DÜNYA BU GÖNÜL ESVEDİ
HÜSEYİN ABİ
Dört nala koşan atlar gibi tükenirken umutlar
İflah olmaz bir hazan mevsimi oldu ömrümüz
Toprağa gömülen bakışların ardından
İçimizde ifrit ifrit büyüyen acılar kaldı
Zaman gitgide uzaklaşıyor benden
Hep öldüğüm günde duruyor.
Yaralı bir serçe gibi çırpındıkça yüreğim
Öylesine bir "ah" yükseliyor ki ah bir bilsen
Bir bilsen dört duvar arasında ne haykırışlarım
Ne acıya perçinlenmiş bakışlarım var...
Ondandır her masalda gökyüzüne yaslanışım
"Dünya bu, Âraftır" derdi annem "Uzak dur!"
Uzakta durunca öyle uzakta olunmuyor
Oysa bir hayal ötede gözlerin nasılda ışıldıyor
Yoksa kim öder vebalini sığıntı gecelerin
Sen gökyüzünün nefesi, bülbülün sesi
Aşkın ezgisi, şairin sezgisi
Bil ki hiç kalbini kırmadım gelinciklerin
Neden hâlâ şiir yazdırır gözlerin
Bir gün sensiz öleceğim biliyorum ama
ölmek özlemek kadar değil Zerya'm...
NASIL İSYAN ETMEM
SULTAN NURTEN ERGİN
Gönül dertlerimi sen biliyorsun
Nasıl isyan etmem nasıl kahrolmam
Ömrümü kalburda can eliyorsun
Nasıl isyan etmem nasıl kahrolmam
Gelde söyle bana nasıl mahvolmam
Gece gündüz acı çekiyor canım
Sırtımdan vurana akıyor kanım
Acı hüzün dolup taşıyor hanım
Nasıl isyan etmem nasıl kahrolmam
Gelde söyle bana nasıl mahvolmam
Sevdalı gönlümü anlamadı yar
Gözümün yaşları sel gibi akar
Kor gibi ateşi içimi yakar
Nasıl isyan etmem nasıl kahrolmam
Gelde söyle bana nasıl mahvolmam
Mutluluğu çalıp aldı elimden
Acı feryadımı duymaz dilimden
Sultan'ım bir bülbül ayrı gülümden
Nasıl isyan etmem nasıl kahrolmam
Gelde söyle bana nasıl mahvolmam.
AĞLATMA YÂR YÂR
MUSTAFA GÜNEŞ
Yüküm gamım bana yeter
Gel ağlatma beni yar yar
Hasretin ölümden Beter
Gel ağlatma beni yâr yâr
Anılar yaşar duvarda
Duvarlar yıkık diyarda
Gözyaşım taşar pınarda
Gel ağlatma beni yâr yâr
Bedenim direnir derde
Sürünür giderim yerde
Bu garip hallerim gör de
Gel ağlatma beni yâr yâr
Gülmek mi, kaldı mazide
Sözü kalmıştır bize de
Değişmez derler dillerde
Gel ağlatma beni yâr yâr
Ellerimden elin çekip
Yüreğime kahır ekip
Sellerimi Dicle edip
Gel ağlatma beni yâr yâr.
ESARETİN CEMALİ
CUMALİ NARÇİÇEK
Severken karşılık beklemiyordum
bir kendimi sevmiştim
bir de sendeki beni
Oysa o anlar ne güzeldi
belki daha güzelleri yaşanacaktı
sen açsaydın gönül kapılarını
içeriye dolacaktı nergis kokuları
Bağı bahçeni talana heba ettin gönlü
ondan bekledin gönül bağını sürmesini
bilemedin ki zamanla bağın dağa dönüşecek
duygun taşlaşacak yüreğin parçalanacak
Yardıma geleni ittin elinin tersiyle
diz çöküp bekledin bağ bozgununu,
kim bilir uğruna daha neleri heba ettin
gönlün nasırlaşmış, bağın taşlaşmış
duyguların ilk çağa dönüşmüş
herkese kükrer ona ürker olmuş
Bağın düzeldi sen bozdun
birgün gelir umuduyla
gelir de göremezse bıraktığı gibi
çeker gider eskisi gibi
Bırakıldığın yerde bulmaya izin verme
bak, bak zaman geçiyor işte
istesen de istemesen de
Kendimi gönlüne yer edinmiş sanırdım
taşlaşmış bağında /taşlaşmış bağında
bir taş/ bir taş bile değilmişim.
KİBARI KELAMLAR
NURAY DOĞAN
Kibarı kelamlar
ne kadar da anlamlılar
bir öyküyü içinde barındıran
atadan yadigârlar
demet demet nasihat kokan
yolları aydınlatırlar
ayağını yorganına göre uzat
müsrifi uyarırlar
Sakla samanı gelir zamanı
tutuma çağırırlar
abanın kadri yağmurda bilinir
kıymete davetkâr
sakınan göze çöp batar
aşırıyı yasaklar
gülme komşuna, gelir başına
ayıplamayı ayıplar
Ne ekersen, onu biçersin
adalet terazisini sunar
kibarı kelamlar
sahibi bilinmez sedalar
nasihat dolu altın taslar
dilden dile dolaşan
kulaktan kulağa ulaşan
atadan miraslar…
21. YAŞ
SEHER AÇIKGÖZ
21 yaş neydi,
gözlerimin önünden gecen ışıkmı?
yoksa geçmişi yaşatmış
anılar mı?
Kaleme aldığım cümleler
yazılmaya cesaret alıyor ömrümü
günler, geçiyor, her bir nefesle
hayallerim kavuşuyor 21 yaşında
21 yaşı anlayamazsınız
21 sene geçtikten sonra anlayabilirsiniz
mevsimler değiyor tutmadık ayları
temmuz yine geldi yazın ortasındayız
Her temmuz yine farklı doğuyor güneş
farklı yerlerde batıyor güneş
yıldızlar farklı parlıyor.
SENİ SEVMEK
GİZEM BODUR
Sevmek, kısıtlamak değil
Sevmek, kıyaslamak değil
Sevmek, kıskanmak değil,
Sevmek, kâinatta, ondan
başkasını görememektir
Ona bağlanmaktır sevmek
onu önemsemektir sevmek
uğruna ölmektir sevmek
Sevmek,el ele olmak değil
Sevmek, dil dile olmak değil
Sevmek, göz göze olmak değil
Sevmek, söz söze olmak değil,
Sevmek, o olmadan da onu
Yanındaymış gibi bilmektir.
YILLAR SONRA / BEN AVUKAT YAĞMUR
YAĞMUR ÖZCAN
Zaman hızla akıp gidiyor.Kimse ne olacağını, nelerin bitip nelerin başlayacağını bilemiyor.
Ben şuan 15 yaşındayım ve 10 yıl sonra bir aksilik çıkmazsa 25 yaşında olacağım.O zaman üniversiteyi yeni bitirmiş bir hukuk öğrencisi olarak avukatlık mesleğime başlayacak olmanın heyecanıyla bir yerde işe girmiş olacağım.
Şu anki hedefim küçük davalarla küçük paralara çalışmak değil, büyük işler yapıp, tanınmak ve ülkenin en iyi avukatı olabilmek. O zamana kadar değişir mi bilmiyorum ama HÜRYAŞAR ZİYAETTİN SEZER şuan ülkenin en iyi avukatı ve hedefim onun gibi başarılı ve adaletin hakkını veren bir hukukçu olabilmek. Bu hedef biraz zor ama imkansız değildir benim için.
Ben kendimi 10 yıl sonra işlerimi bir yılda düzene sokmak ve hızlı büyümek için çabalarım.Çabalayayım ki ülkenin en iyi ağır ceza avukatı olabileyim. Geleceği bilmiyoruz, neler olacağını bilmiyoruz. O güne kadar kim öle kim kala…
Eğer başarırsam çok güzel şeyler olacak eminim bundan ve başarılı bir avukatlık kariyerinin yanı sıra psikolojik gerilim, korku kitapları da yazmak istiyorum ve bu yüzden elimden gelen gayreti şimdiden fazlasıyla yapmanın hesabında ve uğraşındayım.Yazarlık yolunda değerli hocam Mustafa Işık da bana yardımcı oluyor, yol gösteriyor.
Her şeyin daha iyi olacağına olan inancımla güzel günler diliyorum.