SAKIN ŞAİR OLMA DOSTUM
YÜKSEL AKDEMİR
Yer alırsan yanlış safta
Sakın Şair olma dostum
Boynuna takarsan yafta
Sakın Şair olma dostum
Vurguları yazamazsan
İmgeleri dizemezsen
Duyguları sezemezsen
Sakın şair olma dostum
Hak çalarsan bile bile
Ruhun çeker her gün çile
Götürür seni meçhule
Sakın şair olma dostum
Eşin dostun yıldırırsan
Öfke ile çıldırırsan
Sağa sola saldırırsan
Sakın Şair olma dostum
Ferhad’ı çöl de ararsan
Mecnun’u kül de ararsan
Kerem’i yol da ararsan
Sakın Şair olma dostum
Dost almıyorsa selâmın
Hak yazmıyorsa kalemin
Kul incitirse kelamın
Sakın Şair olma dostum
Çağlamadan coşuyorsan
Damla iken taşıyorsan
Benlik ile yaşıyorsan
Sakın Şair olma dostum
Cümlelere hoş bir bakış
Sözlerini akış akış
İşlemezsen nakış nakış
Sakın Şair olma dostum
Yıkmazsan nefis bendini
Yenemezsen şer fendini
Derya sanarsan kendini
Sakın Şair olma dostum
Edebiyat güzel töre
Kabul eder bütün küre
Saygın yoksa bu kültüre
Sakın Şair olma dostum...
KASIM ÇİÇEĞİ
EBRU BEYİŞ
Yağmurlu günde gitar elinde
gönül deyip bakıştı gözler
karıştı duygular birbirine
ah, dedi bitecek mi bu işkence
Sardunya ile başlayan o hikaye
taçlandı muazzam evlilikle
süslenmeli bir nakış niyetine
doğsa, evin sevinci olacak o bebe
Olacakları bilmeden açtı gözünü
karşısında bir ana bir baba
gireceksin altıya her şey bölündü
küçüğüm sakın üzülme bu yaşta
Geçim olmadı sarsıldı duygular
ne annenin ne babanın suçu
onca gözün süsleme tufanı
özgür bıraktılar, nazarla sarılı kuşu
Eylüller suçlu sanıldı onca sene
masum canların üstünü örtünce
yanılıyordu herkes oysaki
çiçeklerin katiliydi kasım günleri
Yaklaştı curcunalı bir kutlama
o an sevinçler bırakıldı kursakta
ne güzel kutlanacak yaş pasta
gözlere aktı, yas oldu bir anda
Tanıdım sevdim sahiplendim
Sizi aile gibi benimsedim
Pürüzdür geçer dedim
Düşündüğüm gibi geçmedi
Malum sürpriz yapılsın istedim
belki düzelir bir şeyler
meğerse kutlanmış doğum günleri
ve yarım kalmış her şey
Bir gün düzelir umuduyla
Çırpındığın bu hayatta
Dilerim yaşarsın sevinci
Ah, Kasım Çiçeği.
ABDÜLHAKÎM ARVÂSÎ ( K.S. )EFENDİ HAZRETLERİ
BEKİR OĞUZBAŞARAN
- Cahil cesaretiyle...
Bezme en son geleni, Büyük İslâm Âlimi
Abdülhakim Arvasî, Efendi Hazretleri
Seyyidler Efendisi, Van/Arvas'tır karyesi
İlm-i Ledün sahibi, Efendi Hazretleri
Medrese müderrisi, Necip Fazıl mürşidi
Nakşibendî/Halidi, Efendi Hazretleri
"Tasavvuf Bahçeleri", daha nice eseri
Üç/ışık, bitmez feri, Efendi Hazretleri
Eyüp'teydi tekkesi, nur saçan sohbetleri
"O ve Ben"de izleri, Efendi Hazretleri
"Rabıta", bir incisi, Altun Halka'dan biri
Seçkindi müridleri, Efendi Hazretleri
Asrının müceddîdi, idraki yeniledi
Rabbanî bir âlimdi, Efendi Hazretleri
En büyük kerāmeti, dinde istikāmeti
O'ydu Asr'ın güneşi, Efendi Hazretleri
Başbuğ Velîlerden'di, çağını irşâd etti
Yoktu; eşi, menendi, Efendi Hazretleri
Hasta gönül tabîbi, temizledi kalpleri
Ehl-i Sünnet Âlimi, Efendi Hazretleri
Mihmandar'ın Tepesi, Dergâh'ıydı Kaşgarî
Kıymet bilenin yâri, Efendi Hazretleri
Vasiyeti gereği, Necip Fazıl'ın kabri
O'nun yolu üzeri, Efendi Hazretleri
"Benim Efendim" dedi, ömür boyu izledi
"Üstad" O'nun eseri, Efendi Hazretleri
'43 yılından beri, "çekilmiş kılıç gibi"
Bağlum'da medfûn Velî, Efendi Hazretleri
Din Mazlûmu kendisi, inşallah cennette yeri
Daim sürsün himmeti, Efendi Hazretleri...
BİTTİ SENİNLE
AYNUR GÖKALP (NUR-Nİ-SA)
Dile getirmenin ne manası var
Bir devir kapandı bitti seninle
Umut dağımıza düştü dolu, kar
Bir devir kapandı bitti seninle
Nasıl da yok ettik bizdeki bizi
Yerinde yel esti kayboldu izi
Oysa çok sevmiştik birbirimizi
Bir devir kapandı bitti seninle
Hata mıydı yoksa bizim aşkımız
Gözümüzden düşer kanlı eşkimiz
Tükettik her şeyi şimdi şaşkınız
Bir devir kapandı bitti seninle
Nur-Ni-Sa gönlüne taş bastı artık
Başka hayallere bak küstü artık
Ayrılık rüzgarı bol esti artık
Bir devir kapandı bitti seninle.
BEN NEYİM
İSMAİL EMRE ÖZER
Tutuşur ömrüm kâinatın deliliyle
bardaklar çatlar aşkının yeliyle
büyük dağlar delinir hecenin eliyle
çölden ummana düşmüş divaneyim
Gönlünü korkmadan döken kaçığım
belaya doyumsuz garip bir açım
köleyim kapında yolunu süpürür saçım
günah işleyip de Kevser’i isteyen deliyim
Ağzım yok ki aşk şerbetinden içeyim
oturup erenler sofrasından bal yiyeyim
dem odur ki parasız kıyafet giyeyim
şiirden gayrı sermayesi olmayan miskinim
Taptuk değilim ki nice bilgi vereyim
dağlara düşsem uçamam, derviş değilim
ne cismimdir aslım, kağıda döküleyim
damla olup gönüllere taşmaya çalışan avareyim
Aziz Mahmut değilim ki dünyayı terk edeyim
ciğer diyerek sokak sokak taşlanayım
kaldıramam ki ışığına gelip pervane olayım
ben yanmaya bile erinen bir ağyareyim
Ne Yunus’um tekkeye odun çekeyim
eğriyim büğrüyüm toprağa ekileyim
aşk eline düşmüşüm tutup çekileyim
cahilliğiyle övünmeye biçare Emre'yim.
KİMSESİZ
MÜBAREK YILDIRIM
Belki de yorulmuşumdur
yorgunumdur aslında çok derin
olmak ister gibiyim
soğuk kırlarda yaşamak istiyorum
izin yok bu zamanlar
aldanmış gibiyim saklı tenhada
yaptığım onca fedakarlık ziyanda
Bir kırıntı sevinci bekleye durdum aslında
hor görüyorlar çok görüyorlar bu zamanlar
acaba yanlış yapan ben miyim beklenti içinde
bilmiyorum, boğuluyorum bilinçsizlikte
karanlığı aydınlatacak fenerin peşindeyim
ışık tutan yardım eden az bu zamanlar
Dünyada sevdiğim özlediğim insanlar var
kalbimde yerleştirdiğim labirentler var
varıldığında geri göndermeyen çıkmaz sokaklar
cümle cihan imtihanımı bitirmeme engel zamanlar
istemek yetmiyor evet anladım
elimde olmadan hep içime kapandım
anladım ki girdiğim sınavlar zor yapamadım
sınıfta kaldım geçemiyorum bu zamanlar.
BİLMEZ İÇMEYENLER
METİN ÖZDOĞAN
Her yağmur yağdığında
güneş seni yaktığında
her haftanın pazarında
ben geliyor muyum aklına
Güneş yaktığında beni
hatırlatır bana seni
terk ettiğim gönül evini
nasıl çaresiz bıraktım seni
Her haftanın pazarında
güneş doğmuyor bana
hüzün var takvim yaprağında
boğuluyorum göz yaşlarımda
Hiç istemiyorum pazar gününü
dolduruyor bana hüznünü
hatırlatıyor bana ayrılık gününü
gidip olmayacak olan dönüşümü.
GÖLGESİ OLMAYAN ÇOCUK
ŞERİFE YEŞİL
Her tarafı yara bere
saçları kir içinde
göz bebeklerinden süzülen korku
bu dünyanın masalı oldu
arkasına dönüp baktı
karşısında insan denilen bir ordu
doğrultulan tüm silahlar
hayatın aynası oldu.
Saat hızla işliyorken
biri tuttu ensesinden
döndü arkasına birden
korktu kendi gölgesinden
soyundu bütün korkularından
kaçtı acımasız duygularından
tüm silahları yaktı
gölgesini geride bıraktı.
PENCEREM
SELÇUK AKYÜZ
Uzunca bir zamandır
yıllardır, on yıllardır bir pencerem
değişmeyen bir pencerem var benim
sen emin olamayıp kabul etmesen de
hep inkar etsen de o pencere sende
Emin ol sevgili, senden, yüreğinden izliyorum
gece gündüz yüreğinden izliyorum dünyayı
denizleri, falezleri yüreğinden izliyorum
yüreğinden izliyorum yıldızları ve ayı
uzundur, denizler ve falezler kara
ay bile, yıldızlar bile kapkara
kararıyor, büsbütün kararıyor dünya
gömülünce yüreğin karanlıklara
Kararsa da bütün denizler ve falezler
ay bile kararsa, yıldızlar bile kararsa bir bir
yüreğin ölene dek penceremdir
hep senden, yüreğinden izliyorum dünyayı
ölene dek yüreğinden izleyeceğim
hep senden, yüreğinden gözlüyorum ziyayı
ölene dek yüreğinden gözleyeceğim...
bir anlık gafletle sözümden dönersem
bedenimi hepten közleyeceğim
İnan bana sevgili, inan bana
dünyadan benden önce göçüp gidersen eğer
en çok, dünyayı yüreğinden izlemeyi
ziyanı yüreğinden gözlemeyi özleyeceğim!