirle ama bir dörtlükle bu kervana iştirak ettiğini gördük. Evet, şiir kısa idi, sadece bir dörtlüktü ama tüm yazılanlara bedeldi. Servet Ağabeyin dörtlüğünün başlığı "Kurtuluş" tu ve şiirinde şunları şunları söylemekteydi:

KURTULUŞ

" Kurtuluş, kurtuluş dedik, kurtulduk lakin.

Görmedik feyzini heyhat ümranın, irfanın,

Ne hazin tecellidir ki, kırk üç sene sonra,

Binlerce derdi hala, alaka bekler Van'ın."

Rahmetli Servet ağabeyimiz 30 yılı aşkın bir süreden beri bir kardeş mesabesinde olan arkadaşı Nail Başıbüyük için de bir dörtlük yazmıştı. Bu dörtlük gerek gerek Nail usta ve gerekse Servet ağabey yanında çok derin manalar taşıyordu. Bu dörtlüğü yazma olayı şöyle oldu. Nail Başıbüyük ustamız bir iş için İstanbul'a gitmişti, Servet Ağabey bu gidişi yalnız iş için değil bir gönül macerası yolculuğu olarak yorumluyordu. Dönüşte kendisine o işi ne yaptın diye sorupta, hiçbir şey yapamadım cevabını alınca bu hemen o anda ve oracıkta bu dörtlüğü yazdı. Dörtlük şöyle idi:

NAİL

Gitmişti derdine deva aramak için,

Nail olmadı muradına evdet etti,

Yolunu sabırsızlıkla bekledik lakin,

O, en son ümidimizi de berbad etti.

Nail ustamız önceleri bu söylemleri itiraz etti, kendini sağa sola attı ama bir iki saat sonra tüm itirazlarından ve gocunmalardan vazgeçiverdi. Anlaşılan hakkında yazılan dörtlük çok hoşuna gitmişti. Kendisi temiz kalpli, saf ve iyi niyet sahibi, vefalı ve efendilikle müsemma bir insan olarak kalbinde zerre kadar kötülük taşımayan bir kimseydi Nail Usta aslen Çatak ve Gürpınar İlçelerimizin hudutları dairesinde yaşamlarını sürdüren Alan aşiretine mensup olan Başıbüyük ve ailesi belki de yüz yıl önce Van Merkezine gelip yerleşmişler ve bir kısmı Erek, Şabaniye, bir kısmı da Şamranaltı dediğimiz mevkilere yerleşmişlerdir. Tüm ömründe boğazından haram lokma girmeyen ve daima helalinden kazanarak yiyen nadir şahsiyetlerdendir Nail Başıbüyük.

Kurtuluş gazetesi bir ek oldu ve aynı zamanda bir okuldu. Servet Ağabey'in yukarıda yazılı dörtlüğü yalnız başına bile Van'ın tüm dert ve meselelerini dile getirmiş oluyordu.

Büyük boy sekiz sahife halinde yayınlanan, gayet seçkin bir yazı kuruluna sahip olan, tüm sahifeleri şiir, fıkra, makale, edebi ve tarihi yazılarla, tefrikalar ve fıkralarla dolu olan Kurtuluş gazetesi bir yıl bile dayanamadan kapandı, gitti…

Bakmadan Geçme