UMUDA YOLCULUK
NURAN AKÇAP DEMİRHAN
Kısa bir öyküdür hayat uğruna upuzun acılar çektiğimiz. Bir nefes alıyorsak, hayata tutunuruz. Umutla yaşarız, hayaller peşinde koşarız. Evrende canlılar, doğar, büyür ve ölür. Kimileri mutlu hayat yaşar, kimileri acı, keder içinde hayat mücadelesi vermeye devam ederler.
Bir yerde yaşam varsa umut da var demektir. Toplumsal olarak çevremize baktığımız zaman hayatın gerçekleri ile karşı karşıya geliriz. Çevremizde yaşanan hayatlara her ne olursa olsun yardımcı olmak isteriz, hiç bir zaman tereddüt göstermeden insanların yardımına koşarız. Umut insanoğlunun bütün acılarının merhemidir. İnsana yapılan en büyük kötülük, onu bir umudun içine hapsetmektir.
Bir anne düşünün çocuğu henüz küçücük yaşta amansız bir hastalığın pençesinde mücadele veriyor. Aylarca hastane servislerinde çocuğunun iyileşeceği umudu ile mücadelesini vermekte. Yaşanılanlar ne olursa olsun, umudu tükenmez bitmez. Çarkıfeleğin çarkı hızla döner, kimilerine…
Eskiler ''çarkıfelek'' diye çağırır dünyayı. Feleğin sürekli çark ettiği yerdir burası. Tek başına geldiğimiz, tek başına yaşadığımız ve bir süre kaldıktan sonra içinden yine tek başına çıkacağımız bir yer. Böyle bir dünyanın içinde doğduk. Bir annenin içinde geçen dokuz ayın sonunda. Döngüye karışmak için. Dalından koparılan bir meyveyle başlamıştı tüm bu yolculuk. Zamanında aldığımızı tekrar geri vermek için. Başladığı gibi her şeyin, yine bir meyveyle bitmesi gibi. Ekildik bir tohum olarak. Büyüyüp çiçek açmak ve en sonunda yine bir meyveye dönüşmek için dokuz dolunay ve hilal sonrası çıktık bir karından. Doğduk derin bir çığlıkla ve ayaklarımızdan asıldık. Durduk başımız aşağıda. Annemizden ayrıldığımız o ilk an düştük tam anlamıyla. Gözlerimiz kısık. Bir ışık çarparcasına suratımıza. Koptuk annemizden ilk defa. Kesildi bağımız bir makasla. Ayrı düştük içinde yaşadığımız dünyadan, koptuk başka bir dünyaya. Koptuk da ne oldu?
Yine başka bir annenin karnına düştük. Çok daha büyük bir rahme tohum olduk. Can buldu bedenlerimiz bir başka annenin karnında. Bazen bir taş, bazen bir ağaç, bazen bir arı, bazen bir insan olduk burada. Zamanı gelince yeniden biçilmek için toprağa karıştı köklerimiz.
Bir döngüyü tamamlayıp başka bir dünyaya… Hayat bu, bir bakarsın her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son dediğin an her şey yeniden canlanır.
Bir gün her şeyin iyi olacağını düşünmek umudumuz, bugün her şeyin iyi olacağını düşünmek yanılgımız.
Yazarın dediği gibi! Kapatma kitabın sayfasını, umut belki de diğer sayfadadır.
HER ÇİÇEK BİR BAHARDIR
SEZAİ ÇİÇEK
Her çiçek bir bahar, hayatı muştular
O bahar ki abı hayattır
Oysa sen baharlardan da ötesin
Kumru sessizliğinde gizlenen
Yaprağa rengini veren
Güneş ışığında hecesin
Hep gönlümde ecesin
Yağmur damlasıyla gelen serinlik
Toprağın bağrında kabaran derinlik
Kuşların gözbebeğindeki ışıltı
Kim bilir daha nicesin
Rüzgarın bestelediği şarkı
Yıldızların besleyip büyüttüğü
Ruhumu aydınlatan
Yücelerden yücesin
Ah bir bilsen bendeki yerin
Dün bugün ve elbette yarın
Aşkı yarelerime em edip sürün
Ne olur ölmeden önce
Bana son kez bir görün
Zira sade bir bakıştır bendeki varın
İstemem kalmasın yarım
Ve duymuyor musun
Kaynayan pınarın sesini
Kıvrım kıvrım nazlı nazlı akan nehri
Oradan havalanan turnalar
Göklerde görünmez oldu
Turnalar ki kanatlarında ismin yazılı
Onlar sessizce uçuşurken katar katar
Senin hatıran kadar aziz
Senin hatıran kadar mahrem
Bütün bunlar bir hesapla mı oluyor sahi
Göz görmez gönül hissetmez mi dersin
Sevilen seveni bilmez mi
Öyleyse tan yeri ağarırken
Kuşlar neden başlar şarkılarına
Bülbüller güllere nasıl kanar
Sonrasında sevdaya yanar
Arılarla neden söyleşir çiçeklerle
Bütün bunları duymuyorsan
Yazmak ve düşlemek gerçekten neye yarar..
MÜNZEVİ
ARİFE ÖZDEN
Aylak martıların yaygarası
çınlatırken yedi kat semayı
istiflenmiş sessizliklerin
son buluyor hazin faslı
Alelade bakışlar süzüyor
caddenin tekinsiz ışıklarını
gündelik sohbetler ediliyor
herkesin çok bildiği
aslı zırvadan ibaret
ıskalamış aklı
Doğrusu neymiş işin
anlamada cahil, mahir yargıda
çağın elemine ortak
fevri çıkışların bedeli ödeniyor
zirve yanılgısının her basamağında
Kapı ardı süprüntüleri gibi
bekleşen vahşi düşünceler
gün kapanınca tepe ardı evine
çörekleniyor
açık bulduğu çatlağın her bir zeminine
dümen kırıp en yakın limana
ya geç kalınıyor ya da erken
deniliyor erişilemeyenin sırrına
Addedilen yaşamın izbesinde
ben münzevi bir âdem, âlemde.
GEL KARDEŞİM!
İSMAİL GÜL
Nerden geldik, gidiş nere
Düşünelim gel kardeşim
Gururlanma hiç boş yere
Aciz kuluz bil kardeşim
Hayallerin uçuk kaçık
Ziyandasın açık seçik
Tanımazsın büyük küçük
Bu ne biçim hâl kardeşim
Dost olanın kadrini bil
Dünya fani sev ki sevil
Unutma ki bir tatlı dil
Şeker, şerbet, bal kardeşim
Sakın ha gönül kırmaktan
Gocunma varsa vermekten
İyidir kâbus görmekten
Böl uykuyu böl kardeşim
Bu dünya geçici mekân
Var mı burda baki kalan,
Hâk’tan gayrı her şey yalan
Hiç bağlama bel kardeşim
Dostluktan çekinme, ürkme
Hâkkın olmayana sarkma
Bir şeyin eksilmez korkma
Tebessüm et, gül kardeşim
Mevlâ kula mühlet verir
Yaptığı her şeyi görür
Döne döne kabre varır
Gittiğimiz yol kardeşim
İsmail’im de bak hele
Derdini deme yâd ele
Ne dilersen ondan dile
O’nun lütfu bol kardeşim..
ÖZÜMÜZ
GÜLİSTAN AY
Kökleri farklıymış insanların
kim olursa olsun
nereye giderse gitsin kopamazmış
sevgi, acı ve umut boşuna
insan yaşananların sonunda
yine köklerine dönermiş
ne olurdu aynı olsaydı özümüz
İçinin acımasına gözyaşı merhem olurmuş
birine sarılmak yetmezmiş
kaybettiğim her şeye ağlayacağım
seni bahane ederek
kaybetmeye, geçmişe, kalbi hassas olanlara
bir ömür yokluğuna ağlayacağım…
ARABA KORİDORU
METİN ÖZDOĞAN
Her taraf araba koridoru oldu
sokaklar caddeler araba doldu
insanlar insanlığını unuttu
insanlar paranın kölesi oldu
Her yer arabadan geçilmiyor
en yakın yere arabayla gidiliyor
bir de benzin pahalı deniliyor
benzin pahalı da arabamı eksiliyor
Sokaklar sağlı sollu araba dolu
caddeler sokaklar oldu araba koridoru
tanımıyor komşu komşuyu
arabasız çünkü komşusu
Açıyorlar sonuna kadar müziği
bize dinletiyorlar kendi sevdiğini
bilmiyorlar ne kadar küfür yediğini
kimse mecbur değildir onun dinlediğini
Herkes suçluyor trafiği
suç trafiğin sanki
araba fazla görmüyor gözleri
sanki bedava alıyorlar benzini
Yoksul ülkemin yoksul insanları
yok gariplerin bir arabası
olsa gariplerin bir arabası
dolaşsın hısımı akrabasını.
GÜNEŞ
TOPRAK DONMUŞ
Öğrenci sordu:
"Hocam, siz hiç aşık oldunuz mu?"
Başımı önüme eğdim. Gözyaşlarım tetikte:
"Evet, ben bir Narsist insana âşık oldum. onu kendimden çok sevdim." desem kötü örnek olacağım.
"Hayır, aşık olmadım sevmedim. “desem yalan konuşmuş olacağım.
Kekelemeye başladım. Boğazımda koca bir düğüm oluştu. Bir köpek gibi susadım, su içmek istedim.
Güneşin etkisiyle suya yansıyordu gölgem, korktum geri çekildim bir kaç kere. Sonra cesaretimi topladım. Atladım gölgemin yansıdığı yosun tutmuş çamurlu bir göle.
Yalnızlığımın vadisinde susayan bir köpek misali içtim, o an şerbet gibi gelen baldıran zehrini. Karanlık çöktü, ay doğmak üzereydi, güneş çekiliyordu Nazlı nazlı...
Ürperdi bedenim birden dizlerimin bağı çözülüyordu. Çamura batmış ayaklarım, bataklığa saplanmış ellerim. Çekilmiş sular, bir anda kurumuş daldığım göl, gölgem bile beni terk etmişken, sımsıkı sarılır mı ki, beni ısıtan Güneş....
KARANLIK
BAVER ÖZABAY
En karanlık düşüncelerimi yazıyorum
sevgili
umarım ürkütmezler seni
sevgi nefret korku da içimde
son yazım bu sana biliyorum
Sen uzaklarda başka diyarlarda
bir başka hayat sürmektesin
bense ölümle oturup seni konuşacağım
Bilmez ruhunu benle kardeştir o
umarım ki uğramaz sana uzun yıllar
o güzel çiçeği soldurmaz
ben yaşıyorken henüz
belki orkide değildin bana
güzel bir papatya sarı güllerin en güzeli
yahut kokusuna aşık olduğum mavi menekşem
Özürleri vedaları, beceremem
cahilim kabayım biraz da korkağım
kalemim tesir edemedi ruhuma
tek yapabildiğim
hiç görmeyeceğin bir sayfaya
gözyaşlarımla beraber seni dökmek.
AHİ EVRAN
GAMZE NUR ÜNAL
Yedi düvel bilir seni
Ezberledik menkıbeni
Unutmayız efsaneni
Toprağa filiz ekeni
Seni gördüm Ahi Evran
Kalbimize nurlar saçan
Yüreklerde hasret açan
Garibin yanına kaçan
Bahçemizde güller biçen
Seni sevdim Ahi Evran
Esnafları birleştiren
Kalbe nuru yerleştiren
Evliyalar yetiştiren
Hak yolu devam ettiren
Seni bildim Ahi Evran
Kazandığın alın teri
Devran döndü senden beri
Âlimlerin asıl yeri
Sensin dervişlerin piri
Sana vardım Ahi Evran.