Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri

AH, GAZZE!..

SAMLE ÇAĞLA

Hani kardeş çocuklarıydık Simon, hani İbrahim dedemizdi bizim, her şey yalan mıydı yani?.. Kardeş kardeşi öldürür mü Simon, parçalar mı bez bebeğini?

Hangi aynaya yüzümü dönsem hiçbirinde izim yok. Söz, bir daha uğramayacağım semtinize, aslında bizim olan semtinize, birlikte uçurtmalar da uçurmayacağız kuyruğu bir hışım gökkuşağı... Sahi hangi rengi seversin, diye sormamıştın hiç bana. Ne çok yanıt biriktirmiştim oysa menevişlinden gözlerinden. Ben en çok siyahı severim biliyor musun? Siyahtır gecelerim örneğin, ak poşumun damaları siyahtır, bayrağım ki yangın yeri kırmızı, yeşil... Bir de senin acıtıcı sözlerin... Hiç mi aydınlatmaz bir sözcüğün yüreğimi? Kapımda kör baykuşlar öter zifiri gecelerde. Tv'yi açsanız kara haberler verir bakımlı spikerler, kara yağız çocuklar can verir insansıların dişleri arasında. Ak kefenlere sarıp kara topraklara gömerler dozerlerle... Dünya kör, dünya sağır, biz unutulduk bir cehennemde Simon, ölmek için sıra bekliyoruz Azrail'in önünde...

Ah!... Gökyüzü de siyah, bulut da... Bari sen git başımdan diyorum o kara buluta, beni yasak bir yaşama yargısız mahkum etme. Biliyor musun  o da inatçı senin gibi... İllaki yağdıracak Nuh’tan kalma bir tufanı başıma, illaki ağlatacak semayı.. Tir tir titreyecek melekler korkudan...

 Söz bir daha elimi uzatmayacağım ellerine... Oysaki bir şehri yok etmekten daha kolaydı kalbinin fethi... Bırakmadılar ki Fatih olup fethedeyim gönül ülkeni... Buraya kadarmış çocuk, ne yapalım oyun bitti... Yoruldum peşinde harap olmaktan barışın, ölürsem ağlama bir akşamüstü...

Van Gölü İncileri

GÖZLERİN-2

OSMAN ERDAL

Gözlerinde yasak dünya saklıdır

Sanki yarın tutsak dün yasaklıdır

 

Masmavi gözlerin bir engin deniz

Asumanımda kaldı göz renginden iz

 

Gözlerinden çıkar durur bak ışın

Beni can evimden vurur bakışın

 

Bu âşık aldanış içinde midir?

Gözlerin dağlanmış için demidir.

 

Gönlümü her mevsim verdim güzele

Sonunda sevdamdan kaldı güz ele

 

Hediyem gönülden bir hisar sana

Beni gözlerine sahi sarsana!

 

Bu sefer şiiri yazdım cinaslı

Aşk mı gözlerdeki sevincin aslı?

Van Gölü İncileri

AVREL’E

EBRU BEYİŞ

Avrel her zaman bende olmayı nasıl başarıyorsun, hayret ediyorum. Sabah ışıklarında sessizlik çığlıkların dürtüyor, akşam karanlığında gölgelerin sarıyor, kışın soğukluğunda sevdan titretiyor. Ama hiçbir zaman bana gelmeyi beceremedin. Belki gelseydin gün aymadan uyanıp semaver yanında serpme bir kahvaltı hazırlayacaktım, kışın sobanın üstünde kavrulan kestaneleri kendi ellerimle sana yapacaktım. 3 ay, 5 ay derken yıllar oldu. Neyi bekliyorsun, bir asır mı geçsin ve halen ne istiyorsun benden, vazgeçmemi mi?

Rezber'in hep yolunu gözledi Avrel. Yokluğunda çöldeki kum tanesinin gece sessizliğinde oluşan kum fırtınasında savrulup durdum. Herkes çok kötü davrandı. Kimi geldi dost oldum ve biri geldi yar olmak istedi ama ben de senin olduğunu bile bile çok istedi. Sen o zaman üstüme toprak atarken o temizlemek istedi, beceremedi. Göz bebeğimdeki ışıltı, gülüşümdeki eğlenceye ortak olmak istedi. Renklerin dansıyla resimler çizmeye çalıştı. Bana şiirler okudu, sana şiirler yazdığımı da biliyordu oysaki  aklınca kendini sevdirmek istiyordu. Oda yetmedi şiir yazdı "Dön bak kendine!" diye. Hiçbir zaman ilgimi çekmedi. Kurak bölgeye nehir getirme çabası, kaktüs olduğum gerçeğini hep unutuyordu. Niye susuyorsun Avrel, ne oldu diye hiç sormayacak mısın, gerçi  hiçbir zaman aldığım kararları, yaptığım icraatları sormazsın? Biliyorsun ki adım atarken uçuruma yürümem, dik yokuşları çıksam da tutunacak bir dalım daima olur. O da olmadı sinsi kalpli, ruh emici bir yaratıkmış, senin bana yaptığın gibi. Canımı hiç yakamadı. Onun ateşi beni yakmaya yetmezken, kıvılcımların beni her defasında küle döndürmeyi nasıl beceriyor diye de düşünmedim değil hiç! Biri sol kanadım diğeri sağ kanadım olmak istedi. İnan ki onlar aynam olmak yerine birbirlerini tanıyıp beni unuttular. Çünkü ikisi de aynıydı. Biri dost görünümlü, diğeri yar görünümlü iki cambazdı.

Dur, dedim Rezber, buralara kolay gelmedin ve buralardan da gidemezsin deyip o ipi bir salladım iki cambaz da hayatımdan çıktı. Çünkü bir ipte iki cambaz asla oynayamaz. Ah Avrel biliyor musun, bir de nankör çıktılar. Onlara geçici ve yıpratıcı anlar yaşatmadım. Aksine birine gelecek için kendine güzel bir aileye dahil olmasına vesile oldum; diğerine de memleketten uzak ama o özlemi, duyguyu aratmayacak bir aileye dahil olma koşulu sağladım. Birine soyut, diğerine somut olacak sonsuz imkânı sağladım. Ama onlar bana ne bıraktı bir daha isimlerini anmamamı. Bak, hayatıma sıradan diye aldığım insanlar beni bir netliğe iterken sana olan sevdam, çaresizliğim, sevgim, hasretim, özlemime neden bir netlik kazandıramıyorum, bilmiyorum.

Sana karşı belirsizlik mahvetti, çıkmazlara sürükledi. Yapraklar dökülürken içimde, engel olan şelaleye meydan okurcasına boşalan gözyaşlarım tekrar besliyor onları. Yeniden seni anıyorum ve yeniden sana yazıyorum. Yoruldum artık Avrel, ruhum acıyor bedenimdeki sızıları artık hissedemez oldum. Âmâ biliyor musun, hayatımda güvendiğim iki kişi tek var; bir aynaya bakarken gördüğüm ben ve bir de yukarı bakarken göremediğim Rabb’im. Hep onunla konuşuyorum. Tabii arada seni de şikayet ediyorum. Olur da ters giden bir şeyler yaşarsan duam yeryüzüne kabul olarak inmiştir. Ona ne söylediğimi bilmek istersen eğer bu son satıra kadar gelmiş olmalısın. Uzun zaman oldu tabi benden haber alamadın. Her katil öldürdüğünü kontrol eder, bu mektubun her kelimesini şifa niyetine okuyacağını da biliyorum. Senin zehir kusan sözlerine karşılık zikir gibi ettiğim duam: Allah'ım beni kulun aşkı çok yoruyor, ilahi aşkından ver bana vakti gelince al beni yanına... Yarabbi bu çağ ağır geliyor, masum olan en güzel yanın olmak istiyorum. Avrel, ben dualarla Yâr ’imle konuşacağım. Allahaısmarladık.

Van Gölü İncileri

ARAYIŞ

FAHRİ HARİS DOĞAN

Nefsim kabarmış, ister her şeyi canı gönül

böyle bitse ne olur bitmese ne olur ömür

ne geçirdiğim günler hayırsa ne yaşamadığım şer

beni kıbleye karşı secde ederken gör

 

Minareden okunan ezan dönüşür bir gün salaya

benzemez ölüm dünyadaki ettiğin hiçbir vedaya

korkudan mıdır sevgimden midir acep imanım

Rabbim acizim çaresizim bakıyorum sadece semaya

 

İçimde bir burukluk yaptıklarımın acısı

yüzümde solgunluk bitkinliğin sancısı

kararan günlerin aydın mı sabahı

zar-a düş olmuşum bir gecenin yarısı

 

Sabrın sonu nispeten neymiş, değmiş mi

geçen giden görmüş mü gelmiş mi bilmiş mi

âşık olan hakikaten deli miydi derviş mi

kul olan Yaradan’a istediğini vermiş mi

 

Sevgini nasip etsen bana her şeyden kurtarsan

hiçbir şeyim olmazsa her şeyim sen olsan

susarım cevapsızım ben içimden konuşurum

sen beni duyarken ben başkasına mı yanaşırım

 

Ağlarken senin için ya unutursam o günler

geldiğinde sapıtırsam boş çıkarsa yeminler

gayretin ve hidayetin sarsın lütfen dört tarafı

gazabına mahkumsam ben daim bitarafım.

Van Gölü İncileri

DERİN YARA

EVİNDAR SAYILGAN

Kendimi bildim bileli derin bir yara var içimde, kapanmak bilmez bir yara. Kabuk bağlasa da iyileşmez. Oysa ne çok isterdim iyileşmesini.

Karamsar değilim; yüreğimin bir köşesinde saklı kalmış umudu diri tutmaya çalışır, ona dört elle sarıldım hep. Ama bu sefer her zamankinden daha güçlü daha ciddi daha yürekten ve en güzel duamla...

Sonra fark ettim ki, ben hayat denilen yaşamda pencereden bakan olmuşum hep.

Öylece akıp giden zamanı, geçen günleri, saatleri seyreden... Bitmesini istemediğim uzun gecelerin sabahında öten kuşlar, kelebekler yeni açan çiçek, doğan güneş, masmavi gökyüzü, oynayan çocukların şen kahkahaları, uçurtma uçururken tatlı telaşları...

Çocukken ne çok hayâlim vardı; her gece bıkmadan usanmadan tekrar başa sarar yeniden başlardım. En güzel hayâlim; çiçekli bir elbise, kırmızı ayakkabılardı. Hayâli bile ne denli mutlu ederdi beni o zamanlar...

Şimdi çiçekli elbisem var, kırmızı ayakkabılarım var ancak ben bende değilim... Umut çiçeğim soldu, içimde çiçeği tutacak ne toprak var ne de can suyu...

Bana kalan ne peki?

Hayatı izlediğim buğulu bir pencere...

Van Gölü İncileri

CUMHURİYET BAYRAMI

FİKRET ONAY

Atatürk'ün önderliğinde

Büyük Türk Milleti'nin emekleriyle

Cumhuriyetimizin tüm değerleriyle

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun

 

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün çevresinde

Türk Milleti'nin kenetlenmesiyle

Milli Mücadele'nin sonuçlanması zaferle

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun

 

Ulaşabilmek geleceğe güçlü bir biçimde

Bu vatan için kanlarını döken aziz şehitlerimize

Bir kez daha yad ediyorum rahmet ve minnetle

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun

 

Yürekten en kalbi sevgilerimle

Kutluyorum Bayramımızı en içten dileklerimle

Cumhuriyetimizin yıldönümünü kutladığımız günlerde

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun

Van Gölü İncileri

GÖZÜMÜN RUHU GAZZE

SERVET ÖZAKAN

Ah Kudüs!

kaburgalarım sokak araların gibi

kalbim param parça emin mescidi gibi

gözlerim akıyor kanlar gibi

şimdi ben nefes alıyorum

utanıyorum, nefes almaktan utanıyorum

onca nefessiz kalan çocuk varken

 

Ey Kudüs, ey mübarek şehir

sen ayaktayken, sen dik durunca

ve şehitlerinle bizler anlarız seni

ey Kudüs, gökler kızıla boyandı

şehadetin rengi nur göklerin şavkı islâm

ışık sadece sende bugün âlem karanlık

sende şehadet sancağı

 

Ey iman edenler, ey Kudüs emanetçileri

ey Ömer, ey Selahaddin

ey Fatih, ey Yavuz, ey Abdülhamid

sizlerle beraber mi gömüldü fetihler

ne zaman pas tuttu iman kılıçları

nerde minbere kılıçla çıkanlar

nerde ey Filistin diyenler, neredesiniz

ey ümmet şimdi Filistinliler sizi bekler

 

Ey insanoğlu şimdi Gazze'ye bakın

gökten yağan yağmurlarla susuzluğunu gideriyorlar

göğe yansıyan şehitlerin nuruyla aydınlanıyorlar

bir Gazze var her gün çocukların öldürüldüğü

bir şehir kadar olamadı dünya

dünya ölür de sen kalırsın geride

sen kalırsın ey mazlum Filistin

 

Üzülme Filistin, ey Filistin, ey Gazze, ey Kudüs

ey acı... acılardan gözyaşı değil kanlar akıyor

ey gazze acısı, ey filistin şehitleri

ey ümmetin sessizliği ey gözümün ruhu gazze

gök ağlıyor, yer ağlıyordu

ümmet derin bir uykudaydı

çocuklar sessiz ölüyordu, ölüyor şimdi insanlık

ve dünya derin bir karanlık

Ey Filistin, ey Gazze, ey Kudüs, ey acı...                                      

Van Gölü İncileri

BEN NE ZAMAN…

SABRİ CEYHAN

Ne zaman toparlasam umutlarımı

Bir rüzgâr eser dağıtır ektiğim tomurcukları

Ne zaman gülümsese gözlerimin içi

Bir fırtına kopar öldürür içimdeki sevinci

 

Ne zaman baştan aşağı düşünsem yaşamı

Gün görmedik kelimeler dolanır dilime

Ne zaman dökülse yüreğimden şiir olacak sözler

Hatırlarım ayrılığın dipsiz kuyuya düşüşünü…

 

Ne zaman kitabe yazacak hayaller kursam gecelerde

Gerçeğin sesi böler, dağılır gün ışığıyla

Ne zaman durduk yere dolsa gözlerim

Kimilerinin ismi en acı küfür olur sözlerimde…

 

Ne zaman üç beş cümle atsam vefalı yüreklere

Vefasızlık alır götürür diz boyu çamurlu yollara…

Ne zaman dalga dalga hatırlanır şiirlerim yüreklerde

Ahım çınlasın, adım her anılışta…

Van Gölü İncileri

EY SEVGİLİ

GAMZE NUR ÜNAL

Tüm bu zafiyet birdir

zaaflarım arasında cansın

tüm sevinçlerim senindir

bırak dertlerim bana kalsın

 

Naçiz vücudum da şah sende dursun

dudağın bana kâfi

dünyadaki tüm gülüşler senin olsun

gözyaşlarının hepsi bana tâbi

 

Bırak başkaları hayal kursun

zaten bizimkisi gel git

bütün ömrüm senin olsun

dileğimdir, tek saniyen bana ait olsun.

Van Gölü İncileri

MEKKE

İMDAT FAAL

Sözün başladığı yer

Belki de sözün bittiği yer

Âdem ile Havva’nın sürgün yeri

İbrahim’in Hacer’i bir başına bırakıp döndüğü şehir

çöl, kaya, taş, adı Mekke

karınca bile mesken tutmaz

ot yeşermez kup kuru dağlar

içinde gizemler saklı şehir

 

Sanki hep hicrete gebe

kendinde mukimi pekte barındırmayan şehir

seni seven nebi nerenden sevmiş

İbrahim ve İsmail’in makamından mı

yoksa cennet taşı Hacer’ül Esvedden mi

ey münkiri mümbit şehir dile gelsene

bende ki sorular sende ki sorunlar

sen konuş ben dinleyeyim Mekke

biraz Sümeyye’den bahset

biraz Yasir ve Ammar’dan, Bilal’i unutma

Ebu Zer den bahset, neden sürüldü çöle?

nebiden sonra kim sürdü?

 

Mekke sen konuş ben dinleyeyim

Hatice annemizi anlat Ebu talibi

bağrında saklı acıları kus benle paylaş

Ebu Cehili, Ebu Lehebi ,Ebu Süfyanı

Darunnedveyi ve ulularını, Amr Bin Ası anlat

Ümeyyeden bahset o köle tacirinden

Erkamın evini Şib’i Ebu Talibi

sende saklı Cebrail’i

vahyin eşsiz esintisini anlat

kızgın kumları, çileyi, çaresizliği

şirkin batağından bahset.

hubelden ,menat’tan ,lattan haber ver

 

Ey Mekke, sen suskun , ben suskun

tekbir suskun lebbeyk suskun, ümmet…

suskun dilsizlikten ve dilsiz şeytanlardan

bende hicret isterim senden yana,

gelirsen seni de götürürüm

sen yerinden razısın belli ki

biz sana pervane olduktan sonra

Mekke !

Bakmadan Geçme