RÜBAİLER-2
BEKİR OĞUZBAŞARAN
Van
Müştehir Karakaya'ya
Diyorlar: " Vatan içre vatan " gibi...
Nazına değecek bir cânân gibi...
Vazgeçilemeyecek kaç şey var,
"Dünyâda Van, ahrette îman" gibi?..
*
Manzum Potre
Abdurrahim TUFANTOZ’a
Yüzüncü Yıl'ın gülen yüzüydü o...
Sanat bezmine, gelen yüzüydü o...
"Rahîm'in Kulu", Van'ın arananı
Gam, kasāveti, silen yüzüydü o...
*
Anlat
Bana yanık ve derin, muhteşem Fuzûlî'yi anlat!
Terkîb'le Tercî üstâdı Bağdatlı Rûhî'yi anlat!
Kanûnî Mersiyesi'nin koca şâiri Bâkî'yi,
O dâhîler dâhîsi Ali Şîr Nevâî'yi anlat!
*
Kıssas-ı Aşk
Ey yolcu bana Mecnun ile Leylâ'yı sorma!
Ferhad'la Şîrin'i, Vâmık'la Azrâ'yı sorma!
Anlatmakla biter mi âşıklar kāfilesi?
"Ahsenü'l-kasas" Yûsuf u Züleyhâ'yı sorma!
*
Erciyes
Bulutlar üzerinde gark olmuş gibi nûra
Sana baktıkça rûhum kanatlanır huzûra
İklîminde yaşamak insana büyük onur
Senin çocuğun olmak, yetişmez mi gurûra?..
GİDERİM
AYNUR GÖKALP
Acı bir itiraf belki sözlerim
Maziye şöyle bir dalar giderim
Seni arar iken şimdi gözlerim
Gönlüm hasretinle dolar giderim
Bütün çabalarım senin içindi
Anlayamadın sen, söyle niçindi
Bedeninle ruhun benden kaçındı
Gonca gül misali solar giderim
Koymadın yaşımı her an akıttın
Böyle boynu bükük, öksüz bıraktın
Ben sana yakındım, sense ıraktın
Habersiz gözyaşım siler giderim...
Seninle vuslatı çok gördün bana.
Ne yaptım sevdiğim, ne yaptım sana.
Böylece getirdik huzuru sona
Kendime bir dünya bulur giderim...
BANA KÜSMÜŞ
YÜKSEL AKDEMİR
Artık yağmur yağmıyor Asuman küsmüş bana
Menzilime varmayan her kervan küsmüş bana
Yüküm ağır yolu yokuş hansa gayet Irak'ta
Nasıl menzile varayım bezirgan küsmüş bana
Yıllardır yanıyorum, alevim yok közüm yok
Bin münacat eyledim, bu derde bir çözüm yok
Yaralarım kanıyor, sarmak için bezim yok
Ya ilaç merhametsiz ya Lokman küsmüş bana
Yüksel'im aşk suyunu doldurdum içen yoktur
Sinem'i köprü yaptım uğrayıp geçen yoktur
Gurbetin esiriyim kapımı açan yoktur
Hem dağıma kar düşmüş hem duman küsmüş bana.
BİR VİCDAN TAŞIMANIN ZORLUĞU
ESMA GÜLAÇAR
Kolaydır duyarsız olmak, boş vermek, hep kendini düşünmek.Yıkmak kolaydır mesela tahrip ettiğini tamir etmeyi düşünmeyenler için. Kaçmak, yok saymak kolaydır. Zor olanı kim seçer peki?Elini taşın altına koyabilmeyi, yıkılmış olanları yeniden tamir etmeyi, kendinden ödün verip karşılık beklemeksizin fedakarlık yapmayı, yaptığı her hatanın sorumluluğunu alabilmeyi? Tüm bunları yapmayı seçenler elbetteki vicdan sahipleridir. Vicdanlarının yaşatacağı azap vicdan sahiplerini can yakmaktan öylesine güçlü bir şekilde alıkoyar ki onların bir başkasının canını kasten yakmaları mümkün olamaz hale gelir artık. Vicdan ne güzel bir zırhtır zulme ve adaletsizliğe karşı. Vicdandır kainatın hassas dengesini koruyan, korkudan titreyen yürekleri ısıtan, ümitleri diri tutan. Vicdandır insanı eşrefi mahlukat yapan. Vicdan sahipleri için tarifi imkansız bir azaptır vicdan azabı. Onlar vicdanlarını rahat ettirmedikçe huzura kavuşamazlar. Ancak onlar bilmelidirler ki hata yaptıkça olgunlaşır kemale erer vicdan sahipleri. Çünkü her hata bir pişmanlık her pişmanlık ise vicdanlarını tarumar bir eden bir azaptır. Bu azap, bu acı onu pişirir, onu daha duyarlı, daha temkinli daha hakkaniyetli ve daha dirayetli yapar. Çünkü en etkilin dersini almıştır bu azabı yaşarken. Vicdan sahibi bir can yaktığı zaman vicdanının hapishanesindeki bir mahkuma dönüşüverir. Hapishanedeki bir insan ne kadar mutlu ne kadar özgürse o da o kadar mutlu ve özgürdür. Cezasını hiç gecikmeden çeker vicdan sahibi. Ancak affedildiğini öğrendiği zaman vicdanının hapishanesinden çıkarak hafifleyebilir, huzur bulabilir. Hakikati çok iyi görür vicdan. O yüzden kendini kandırması mümkün değildir vicfan sahibinin. Bu yüzdendir ki rahat bir vicdan onların en büyük hedefidir. Bir insanın hakkına girmemek için ince eleyip sık dokurlar. Bir gün hesabını veremeyecekleri kul hakkından çok korkarlar. Bir yüreğin kırılma, bir canın yanma, bir gözyaşının akma sebebi olmaları onlar için çok büyük bir felakettir. Zalim olmaktansa mazlum olmayı bile tercih ederler kimi zaman. Çünkü zulmetmek onların kendilerine yabancılaşmaları demektir. Vicdan sahibi olmak zordur ama o vicdanı kıblesi bilmek tüm zorluklarına rağmen çok büyük bir kazançtır. Ama asıl mârifet vicdanının kendisini ezip geçmesine izin vermeden, fedakarlığı ve adaleti dimdik ayakta tutabilmek için ümitsizlik kuyusuna düşmeden mücadele edebilmektir. İnsan, yapılan her hatada ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmenin bir tuzak olabileceğini, yaşanan pişmanlığın çoğu insana nasip olmayan ve affedilme vesilesi olan bir nimet olabildiğini, affedilmek için bütün gücümüzle çabaladıktan sonra ümitvar olup sürekli cezalandırılacağımız psikolojisinden kurtulmamız gerektiğini, hata yapmanın insan oluşumuzun kaçınılmaz bir neticesi olduğunu ve hatadan doğan pişmanlık sancısını çekerek o hataya geri dönmeyi imkansız hale getirmenin çok kıymetli olduğunu bilmelidir. Aksi halde hatalar insan için çok büyük bir tuzak çok korkunç bir başlangıç olabilir. Çünkü Şeytan kişinin en zayıf en ümitsiz olduğu o anda onu mücadelesinden çok kolay vazgeçirebileceğini bilir. Bu yüzden farkında olmadan hayatınızı azaba çevirebilir yada en kötüsü hatanızı görmezden gelip onu sürdürmeye devam edebilirsiniz. Burada dengeyi sağlayabilmek çok önemli. Bir insan hatasının büyüklüğü ölçüsünde vicdan azabı çeker ve çekmeli de. Ama bu azap onu tamamen pes edecek kadar yenik düşürmemelidir. Unutulmamalıdır ki ancak kafirler Allah’ tan ümidini keser. Bu yüzden de Ümitsizlik ve karamsarlık bizim eksenimizde yer almamalıdır. Bununla beraber vicdanımıza vazifesini unutturup onu köreltmemeye de dikkat etmeliyiz. Evet vicdan ağır bir yük ama bizler o yükü gururla, gocunmadan ve zorlanmadan taşıyabilecek kadar güçlü ve yenilmez olmayı öğrenmek zorundayız. İrademiz bizim en güzel pusulamızdır. İrade olmazsa duygular sadece acı verir. Akıl ve kalp arasındaki dengeyi sağlayabilmekle huzur ve hakikati bulabiliriz. Bugün irade ve mantık devre dışı bırakılarak tamamen duygusallığın yüceltildiği bir zihniyet kadar duygusallığı, vicdanı yok sayarak sadece akıl ile hareket etmeyi telkin eden zihniyette sadece ve sadece zarar getirir. Biz insan kalabilmeyi bizi insan yapan unsurları koruyarak onları yerli yerinde kullanarak başarabiliriz. Biz insan olmaya niyet ettiğimiz sürece niyetimiz bize gerçeklere giden yolu gösterecektir. …
KARINCA KARARINCA
OSMAN ERDAL
Gel yâr bahtımı güldür karınca kararınca
Kâfidir kalbe aşkı kararında karınca
Benden böyle uzakta kalma ne olursun yâr
İnsan gönülden ırar gözlerden ırayınca
İçimden baharımı alma ne olursun yâr
Hiç gelmez mi ilkbahar bir gülde arayınca
Sevdanın yollarına karlar yağsa ne çıkar
Üşümem ki yâr beni yüreğine sarınca
Yangının ortasında kalmışım beni kurtar
Âşık ne yapsın ateş can özüne varınca
Bitecek bu gidişle en sonunda dermanım
Kalırım yolda ağrı dizlerime vurunca
O da aşka fedadır eğer varsa bir canım
Sensiz can bana ağır bedenimde durunca
Bir insanı en fazla unutulmak yıkarmış
Öldürdün say sen beni gönlünden çıkarınca
Düşman olan ayağa dost gönüle bakarmış
Dağlandı durdu ruhum sen diye yakarınca
Görmez insan kimseyi gözleri kararınca
Bir gün herkes ettiğin karşılar zararınca
Gel yâr bahtımı güldür karınca kararınca
Kâfidir kalbe aşkı kararında karınca.
SÖKÜLMEZMİŞ
BERFİN IŞIK ( MAİ ŞAİRE)
Kader gider, yazı kalır
acı diner, sızı kalır
kimi derdin çoğu kalır
huy candan dökülmezmiş
Toprak ıslak canı alır
güz soğuk yaprak sararır
kimi dert şifasız kalır
can yürekten sökülmezmiş
Gönül yanar külü kalır
hangi dert yararsız kalır
nice sevda yasını alır
gam keder biçilmezmiş
Hangi göz yaşsız kalır
nice ümit susuz kalır
Selvi’yi Emrah’ı mahşer alır
kabir yolu seçilmezmiş
Hangi mevsim renksiz kalır
hangi gönül dertsiz kalır
sanma dönmez ahiret alır
bu cihan kimseye kalmaz imiş....
KELİMELER
İSMAİL TOPÇU
Kelimeler;
kelimeler yetmiyor ifadelere
her biri boğazımda düğüm
sensizlik boğuyor bedenimi
iki hecelik iksirdir sevgi
Bedeni besleyen senin ruhun
dertli dertli dolaşıyorum
caddelerde, sokaklarda,
hatıralarını, hayallerini
hatırlıyor musun şu kenarı
ilk görüştüğümüz yerdi
Şimdi sessizce gidiyorum
kendine iyi bak, demeden,
seninle olan günlerimizi
ateşe veriyorum...
AHİ EVRAN
AYŞEGÜL ORAL
Al toprak üstümde bent
Gelirse idim arşına,
Hak ise hayâ ile yapardımsa
Gör naaş içinde Ahi'yi
Şan ile ebedi huzura
Erdimse eğer
Gel birde sen gör Ahi'yi
Dinledinse vaatlerimi
İşittiysen zavallı mücerred sağanağı
Açtıysan kapılarını Afak'a
Gör ahisiz alaşağı kendini
Anladıysan asr-ı saadeti
Vardıysan farkına
Hissetti isen o ceriha'mı
Geldi ahi senin Garp'ına.
DEMEYİN
CİVAN KAPLAN
Gidin kuşlar o yar beni sorarsa
Nerde nasıl olduğumu demeyin
Israr edip sizi fazla yorarsa
Sararıpta soluduğumu demeyin
Ağlatıp da göz yaşını aktırman
Gelir diye yollarıma baktrman
Söyleyip de yüreğini yaktırman
Soldan yara aldığımı demeyin
Ne söylese bayılırdım sözüne
Meftun idim saçlarının düzüne
Bu âlemde kör talihin yüzüne
Bir köşede kaldığımı demeyin
Üzülmesin çoğa saysın azımı
Yazan kara yazmış alın yazımı
Ağıt yakıp bazen dertli sazımı
Garip garip çaldığımı demeyin
Üzerimden sermayeler tuttular
Göz yaşımı ekmeğime kattılar
Yusuf gibi köle diye sattılar
Bu hayattan yıldığımı demeyin
Civan'ım der anlayana bu yeter
Gariplerin aşk masalı zor biter
Çok üzülür belki ağlar yas tutar
Ben ölmeden öldüğümü demeyin.