Van ne zaman medeniyetler seviyesinde temsil edilecek ve yönetilecek, doğrusu çok merak ediyorum. Çünkü il dışına çıktığınız anda her şeyi daha net fark edebiliyorsunuz. Malumunuz hepimiz Van'da çok şiddetli ağır depremler yaşadık. Bu süreçte herkesin ağzından düşmeyen laf, ' biz bunu fırsata çevireceğiz' söylemleriydi. Doğru hem de destekleyeceğimiz bir tez. Ama nasıl fırsat, isterseniz kısaca bir dokunalım, bakalım ne kadar fırsata çevirmişiz.
Depremle beraber TOKİ konutlarının yapımına hızlı bir şekilde başlandı. İşin ucunda para olduğu için ticarete öncelik verilerek, geleceğimiz olan çocuklarımızın okudukları okulları teğet geçtiler. 15 binin üzerinde konut yapıldı, bu işlerde kaç Vanlı işsize istihdam sağlandı, kaç Van firmasına fırsat tanındı ve neden öncelikle okullar yapılmadı? Yapılan konutlar ticari amaçlı yapılıp satıldı mı? Evet. Peki halkın paydası ne oldu? Maliyeti 40 bin TL olan, 100 metrekarelik evleri 75 hatta 85 bin liraya halka sattılar. 75 bin dediniz. Sonradan eklenen fiyat farklarını bile neden bıraktıklarını insanlar anlamakta zorlanıyor. 2 yıl ödemesiz 18 yıl taksitle verilen evlerin aslında maliyeti 40 bin lira, tabi iş taksite binince 20 yıllık faiz 35 bin liraya tekabül ettiği için, vatandaşa 75 bin liraya satıldı! Yani aslında devlet faizini peşinen almış oldu İşin aslı paranızla ev almışsınız. Kimse babasının hayrına kimseye bir şey vermemiş. Yöre halkıda maddi imkânları kısıtlı olduğu için dışarıda kalmaktansa TOKİ konutunu almayı tercih etti. Yoksa parası olsaydı bu vatandaşın, kendi bahçesinde evini yapar, TOKİ'lerde elinizde kalırdı. Evet, ev verdik, su vermedik, kanalizasyon yapmadık. Nerden su getiriyorsan, nereye veriyorsan ver…
Senin bileceğin iş.
Aslında her şey arapsaçı. Ama biz güllük gülistanlık biliyoruz.
Fırsata çevirelim dedik, aslında çevirdik, halkın cebinde metelik bırakmadık. Yandaşlarımızı baron yaptık, candaşlarımızı istediğimiz görevlere atadık, ihaleleri istediğimiz kişiler dışında, kimselere vermedik. Maliyetleri katladık. Adalet, hak, hukuku atladık. Burası Van dedik, kaderi böyle dedik. 40 yıl önce yapılması gerekeni bugün yaptık.
Nede olsa sahipsiziz dedik. Konuşanı bir şekil sustururuz dedik değil mi? Bu halkın parasıdır. Ama unutmayın ki bunun hesabını Mahkeme-i Kübra'da vereceksiniz.
Dokunan yanar diyorsunuz, peki öyle olsun.
Hz. Ömer (r.a) halife iken kendisine ölümü hatırlatmak için her gün 1 akçe verirdi fakirin birine her sabah, 'Ya Ömer ölüm var' der giderdi. Hz. Ömer'de ölümü düşünerek adaleti sağlar, yetimin hakkını gözetir, insanlık dersi verir idi. Ta ki saçlarına ak düşende, akçeyi keser, tuttuğu kişi neden deyince saçıma bir beyaz ak düşmüş artık, ölüm her saniye aklımda olacak der. Evet, bizim başımızda siyah tek kıl kalmamış, kabrin kapısını aralamışız. Fakat ölüm aklımıza bile gelmez. Kefene cep yapmışız bir akçe değil, keselerle akçe biriktirmişiz. Edep ya hu, Yeter artın deyin, el vicdan deyin. Bizi yönetenler artık adaletle, düzgün yönetsin. Bu halkın vergisini, parasını, hakkını, hukukunu hiçbir kimse çar çur etmesin.
Unutmayın ki bu memlekette herkes ne olduğunu çok iyi biliyor.
Yunus Emre ne güzel demiş ( Edebim El Vermez Edepsizlik Edene, Susmak En Güzel Cevap Edebi Elden Gidene.) Yoksa söylenecek iki çift lafı olurdu bu halkın. Bu kör kuytuda. Sağlıcakla kalın.