ŞARK’TA DEVAMLILIĞIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ!
VANYAŞAD BAŞKANI PROF. DR. ZEKİ TAŞTAN
Siz mi zamanı tutuyorsunuz
yoksa zaman mı sizi?
Birincisinde irade
diğerinde teslimiyet vardır. (ZT)
Arapça kökenli “devam” sözcüğüne baktığınızda bugün “daima, daim, müdavim, berdevam” gibi birçok kelimeyle de karşılaşırız. “Süreklilik” artık devamlılık hâlini karşılıyor. Bu kadar farklı kelimelerin birleştiği bu kelimede “disiplin” de ister istemez kendiliğinden ortaya çıkıyor. Çünkü bir işe devam etmek bir iradeyi ortaya koyuyor. Süreklilik, bir kararlılıktır. Ancak tüm bunlarda zamanla süregelen bir iradeyi ortaya koyuyorsak bunda mutlaka bir disiplin de olmalı!
Şark toplumlarında zamanla oluşan hastalık da bu: Yani; “devamlılık” yoksunluğu... En büyük eksikliğimiz bu disiplinsizlikte saklı!
Şark toplumu heyecanlı olduğu için büyük bir arzu ve coşkuyla bir işe başlayabilir. Başlangıçta büyük bir irade de söz konusu olabilir. Ancak asıl başarı bir işe başlamak değil o işi layıkıyla “devam” ettirmek ve o işte bir “süreklilik” yakalayabilmektir. Çünkü bir romana başlamanın yarattığı coşku, “sabır, özveri, disiplin, çalışkanlık” ve de “devamlılık esasına göre olmazsa bir müddet sonra kemale ermek imkânsızdır. Van’da bolca kurulan sivil toplum örgütlerinin bir müddet sonra kapanması, dağılması veya olduğu yerde kalmasının altında yatan sebeplerden biri de budur.
Gençlik yıllarında şiire başlamamız ondaki cevheri keşfetmediğiniz zaman bir şey ifade etmez. Gayretinizin birkaç şiirle sınırlı kalması bir anlık hevesin boşalmasından başka bir anlamı yoktur. Hatta sadece şiir yazmakla veya bu sevgide ısrar etmekle de tam bir başarıya ulaşılması imkânsızdır. Çünkü şiir kelimelerin estetik tarlasıdır ve siz orayı salt şiir ekerek büyütemezsiniz. Bu iş ortak bir sabırdır ve kısık kısık nefeslerle bir yere varmak mümkün değildir.
Şiir tarlasını oluşturmak, bilgide, duygu ve düşüncede en önemlisi “kelimeler armonisi”nde bir estetiğe ve bir bütüne ulaşmakla mümkündür. Nasıl ki bir ürün, zaman, zemin, su, gayret, bereket, sabır ve özenle büyüyorsa şiir için de zaman, zemin, bilgi, ilham, çaba, sabır ve özen gereklidir. Ancak en önemlisi bu uğraşları devam ettirecek ve sürekliliği sağlayacak bir irade ve disipline duyulan ihtiyaçtır. Yazdığınız şiirler sürekli bir edebiyat tarihleri, şairler, akımlar, okuma vekelimelerin derin anlamlarıyla desteklenmiyorsa ve her zaman ve zeminde bu süreklilik devam etmiyorsa şiir tarlasına serptiklerini, bir atıktan başka bir anlam taşımaz.
O nedenle bizim için aslolan “zamanı tutmak” ve onda ısrarcı olmaktır. Tarih göstermiştir ki en başarılı kişiler, çok zeki olanlardan değil bir işte gayret ve sabır gösteren, sürekliliği sağlayan disiplinli kişilerden ortaya çıkmıştır.
“Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası” da esasında bu anlamda bir sabır, disiplin, gayret ve özverinin ürünü olarak yıllardır devam eden bir berekete dönüştü. Mustafa Işık ve beraberindekilerin, yazar, şair ve düşünürlerin 2020 yılında başlattıkları bu hareket Van’ın en uzun soluklu yayın organı Vansesi Gazetesi’yle âdeta bütünleşti, serpildi ve kültürel anlamda da ciddi bir birikime dönüştü. Şark’ta özlenen de budur işte! İnci’nin gizemi ve sırrı gibi çok fazla ön plana çıkmadan, her yeni gelen şair ve yazarın halaya katıldığı, kimsenin ötekileştirilmediği bu hareket, Şark’taki makûs kadere de bir sevinç yumağı oluşturdu. Bu vesileyle emeği geçenleri kutlamak gerek…
Sabrınız, azminiz, güzelliğiniz berdevam olsun…
BERCESTE
BEKİR OĞUZBAŞARAN
Dil bahçesinden şâir, gül derer deste deste
Kimi dili kanatır, kimi güftesiz beste
Denizde inci gibi, nâdiren ele geçer
Bir mısrâ, bir beyit ve bir şiir-i berceste...
Şiirlerim /
Huzursuz bir gönlün güz ve kışları
Dün, bugün ve yarına bakışları
Bunlar kırk yıl bastırılmış, tatminsiz
Mustarip bir rûhun haykırışları...
Şiir mi Dedin?
Hikmetin peşinde koşmaktır şiir
His, fikir, ilimle taşmaktır şiir
Tıpkı hamur gibi yoğurularak
Nağme olup dilde, coşmaktır şiir...
Şiir Nasıl Yazılır?
Alışanlar duramaz, şiir yazmak bir belâ
Doğuştan şâirlerin, tutulduğu iptilâ
Kırk defa yazar bozar, nağme olana kadar
Dergilerde yayınlar, işçilik bitmez hâlâ...
Şiirdir /
Şiirdir kâinâtın sırlarının şifresi
Şiirdir karanlıkta kimsesizin kimsesi
Biraz ferahlık veren gönlümüze şiirdir
Şiirdir yalnızların fildişinden kulesi...
Kültür Şiiri
Yıllar boyu kültür şiiri yazdım
Hâfızamı bir maden gibi kazdım
Damla damla biriktirdim, artık ben
Bilgi, fikir, duygu yüklü bir sazdım…
LİSAN-I VAN
İBRAHİM ŞAŞMA
Aramayın uzakta, gönüller barkım benim
Dalgalarla söylendi, o hüzzam şarkım benim
Mazinin derunuyum, takvimler beni yazar
Asırlar aktı durdu, üstümden azar azar
Urartu’dan kalp sesi, net bir ayak iziyim
Ben kalenin burcuyum, taşlarının giziyim
Serhatın kadim şehri, leyli boğan tan benim
Cennetin dal ucunda, vücut bulan Van benim
Sabahın sofrasıyım, ekmeğin buğusuyum
Kefalin inadıyım, bir gölün kuğusuyum.
Selvi’nin su testisi, doldurduğu suyum ben
Bir yiğidin dilinde, dönüp duran “hu”yum ben.
Emrah’ın tezenesi, kırık sazın teliyim
Kalbe düşen sevdanın en pak şiir haliyim.
Ben vatanım, ben yurdum, ben haneyim, ocağım
Hasret düşende kalbe, kor ateşten sıcağım
Ürkek bir köy çocuğu, gözlerinden akışım
Ben Zülküf’üm, Dilan’ım, ben o duru bakışım
Bahçesaray’a düşen, karların beyazıyım.
Ben baharı bekleyen, canların niyazıyım
Muradiye’de türkü, bir katre su sesiyim
Bu toprağın gül beni, kâinat busesiyim
Ulu Cami’de ezan, Hoşap’ta bir kaleyim
Âşıkların lügati, kilimlerde çileyim.
Tamara’nın gözyaşı, Akdamar’da köz benem
Bir maviye çalar, biri yeşil göz benem.
Bilene bad-ı saba, ben Artos’un yeliyim
Kalbe düşen sevdanın en pak şiir haliyim.
Çaldıran’da Yavuz’un, gözlerindeki ferim
Tarihe atılan şerh, ben o kutlu zaferim
Şahlanır yağız atlar, sefer aşkına raksa
Zaman azat edip de, beni bana bıraksa
Ben var iken son bulur, cümle yeisler ahlar
Bilirim beni bekler, kalpteki inşirahlar
Peri bacasıyım ben, Başkale’de kıyamda
Kâinatın mührü var, o mübarek mayamda
Miraca çıkar gibi, geçtim Bend-i Mahi’den
Bir köprü ki göklerde, asılıdır sahiden
Ruhum bir İpek Yolu, nice kervanlar gördüm
Zamanın saçlarını, ben bu hanlarda ördüm.
Bir sevda dokunuşu, bir anne’nin eliyim
Kalbe düşen sevdanın en pak şiir haliyim.
Hüsrev Paşa’da aşkla, secdeye değen başım
Uşkunla muştulanan, bir tasta sıcak aşım
Cümle kuşa dost kapı, aşiyanım Erçek’te
Bir masal ülkesiyim, düşte benim gerçekte
Edremit Yusuf yüzüm, gül kokulu nevrimdir
Zaman bende zamandır, devir benim devrimdir
Erek Dağı’nın karı, kekik kokusu benim
Boynu bükük, kan rengi, ters lale kokar tenim
Antik çağın şahidi, her bir demi dem ettim
Cümle mekân üstüne, zamanları cem ettim
Simli sırmalı bohçam, Tuşba benim sandığım
Sırtımda kutlu yükten, olmadı usandığım.
O müştak bakışlarla, bu toprağın diliyim.
Kalbe düşen sevdanın en pak şiir haliyim.
Bir çobanın kalbiyim, Tamara’nın ahıyım.
Hicranların şahidi, aşk ilinin şahıyım.
Ben yarının- ben dünün, nurani yapısıyım.
Kalecikte bir evin, köhnemiş kapısıyım.
Balık bendinde benim, bahardaki şölenim.
Eksilmedi kapımdan mihman olup gelenim.
Otlu peynir tadıyım, dumanıyım çiriş’in.
Sürura yelken açar, sonu bende her işin.
Kanispi’m var Çatak’ta, göğsümün süt beyazı.
Şu benim bağrım var ya, kıskandır ayazı.
Erciş’in yeşilidir, sürmesi gözlerimin.
Yedi millet uyudu, dibinde dizlerimin.
Evliyalar yurduyum, ben dervişim, veliyim.
Kalbe düşen sevdanın en pak şiir haliyim.
Kaç zilzal değdi bana, düştüm yine yürüdüm.
Yer yok idi gümana, saçlarından sürüdüm.
Bilenler bilir beni, gönenli can duvarım.
Umudumu harç eder, yıkığımı sıvarım.
Yüzüm güneş yanığı, ellerim toprak kokar.
Her penceremden benim, ürkek bir çocuk bakar.
Göle buse konduran, yıldızım ben, ayım ben.
Kıtlama bir şekerin, nikâhında çayım ben.
Aramayın uzakta, yakıştığım yerdeyim.
Aydınlık bir yarınla, bakıştığım yerdeyim.
Açmışım kollarımı, ay âdem beni anla.
Dem hemhal olma demi, gönüller şehri Van’la.
Ben asude baharım, muhabbetin seliyim.
Kalbe düşen sevdanın en pak şiir haliyim.
KURBAN OLURUM
ZEYNEP SÜMER
Bir damla sıvıdan bizi yaratmış
Can veren Canana kurban olurum.
Et kemikten vücut yapıp donatmış
Ten veren Rahman'a kurban olurum.
Beden ayak kolları var destinde
Yaratan yaratmış insan postunda
Üç yüz altmışaltı damar üstünde
Kan veren Süphan'a kurban olurum
Bizlere çok imkân tanıdı zaman
Bildim imtihandır bize bu cihan
Hem Türk'ün boyundan hem de Müslüman
Şan veren Gufran'a kurban olurum
Gökteki yıldıza aya bayrağa
Yerdeki çiçeğe taşa toprağa
Yılana çıyana kuşa yaprağa
Yan veren Burhan'a kurban olurum
Bize bu dünyayı kuran bahşetti
Ömür saatini kuran bahşetti
Resul'u gönderdi Kur'an bahşetti
Yön veren Sultan'a kurban olurum
Ben Zeynep Sümer'im kıyamda durdum
Secdede ilahi huzura vardım
Varımı yoğumu ortaya serdim
Ün veren Mennan'a kurban olurum.
İKİ YÜZÜNCÜ HAFTANIN ANISINA: VAN GÖLÜ’NÜN İNCİLERİ’NE SELAM OLSUN
MUSTAFA IŞIK
200. haftamızın anısına yine ve yeniden merhaba değerli gönül dostları, edebiyatın nadide incileri. Sizleri selamların en güzeli olan Allah’ın selamıyla ve sözün şahı, padişahı şiirle; muhabbetle, içtenlikle ve saygıyla selamlarım.
İnsanın duygu ve düşüncelerini diğer insanlarla paylaşabilmesi sorumluluğun ve mutluluğun vesilesidir. Her şeyden önce hayatı sahiplenmektir yazmak eylemi, aynı gökyüzü altında nefes alıp veren tüm canlıların varlığına şahit olmak, onların dertleriyle dertlenmek, sevinçleriyle sevinmektir. Kalem ve kelam arkadaşlığı gönülden gönle yol bulmanın ifadesidir, bu yolculukta zaman zaman duraklarda mola verilir, kervana yeni yolcular alınıp tekrar yola revan olunur.
Tarih boyunca insanlar düşüncelerini başka insanlara aktarma gayreti içerisinde olmuşlardır. Bu aktarmanın da farklı yol ve yöntemleri vardır. Biliriz ki iletişim kurmayı bilmek de başlı başına bir sanattır. Zaten sanatın her nev’i de hayatı paylaşmaya gayret etmektir. Kültürel alanda birlikteliğin kurulması ve bunun da sağlıklı ve etkili bir iletişimin yoluyla toplumun her kesimine aktarmaya çalışılması arzu edilen güzelliklerin başında gelir. Bu güzelliği yaşamaya ve yaşatmaya gayret eden, bu uğurda gönüllerini, vakitlerini ve kalemlerini ortaya koyan grupların ve kişilerin varlığının çokluğu, farklılığı zenginliktir.
Bu vesileyle 2017 yılından beri Van Şairler ve Yazarlar Birliği ve Vansesi gazetesi birlikteliğiyle 3 yıl boyunca 143 sayı devam ettirdiğimiz ‘’Mavi Şehrin Kalemleri’’ sayfasının idaresini ve işleyişini gruptaki genç şair ve yazarlara devredip, hayat denilen yolculuğun duraklarının birinde biraz duraklamanın ardından tekrar; Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası ismiyle daha enerjik bir şekilde kaldığımız yerden yolculuğumuza devam ettiğimizin 200. Sayısına, iki yüzüncü durağına gelmiş olduk aziz dostlarımızla.
Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası, 2020 yılından beri güzellikleri çoğaltma gayretinde olan ve 200 haftadır devam eden ulusal, edebî bir oluşumdur. Her cumartesi günü Van'da yayımlanan Vansesi gazetesinin [Türkiye'nin en eski gazetelerinden (87 yıl)] basılı ekinde, sosyal medya hesaplarında ve bütün bir internet ortamında binlerce okuruyla buluşuyor. Özellikle öğrencilerin ve genç kalemlerin sesi, nefesi olmak gayretinde olan Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası, bugüne kadar ülkemizin hemen her şehrinden (hatta yurt dışından) her yaş ve meslekten yüzlerce güzel yüreğin sesi, nefesi olmuştur. Hiçbir menfaat beklentisi olmaksızın, kötülüklerin bitiremediği bu dünyada iyilikleri çoğaltma gayretinde olan bu oluşum, haftalık gazete eser paylaşımı dışında yaptığı atölye çalışmalarıyla, TV-Radyo programlarıyla, yazarlık eğitimleriyle, kolektif kitap basımıyla, söyleşilerle çok sayıda genç kalemin yetişmesine katkı sağlamış ve bir edebî mahfil hâline gelmiştir. Siz kıymetli okurun ilgisiyle, eser katkısıyla daha da büyüyecek ve güzelleşecektir.
Edebiyat, sanat ve şiir çalışmaları alanında yerel, ulusal ve uluslar arası bir platform görevi görmesi gayesiyle başlattığımız bu çalışmamız kültür ve sanat yaşamına katkı sunmayı, genç kalemlerin sesine ses olmayı, şairler, yazarlar, ve sanatın her nev’ine gönül verenler arasında güç birliği sağlamayı, Van'da şiir ve edebiyat başta olmak üzere, birçok sanat dalında sanatsal faaliyetlerde bulunan şairler ve yazarların seslerini daha iyi duyurmalarına ve sanatlarını daha güzel icra etmelerine imkân sağlamayı, yapacağı atölye çalışmalarıyla genç kalemlerin yetişmesine katkı sağlamayı vb. öncellikli hedefleri olarak belirlemişti.
Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası geçen 5 yıla yakın süreçte bu vazifesini layıkıyla, gereği gibi yerine getirdi ve getirmeye devam edecektir. Türkiye’mizin her tarafında beş yüze yakın kıymetli kaleme yer vererek ciddi bir başarı ortaya koydu. Pandemi sürecinde yapılan canlı yayınlarla yerelde ve ulusalda bilinen, okunan ve takip edilen onlarca şair ve yazar okuruyla buluşturuldu. Atölye çalışmalarıyla, TV- radyo programlarıyla, kitap okuma etkinlikleriyle ve Tutku Radyo ile ortaklaşa gerçekleştirilen ‘’Ulusal Şehr-i Van’a Şiir Yakışır’’ şiir yarışmasıyla ekip halinde güzel işler başarıldı. 20 haftalık ‘’Bir Resim Bin Öykü’’ atölye çalışması ve gazeteden derlenen değerli çalışmalarla, çok sayıdan kıymetli kalemin katılımıyla derlenen ‘’Bin Bakışlı Bir Yürek’’ kitabının geçen iki yıllık süreç içerisinde 2. baskısı yayımlandı.
Doğu’nun incisi, coğrafyamızın kadim kenti Van’ımızın kültürel ve edebî değerlerine sahip çıkmak adına genç şair ve yazarlarımızdan müteşekkil oluşumumuza ve sayfamıza Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası adını vermiştik lakin Türkiye’mizin hemen her vilayetinde nice güzel inciyi Van’ın maviliğinde birleştirmeyi, buluşturmayı başardık. Bu sayfa vesilesiyle sanatın her türlüsüyle alakadar tüm kalem ve kelam erbabının sesi olmaya gayret ettik ve etmeye devam edeceğiz. Kültür ve sanat kenti Van’ın kültürel kimliğine, hafızasına ve sanat hayatına katkı sunmak önceliğimizi her zaman muhafaza ettik ve etmek gayretini elden bırakmayacağız.
Genç kalemlerimiz, öğrenci kardeşlerimiz başta olmak üzere her kesimden şiir, edebiyat ve sanatseverin çalışmalarına yer verdiğimiz bu platformda; her zaman her kalem ve kelam ehline kapımızı ve gönlünü açık bıraktık ve bırakmaya devam edeceğiz. Söylenecek sözü olan her dostumuz bizim bu alanda paydaşımızdır.
Geçen 4 yıllık zaman zarfında beraber yaptığımız çalışmalara katkı sağlayan Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası‘ nın şair ve yazarlarına, yerelde ve ulusalda bize çalışmalarıyla katkı sunan şair ve yazar dostlarımıza; bize gazetelerinin bütün imkânlarını sunan Vansesi gazetesi imtiyaz sahibi Erdal Perihan Beyefendi başta olmak üzere, bu sayfanın isim babası olan, bizi gazeteyle tanıştıran İkram Kali Bey’e ve hassaten Burhan Ergin Bey’e, Vansesi gazetesinin bütün emektarlarına kalbi şükranlarımızla teşekkür ederim. 201. sayımızla başlayacak olan yeni süreçte bize katkı sunacak olan tüm şiir yürekli Van Gölü İncileri ’ne şimdiden kucak dolusu saygı ve muhabbetlerimi sunarım.
İlimiz, ülkemiz için, edebiyat-sanat ve şiir adına ve güzel yarınlarda güzellikleri çoğaltmaya devam edelim. Esenlikle kalınız.
Van Gölü İncileri Edebiyat Sayfası Adına
GURBETTE VANLI OLMAK
NAZMİ SARAÇOĞLU
Gurbette Vanlı olmak:
Sizinle ilk defa konuşan kişilerle aranızda geçen ilk kelimelerden sonra hemen "Nerelisiniz?" sorusuna muhatap olma. Vanlıyım, dediğinizdeyse "Aaa, hiç Vanlılara benzemiyorsun?" şeklinde tuhaf bir ruh hali ile karşılaşmaktır.
Gurbette Vanlı olmak:
Van konusu geçen her ortamda ama her ortamda bir Van aşığı ve gönüllü tanıtım rehberi olarak saatlerce Van’ı anlatmak, onlara gölün, hatta denizimizin ne kadar büyük ve renginin ne kadar derin mavi olduğundan, mavi bayraklı plajlarımızın olduğundan, içinde birçok ada bulunduğundan bahsederek karşıdaki kişinin aklında oluşturduğu o küçük ve yeşil göl imajını değiştirmek, hatta, Türkiye’nin en büyük feribotunun o devasa denizde yüzdüğünden bahsetmektir.
Gurbette Vanlı olmak:
Bu Anadolu topraklarında kurulmuş olan ilk başkentin Tuşba'nın Van'da olduğunu, bu toprakların birçok medeniyete sahiplik ettiğini anlatarak, 1950’li yıllardan bu yana Van’da hava alanını olduğunu ekleyip, Van’ımızda sinema, tiyatro gibi birçok kültürel etkinliklerin olduğundan da bahsederek buraların öteden beri medeniyetin merkezi olduğuna karşıdakini ikna etmeye çalışmaktır.
Gurbette Vanlı olmak:
Fırınlara, gittiğinizde gözünüzün o fırında çöreği açık ekmeği araması ve sonunda boynu bükük bir şekilde elimizde iki poğaça üç simit ile eve dönmektir.
Gurbette Vanlı olmak:
Evinizde aylar önce gelmiş otlu peynir, gavut bittiğinde ücreti mukabilinde olsa bile Sevim Teyzenin fırçaları yüzünden Van’daki eş dost akrabalardan bunları isteyememektir.
Gurbette Vanlı olmak:
Sizin Kürtçeyi bilmediğimizi bilmeyen gurbetteki Kürt vatandaşlarımızın arkadaşlarınızın, dostlarınızın Kürtçe konuştuğunda dediklerini anlamamak, onlara cevap verememek, "Ben Kürtçe bilmiyorum." dediğinizde ise bazılarının neden aslını inkar ediyorsun şeklindeki sert cevabıyla karşılaşmak, bazılarının da önemli değil hepimiz kardeşiz şeklindeki cevabını veren o güzel gönüllü insanlarla tanımaktır.
Gurbette Vanlı olmak:
Önünüzden geçen her arabanın plakasını 65 olup olmadığına bakmak, Vana ait otobüs firmalarını nerede olursa olsun gördüğünüzde ona mutlaka korna çalmak ve ardı sıra kısa müddet olsa bile o otobüsün arkasına, takılmaktır.
Gurbette Vanlı olmak:
Kışın yağan karları ve şoratandaki buzları görünce aklınıza Memen'nin tepesinde kayılan ğızekin, ilkbaharda açan çiçekleri gördüğünüzde bahçenizdeki Zerıngedek’in, yazları başı karlı Erek, sonbaharları ise erişteyi açan Kındırek'in hayalinizde canlanmasıyla dört mevsim Van’ı gurbette yaşamaktır.
Ve gurbette Vanlı olmak:
Hakkımızda oluşturulan o kötü imaj nedeniyle Vatanımıza ve Bayrağımıza olan bağlılığımızdan şüphe edenlere, Kurtuluş Savaşında, Çanakkale’de şehit olanların mezar, taşlarını göstermek, Zeve’yi anlatmak, tüm bunlara da 120 şehidimizi şahit olarak göstermektir.
SIHKE KAVUNU
ALPER ALPEREN
Baldan tatlı, rengi altın sarısı
Hastayı inletir Sıhke kavunu
On dördüne ermiş ayın yarısı
Âşığı söyletir Sıhke Kavunu
Kokusu misk, tadı cennet şerbeti
Yiyince damakta kalır lezzeti
Yanında olursa bir de kaz eti
Ölüyü diriltir Sıhke kavunu
Yemeyen tadını bilir mi acep
Sıhke’den Bursa’ya gelir mi acep
Bize de bir dilim kalır mı acep
İnsanı delirtir Sıhke kavunu
Ahali kuşanmış tarlaya gider
Kavun şölenine acaba ne der
Benim teklifime he derse eğer
Yolları gözetir Sıhke kavunu
Feribota binmiş, çıkmış limandan
İki güne gelir Bursa’ya Van’dan
Çatal, bıçak sesi gelir eyvandan
Sofrayı bezetir Sıhke kavunu
Sıhkeli Süleyman tarlayı eker
Alper de hasadı ip ile çeker
Tadının yanında halt etmiş şeker
Damağı eritir Sıhke kavunu.
SEN GİDİNCE...
SAMLE ÇAĞLA
Sen gidince
mavisi çekildi denizin
bildiğimiz suymuş meğer
kuşlar iki dirhem et
balıklar teselli verin
dağlar merhamet...
Sen gidince
güneşin gülüşünü çaldı haramiler
şiirlerin nakaratını
şarkıların meyanını
seni hatırlatan ne varsa
kayboldu birer birer...
Sen gidince
bir rıhtımda kalakaldım öylece
bulutlar görünmedi
kuşlar henüz dönmediler...
Sen gidince
öksüz kız çocuğu doğurdum
onu acıyla yoğurdum
artık ne kırağı çalar beni
ne acıtır hatıralar
Sen gidince
ben bu hayattan yoruldum
uzaklardan geçen gemi
sahildeki yoksul ağaç
o gelmeden ölür isem
bir şarkıya gömün beni...
NARİN
KENAN SÜKÛT
Dediler kaybolmuş Narin kızımız
Daha sekizinde idi kuzumuz
On dokuz gün oldu büyük acımız
Türkiye’yi yasa boğdun sen Narin
Bir çiçek misali açmadan soldun
Birinin suçuna sen ortak oldun
Bir çuval içinde canını verdin
Sana kıyılır mı can narin Narin
Okullar açıldı yerin boş kaldı
Sıranın üstüne çiçekler kondu
Öğretmenin arkadaşın yas tuttu
Cennetin bağında gül narin Narin
Tatlı bakışların Tatlı gülüşün
Bu dünyaya erken veda edişin
Bizi yasa boğdu ansız gidişin
Tatlılar tatlısı can narin Narin
Küçücük bedene mezar kazdılar
Baş tahtana narin diye yazdılar
Sevenlerin Sana ağıt yaktılar
Gönül bahçesinde gül narin Narin
Tabutun süslendi allı duvaklı
Mezara giderken herkes meraklı
Türkiye ağlıyor gözleri yaşlı
İçimizi yaktın sen narin Narin
Dilerim bir daha bunlar olmasın
Yaşasın narinler asla ölmesin
Bunu yapanların yüzü gülmesin
Seni unutmak mı zor Narin, Narin.
Nuran Demirhan Akçap
Mevsimlerden ilkbahar Tarih 5 Eylül dev adam yazdı kırmızı yol şiirini...
Kırmızı yol
Kızılyapraklarda yansırken
Yorgun güneşin ışıkları
Son demindeki ömrümün Çoktan açtı Kasımpatıları
Bir yol ki..
Çetin, zor, minnet yüklü
Yürüsen bitmez dediğin
O da son dönemecinde
Şimdi hüzün döküyor ağaçlar
Rüzgâr o rüzgâr değil
Bulutlar o bulutlar değil
Sanki mateme hazırlanıyor tabiat ana
Sonu dram bir film gibi..
Yaşadığımız hayatlar
İçinde tekmil anılar
Perdede siyah beyaz suratlar
Son türkümü söyleyeceğim
Sen de ki Bozlak
Ben deyim ki uzun hava
Turnaların teleğine takacağım
Bugün efkarlıyım
İçimde keskin jiletler..
Dilim dilim doğranıyor
Hiç kararmayan yüreğim.
Şahin Akçap