Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri


MERYEM’E SESLENİŞ

ERCAN TÜRKER

I.

Çocukları düşün Meryem

Körleri ve şairleri,

Sunakları düşün

 Karanlıkta küf kokan

Veya örümceği;

mağaraları ağla ören

Korkuya bürünen nebileri ve

Çarmıha gerilen peygamberleri Meryem

Durgun suları düşün Meryem

Karanlığın sükûnetini…

Rabb’e yakarışlar sonunda

Sığınılan yıldızsız gökleri…

Yeniden sev isimleri Meryem

Zeytin Dağı’nı, Sina’yı ve Ruhu’l Kudüs’ü

Davut’u, Yahya’yı, Zekeriya ve Mikail’i

Cüzzamlıları ve felçlileri

Sağır, dilsiz ve körleri

Gecede salınan çarmıhı ve Mesih’i

İnan isimlere ve teslimiyete

İnan Meryem, mavi kubbeli göğe, zamana

Zamana adanan sözlere

Naat-ı Şerife, Sinaya ve Kelam-ı Kadime

Af dileyenlere, af edilenlere ve şefaate ve rahmete

Talan edilen ruhlara Meryem,

Mülhem cezbelerine dervişlerin

Bezm-i ezelden hatırla ve unut girdapları

Dua eden, şefaat bekleyen Meryem.

 II.

Kulak kesilip nebevi seslere

Eski sokaklarında kadim zamanların

Eski inleyişleri eski kulaklarımızda

Geceden geçerken çocuklu bir kadın

Yahut keşişler öksürürken

Eski bir manastırın yüzünde.

Tacirleri düşün Meryem

Eski pazar yerlerinde eski kumaşları sararken

Uyandır uzun yaşayanları ve uzun uyuyanları Meryem,

Konuşanları, susanları

Kaybedenleri ve kazananları

Körleri ve cüzzamlıları Meryem.

Yahut Yusuf olmayıp kuyuda boğulanları

Cezzarları, celepleri, haratları düşün Meryem,

Hamutçuları, zembilcileri, nalbantları

Pasbanları ve semercileri.

III.

Eski bir denizde vaz geçenleri

Yürüyenleri, duranları ve geride kalanları Meryem,

Öfkelenenleri, akıllıları ve meczupları

Günahları, keşişleri ve azizleri

Yazgıyı düşün Meryem

Mabetleri ve ayinleri

Sözü unutanları

Semaya uzanan elleri

Bağışlanmayı dileyen, Meryem

Unutanları ve af dileyenleri.

EN SEVGİLİ'YE...

ARİFE ÖZDEN

Ebkem bir gönülle gelsem kapına

boyun büküp huzuruna sığınsam

gayya kuyularında çırpınan benliğimle

kirlenmiş ruhumla, kimsesizliğimle

dilim dönmez, sevgili, lisanım yetmez

için için yanan korum, ütmez dumanım

Bir dingin kalemim şimdi

zamanın sisli denizinde

senden bir iz ararım

dünyanın ışıksız penceresinde,

ömrümü bilinmeze savurur hercai rüzgar

sensizlik bir sızı yurdumu kasıp kavurur

yüreğimden sızar ellerime pare pare

avuçlarıma konar tövbe kuşları

ıstırap hülyalarına dalıp

dökülür parmak uçlarımdan

kurtulamam hicranımdan pişmanlığımdan

Ey Sevgili! bir yitik virane şimdi gönlüm

günahkar halimi nasıl arz etsem

asırlar öncesinden gelen kokunu

rüyada da olsa hissetsem

kalbimin mahzun sokaklarında rastlasam sana

yüzüm yok ki sevgili

ay parçası yüzüne bakmaya

Cemalin diyorlar

kıskandırırmış yıldızları

bir tebessümünle son bulurmuş

gönlün kırgınlıkları,

gül bahçesine dönermiş geçtiğin yollar

çaresizlik çukurunda sana uzanırmış kollar

Gölgen bekler mi beni sıratın diğer ucunda

yer bulur muyum Kevser’in yamacında

uzaktan da olsa yanı başında

Kabul eder misin bilmem bu aciz ruhu

dünyanın ahvaline aldanmış zalim güruhu

aman denen harabede yok olur ümitlerim

af dilesem kapında yine eksilmez gelgitlerim

hangi balta vurur boynunu cürümlü nefsimin

vuslatı sen olur musun son nefesimin.

SÖYLE KADIN

MEHMET ŞİRİN AYDEMİR

Görmedim sen kadar güzel

Söyle kadın nedir adın

Çalap yapmış seni özel

Söyle kadın nedir adın

Mağlup ettin beni sevin

Didelerin ile övün

Uyruğun ne nerde evin

Söyle kadın nedir adın

Halden hale evirirsin

Parmağında çevirirsin

Lobut gibi devirirsin

Söyle kadın nedir adın

Bu hane-i kalbim kavdır

Her daima sana tavdır

Ele avcı sana avdır

Söyle kadın nedir adın

Yeter artık bunca cevrin

Bana karşı olan tavrın

Geçer elbet lale devrin

Söyle kadın nedir adın

Belkıs gibi tahtın mı var

Kardan beyaz bahtın mı var

Dememeye ahtın mı var

Söyle kadın nedir adın

FELEK VURDU BAĞRIMI DELDİ

ATİLLA GÜNEY

Felek bize örmüş muhannet ağı

Aşılmıyor şu feleğin yüksektir dağı

Alma dedim alma mazlumun ahı

Bir gün gelir piyon alt eder şahı

Vurdun felek vurdun bağrımı deldin

Bağrımı deldin canımı yaktın

Bize mekân oldu gurbet elleri

Durmadan esiyor hasret yelleri

Gelme dedim gelme gurbet ellere

Akar gözyaşların döner sellere

Vurdun felek vurdun bağrımı deldin

Bağrımı deldin canımı yaktın

Kurudu yapraklar gazele döndü

Geçti gençlik çağım virane döndüm

Değme dedim değme yaram kanıyor

Eşe dosta hasret yürek yanıyor

Vurdun felek vurdun bağrımı deldin

Bağrımı deldin canımı yaktın.

SÂKÎ

FAİK KUMRU

Sâkîye haber saldım meyi alıp getirsin

koysun çifte kadehi dertlerimi götürsün

sarhoş düşen başımı hayâlime yatırsın

rüyâlar âleminde nâmım efkârdır artık

bu dünya fânî dünya gerisi yalan dünya

düşlerde düşe düşe mecalsiz düştü bünye

boynuma asılmıştır isimsiz metal künye

rûhum tenime yorgan kara toprağım yastık

bu zifîrî günlerde ah ettikçe inledim

her hazan mevsiminde yüreğimi dinledim

câhil idim yetiştim vakit geldi anladım

ben demek belâ imiş gerçeği gâyet açık

nefisler yılan gibi yutmakta sâhibini

tanımıyor cemiyet hakîkî hatibini

bilmiyor reçeteyi görmüyor tabibini

sis çökmüş akıllara görüşleri bulanık

doğrular haykırıyor aşağısı uçurum

dürüst olmak asrî suç insaf tanımaz hücum

yaklaşmakta felâket sonu sancılı doğum

konuşmak lüzumsuzdur mağdur zâlime âşık.

AH, BABA

AYŞE DURAK KARACA

İsyan ateşi yanıyor yüreğimde

bir de sensizliğin sükutu,

yastığımın altında ay ve yıldız 

duruluyorum gözlerimin yaşıyla

titrek ellerimde siyah beyaz fotoğrafın

Göz çukurlarım maden ocağına döndü

esrarengiz gidişine yanarım, yanarım da

çalar mı ki mavi bir alarm umutla

beklesem yine gelişini bu sabah da

sana olan bekleyişlerim tarifsizdir baba

Anlatamıyorum, kimse de anlamıyor beni

senden sonra kaybettim konuşma yetimi

kocaman dünya, başı boş sokaklar, caddeler

en sevdiğim odama hepsi dar geldi

Boğuluyorum, nefes anlamıyorum

adımlarım yorgun bir fesleğen

sana kendimi daha nasıl anlatabilirim

yokluğun koyuyor, boğuluyorum

baba, sana şunu anlatmak istiyorum

toprağın, kesesi boldur, beni de al yanına

musmutlu uyuruz diyarında

kasvetli bir sessizliğe ihtiyacım var

İlkbahara ulaşmadın beni de ulaştırma

al yanına adımı da bahar koy yatayım

doya doya sol yanında.  Baba.

GÖÇ BULUTLARI

HÜSEYİN ABİ

Sürgün yeri yüreğin acı diyarı

çadırlar kurulu, yağmurun göç bulutlarına

oysa tazeydi gün ışığı

daha dün doğmuştu, acının soğuk dallarına

bugün göründü bir daha

yağmurun göç bulutları

Savruldu kıl misali çadır gönüller

seher vakti

uyanmakta çocukların gülümseyişleri

peşi sıra annelerin ay yüzlü siması

umut gibi yüklendi, tebessüm yanaklar

Ardından bülbül sesleri

bitmez cıvıltıları kızıl sıcağında

nerde ötüşü barınsa

ırmak çağlar, nehir ezgi söyler

acının taş sesinde

Yangın gibi bağırlara taşındı

keder ve acı, göğüs terazisinde

sevda puslu, dumanlı, iz içinde

yakıyordu vicdan genzinde ayrılıklar

Gölge misali acı vakit

yürüdükçe, kaçtıkça

saklandıkça buldu bizi

bazen ağaç tiplerinde

bazen karanlık gece ayazında

şahidimizdi mumlar, gaz lambaları

Yalnız acının izi kaldı

gözlerin bitap, durgun sularında

yaşamak, yaş almak

yaşlanmak kar etmiyor

acının zulmüne

Savruldu kıl misali çadır gönüller

sürgün yeri yüreğin acı diyarı

ardından akşamın kül ateşi,

çocukların gülümseyişleri kaldı.

ÖLÜRÜM SENİNLE

VEYSEL ÇAKIR

İstemem aşkımın namı yürüsün

Bir kere yolunu gözlemem daha

Varsın ayrılığın şanı yürüsün

Taş basıp bağrıma özlemem daha

Hışımla boynuma hançer vursan da

Bütün kemiklerimi bir bir kırsan da

Ve yaramı tuzlu suyla sarsan da

Aşkın inadına sızlamam daha

Boyundan uzundu gerçekte enin

Toplamaktan bittim ardını senin

Sonu kahır imiş böyle güvenin

Bunca kusurunu gizlemem daha

Romantik filmler tutkulu aşklar

Birisi biterken yenisi başlar

Kah Hüzün kâh sevinç gözlerde yaşlar

Birlikte mi tövbe izlemem daha

El Bebek gül bebek sevda çiçeğim

Sevgilim uğurum aşkım böceğim

Abi-hayat suyum tek içeceğim

Ebediyen seni nazlamam daha

Tutulsam tipiye donarak kışta

Mevsimler yaz olsa tek bir bakışta

Hayatı bitirsem hep karakışta

Ölürüm, seninle yazlamam daha.

BEN BİR ÂMÂYIM

HASAN SATI

Ürkek bir kuşa benzerim..

hayallerim yarım olsa da

yaşıyorum sanırdım

Öylesine hasret ki

özgürlük nefesi çeker ciğerlerim

bir ukde kaldı

şu yaşamadığım hayatın mazisinde

şimdi gözlerinin

uzaklarından seyre düştüm!

Bir dokunuşunla uzağı yakın eden

sevdaları yaşamaktayım,

her cümlenle diyemediklerimi

mısra mısra şiir etmekteyim...

ben aslında bir âmâyım

her şeyi hissetmekteyim...

bak işte, incindi kalbim!

Ne gelenim, ne de soranım var

bir utanç vesilesiymiş bedenim!..

yanaklarımdan süzüldü

kıyamadığım boncuk tanesi

kadar masumum..

daha nefes almaktayım

bitmedi umudum..

BEKLEYİŞ

EREN KORKUT

Bir vahşi savaşçı

bir deniz duru

atlamak isteyip ayağının kaydığı su

elinden tutup yürümek istediğin çelme

Takılıp düşüyorsun onun yanında

saçmalığa

görüyorsun gözlerinde tertemiz toprağı

tutunuyorsun kaymamak için korkuluğa

yine de düşüyorsun dipsiz kuyuya

Kalbin kirleniyor toprakta

yanlışlar yapıyorsun suçsuzca

hislerin kayboluyor usulca

ümitsiz bir bekleyiş içindesin

vahşi toprağın aldığını

geri vermesi için…

KENDİMİ NEREDE GÖRÜYORUM?

ELANUR KAYA

10 yıl sonra 25 yaşına gelmiş ve kendini geliştirmiş biri olarak mesleğimi elime aldığımı görüyorum ve mesleğimin ne olduğunu sorarsanız size mesleğimin edebiyat öğretmenliği olduğunu söylemiş olacağım.

Bu durumda şu anki  yaşıma göre edebiyatla ilgili şiir, kitap okumak  gibi alanlarda kendimi geliştiriyor ve edebiyat öğretmenliği için elimden gel her şeyi yapıyorum. Öğretmen olmak  tabii öğrencilerime bir şeyler öğretmek ve bunun gururuyla yaşamak istediğim  meslek olduğu için günün çoğunu  öğrencilerimle geçirirken geri kalan zamanımı aileme ayıracağıma inanıyorum. Şuan 15 yaşında olup birşeyler öğrenmek istiyorum çünkü  bir şeyler öğrenirsem insanlara ve kendime faydası olacağını  biliyorum.

En büyük hayalim mesleğimi elime alıp güzel bir hayat sürerek ailemle sıcacık bir hayatta olmak. Eğer şuan ki yaşımda bir şey kaybettiysem 25 yaşına gelince  kaybettiklerimi geri kazanmaya çalışacağım. Diyelim ki 20 yaşıma gelmiş ve üniversite sınavına girecek bir öğrenci olarak kendimi  düşünürsem sınava çalışmış fakat sadece sınavdan geçebilmiş biri olsaydım bir sonra ki senede ise sınava daha iyi hazırlanacağım ve bu sefer başaracağıma inanırdım eğer sınavı kazanmamış olsaydım umudumu hiç yitirmezdim.

Bugün bir kitapta bir söze rastladım: Şair  bir sözünde  "Ne kadar çaba gösterirsen o kadar değer görürsün." demişti. Ben de bu söze inanarak hedefime ulaşacağıma yemin etmiş ve on yıl sonra mesleğini eline almış biri olarak göreceğim.

Bakmadan Geçme