VAN BAROSU 'HAYIR' DiYECEK

Van Baro Başkanı Murat Timur, Nisan ayında yapılacak referanduma hayır diyeceklerini vurgulayarak, 'Eğer toplumu ayrıştıracak bir propaganda yürütülmezse hayır çıkacağına inanıyorum. Siyasilerin bu seçimlerde yapacakları açıklamalara çok dikkat etmesi gerekiyor. Kesinlikle ayrıştırıcı bir üslup sergilememelidirler' dedi.

Rıdvan Can


Van Baro Başkanı Murat Timur, yeni anayasa değişikliğini içeren referandum sürecini gazetemize değerlendirdi. Timur, referandum tarihinin yanlış olduğunu ifade ederek, 15 Temmuz darbe girişiminin etkilerinin hala devam ettiğini kaydetti.


"Siyasiler üsluplarına dikkat etmeli"
Van Baro Başkanı Murat Timur, siyasilerin referandum seçimleri kampanyasında üsluplarına çok dikkat etmesi gerektiğini belirterek, kamuoyunda ve sosyal medyadaki tartışmalarda toplum arasında ayrıştırmanın olduğunu söyledi.


Kamuoyunda ve sosyal medyadaki tartışmalara bakıldığında ayrıştırıcı bir dil kullanıldığını ileri süren Timur, "Öncelikle anayasa değişiklikleri içerik ne olursa olsun anayasayla ilgili olduğu için şu durumun sorgulanması gerekiyor. Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir. Bütün toplumun üzerinde değerlendirme, tartışma yaptığı ve mutabakata vardığı belgelerdir. Anayasalar iki durumu düzenler. Birincisi kişilerin temel hak ve hürriyetlerini gösteren belgeler, diğer taraftan kişilerin devletle ilişkilerini gösteren belgelerdir. Bu iki önemli durumdan dolayı anayasa toplumsal sözleşme olarak nitelendiriliyor ve toplumsal bir mutabakat olarak değerlendiriliyor. Bu anayasa değişikliklerinde toplumsal bir mutabakat, toplumsal bir sözleşme değil de sanki toplumsal bir ayrışma yaklaşımı gösteriliyor. Kamuoyunda ve sosyal medyadaki tartışmalara baktığınız zaman ayrıştırıcı bir dil kullanılıyor. 2010 referandumunda böyle bir tartışma yaşanmıyordu. O süreçte evetçiler ve hayırcılar arasında toplumsal anlamda bir ayrışma yoktu. Fakat şuan ki süreçte çok ciddi tartışma riskleri var. İnsanlar arasında ayrışma yaşanıyor. Vatandaşın aklından şu düşünce geçiyor. Hayır oyu kullansam, hükümete karşı bir tepki alırım, evet oyu kullansam bu seferde muhalefet kesiminden tepki çekerim. Bu anlamda referandum ve anayasa değişikliğiyle ilk defa toplumsal ayrışmanın tartışması yaşanıyor. Bu son derece sakıncalı ve tehlikeli bir durumdur. 15 Temmuz darbe girişiminden sonraki süreçte ülkede bir ayrışma ortamı oluşturuldu. Keşke böyle bir dönemde referandum tartışması olmasaydı. Olağanüstü hal dönemlerinde zaten bir mutabakat ve ortaklaşma olamaz. 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye açısından çok ağır bir süreçti. Keşke bu 15 Temmuz'un tüm sıkıntıları bittikten sonra bu tartışmaya girseydik. Toplumsal sözleşmelerde de aranan en temel nitelikte hiçbir sıkıntı yaşanmaması gerekiyor. Olağanüstü koşullar olmaması gerekiyor. Bakın son zamanlarda sosyal medyada görüşlerini ifade ettikleri için veya düşüncesini açıklayış biçimiyle ilgili birçok insan hakkında soruşturma açılıp tutuklandığını görüyoruz. İnsanların bu referandum seçimlerinde görüşleri ne olursa olsun rahat bir şekilde ifade etmesi gerekiyor" diye konuştu.


"Referandumun tarihi yanlıştır"
Nisan ayında yapılması planlanan referandum tarihinin yanlış olduğunu ileri süren Timur, "Bunu iki nedenle açıklamak istiyorum. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yapılması ve bu sürecin etkileri çok ağırdır. Yani çok ağır bir kalkışmadır. Bunu sadece bir siyasi parti üzerine alıp kendisine yönelik düşünmesin. Bu bütün Türkiye toplumuna yönelik bir darbe girişimiydi. Onun için bütün Türkiye toplumu ortak refleks gösterdiği için darbe girişimi bastırıldı. Bu dönemin etkileri hala devam ettiği için bu dönemde referanduma gidilmesinin yanlış olduğunu söylüyoruz. İkinci bir durum ise olağan hal üstünün olduğu bir dönemde, düşünce ve ifade özgürlüğünün tartışıldığı bir dönemde referanduma gitmenin yanlış olduğunu düşünüyoruz ama bir süreç başladı. Ülkede yaşayan insanlarımız Nisan ayında sandık başına giderek yeni anayasa için oy kullanacaklar. Siyasi partiler toplumsal ayrışmayı körükleyecek bir kampanya yürütmemeliler. Siyasi partiler daha çok birleştirici bir dil kullanmalıdırlar. Bu referandumun sonucu ne olursa olsun bu toplumda hepimiz yine bir arada yaşayacağız. Bu referandumun sonucu bu toplumun sonu olmayacak. Referandumdan sonra bu toplumun birbirinin yüzüne bakacak bir sürecin yürütülmesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.


"Yeni anayasanın bütünleştirici rol oynaması gerekiyor"
Yeni anayasanın bütünleştirici bir rol oynaması gerektiğini anlatan Timur, "Ben referandumda kendi bakış açımı da söylemek istiyorum. Başta Kürtler olmak üzere bu ülkenin ezilenleri yüz yıldır çok ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Bu anayasa değişikliği içerik açısından toplumsal bütünleştirici bir rol oynaması gerekiyordu ama içeriğe baktığımız zaman bundan biraz uzak görünüyor ama Kürtler açısından veya Türkiye'de ezilenler farklı kimliğe sahip olanlar açısından parlamenter sistemin eksiği çok fazla, Kürtler, ezilenler farlı kimlikler bu parlamenter sistem içerisinde zaten sıkıntıları yaşadılar.  Diğer taraftan da getirilmek istenen sistemin dünyadaki rejimlerin hiçbirisine uymayan bir sistem olduğunu görüyoruz. Fransa'da yarı başkanlık, Amerika'da başkanlık sistemi, işte bu sistem de Türk tipi başkanlık sistemi olarak ifade ediliyor. Buradan içeriğe baktığımız zaman güçlendirilmiş bir Cumhurbaşkanlığı sistemi, yetkilerinin çok ciddi bir şekilde arttırıldığı bir sistem olarak görüyoruz. Ben parlamenter sistemin daha dengeleyici bir içeriğe sahip olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir taraftan bağımsız yargı, bir taraftan parlamento, bir taraftan da yürütme, üçü birbirini dengeleyici bir sistem içerisinde yürüyor ama Türkiye'deki uygulamasına baktığımız zaman bağımlı bir yargı, yürütme ve parlamento içerisindeki sisteme baktığımız zaman dengeleme açısından çok dengeleyici bir unsur içerdiğini düşünmüyorum. Belki parlamenter sistem Avrupa'daki örnekleriyle birlikte birbirini dengeleyen bir sisteme dönüştürülebilir" şeklinde konuştu. 

Bakmadan Geçme