Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri

KALDI

MEHMET AKÇAY

Ateş verdi dağı taşı yaktılar 

Dur diyecek Allah kulumu kaldı 

Çaldı çırptı muhafızlar baktılar 

Gör diyecek Allah kulumu kaldı 

 

Bizdendir sizdendir diyenler oldu

Sizdeni at bizden işini buldu 

Hapishane suçlu suçsuzla doldu

Sor diyecek Allah kulumu kaldı

 

Körpe sübyana ederler eza 

İnşaattan düş öl desinler kaza

Şu hak etmiş mutlak kesin bir ceza

Ver diyecek Allah kulumu kaldı 

 

Baharda yüz olan güzün olur üç yüz 

Sabah akşam zam peş peşine düz 

İnsanda bir değil olmuş beş yüz

Yor diyecek Allah kulumu kaldı 

 

Varı yoku tartıp satan tek adam

Günahım vebalim boynuna kadam

Doğrudur yazdığım boş değil çabam 

Sır diyecek Allah kulumu kaldı 

 

Çağlarinın kulak verin sözüne 

Aklı olan düşmez deli izine

Mevla’nın aşkına kimin gözüne 

Kör diyecek Allah kulu mu kaldı. 

Van Gölü İncileri

AÇELYA

TÜRKAN ŞENGÜLER

Beni yüreğimden vurursun diye

Dalda sallanan yapraklar sarardı

Ardından döküldü bir bir

Zamansız ve tiz bir yankıyla

 

O an bir Mahzuni şarkısı döküldü

Bir tutam perçemlerinden

Hüzün notası eksilmedi dilimde

Bir dokunuşla yüreğim

Issız çoraklara dönüştü

Kafese hapsolmuş tutkularım 

Nazarında eridi, Açelyam...

 

Geceye fısıldadı sessizliğim

Dört bir yanı nal sesleri yükseldi

Sina Çölü'nden ruhuma yel esti

Ben o an soluyan mürekkebimle

İsmini yazdım geceye üç heceyle

A-çel-yam...

Van Gölü İncileri

ÇOCUKLAR

ATİLLA GÜNEY

Artık çocuklar ölmemeli

Yaşamalı çocuklar

Ölüm uzak, mutluluk yakın olmalı

Çünkü dünya bizim değil

Gelecek onların yolu olmalı

Artık çocuklar gülmeli

Yüreklere düşmemeli gözyaşı

 

Çocuklar gülünce gelmeli bahar

Çiçekler açmalı, umut yeşermeli

Artık çocuklar güvende olmalı

Kalpleri sevgiyle dolmalı

Özgüvenleri gökyüzü kadar büyük

Dünya da onlarla huzur bulmalı

 

Artık olmamalı savaşlar

Barış her köşeyi sarmalı

Savaşlar en çok çocukları yakmamalı

Onların rüyalarını karartmamalı

Artık insanlar israf etmemeli

Paylaşmayı bir erdem bilmeli

 

Çocuklar açlıkla can vermemeli

Her sofra bereketle dolmalı

Artık çocuklar yaşamalı

Sevgiyle büyüyüp ışık saçmalı

Dünya bir çiçekse eğer

Çocuklar onun tomurcuğu olmalı. 

Van Gölü İncileri

GÜZ GÖMLEĞİ

NURAN AKÇAP DEMİRHAN

Güz gömleği giydi ağaçlar

Mevsim sonbahar

Aylardan ekim

Hüzün sanıyor görenler

Günler kısalmış, kış kapıda yine

Ama mevsim sonbahar

Acının dipnotudur 

Güz mevsimi

 

Yıllar gözyaşı olmuş da kaymış

Yine mevsim sonbahar

Bir deniz kıyısında

Martıların sesi çığlık çığlığa

Vapurun dinmek bitmeyen o siren sesi,

Denizin coşkun dalgalarında

 

Ekim, ekim kırılgan mevsim

Şairin dediği gibi

Aslında yaprak mı küsmüş ağaca

Yine mevsim sonbahar

Ekim son demlerini yaşar...

Van Gölü İncileri

SESSİZLİK

MERVE OFLAS

Sessizleştim bir süredir

Kalbimde prangalar 

Bir tarafım çığlık çığlığa 

Bir tarafımsa yetim kalmış bir çocuk 

 

Seni özlüyorum 

Kokunu solumak istiyorum en derinime 

Kimse solumasın hasretlik kokunu

Kollarına kavuşup sığdırmak 

Ufacık yüreğimi ellerinin arasına almak

 

Sen Nazım ol istiyorum, ben Piraye’n 

Sessiz gidişin yükü mü var üzerimizde

Yoksa söylenecek çok şeyin olup 

Sessiz çıkıp gidişlerin mi ukde kalmışlığı 

Deli dolu yüreğimi dizginleyen

Zalim sanadır bu isyan 

Sevmeler yalan mı oldu şimdi 

 

Belki de Piraye kavuşamıyor Nazım’ına 

Vazgeçiyor bu sevdadan

Dillere destan olur muydu bu sevda 

 

Sen giden oldun, ben ardından yanan 

Gidene mi zor, kalana mı bilmem ama 

Ayrılık en çok sevene zor gelir…

Van Gölü İncileri

BİTMEYEN ŞİİRİMSİN

VEYSEL ÇAKIR 

Gizlemeye çalışma kimse başaramadı 

Bakışında buğu var gözünden anlıyorum 

Ne yürekler harladı kimse uğraşamadı 

Düğümlenmiş sesinin g/tizinden anlıyorum 

 

Bir günde dört mevsimi yaşar gibi hallerin

Kelimelere düşman olmuş gibi dillerin 

Birden bire  terlemiş avuçların ellerin

Mimiğinle kavgalı yüzünden anlıyorum 

 

Bittiği yerde başlar tekrar tekrar kararın

Başladığı sokağa döner durur firarin

Beş dakika tutmuyor tutulduğun bizarın 

Harfler ile kavgalı sözünden anlıyorum 

 

Darılır mı uykuya geceler boyu insan 

Kıskanır olmuş seni yağmura hasret nisan

Gözlerinin içinde yanar çıkar gülistan 

Asaletin duruşun bezinden anlıyorum 

 

Sana ulaşmak için koşarım gündüz gece

Aşk sorulsa üç harfli denilse de bilmece 

Cevabını bir sen bil, hem kelime hem hece 

Aşk'ıma sırt çeviren nazından anlıyorum.

Van Gölü İncileri

YAŞAYABİLDİĞİN İÇİN 

AYLİN DURGUNLU

Sus, sadece sus bugün

Tabiata kulak ver

Bak güneş selamlıyor

Gökyüzü gülümsüyor

 

Tabiat ana ise

Sevgiyle kucaklıyor

Koşabildiğin gibi

Yeşillikler içinden

 

Bir papatya bulursun

Yaşama şükür dersin

Uzanırsın yeşilliğe

Gökyüzü en iyi dost

 

Dostuna anlatıver

Derdini kederini

Sonrasında rahatla

Yaşabildiğin için. 

Van Gölü İncileri

BİLMEM

CİVAN KAPLAN

Ömür bir güvercin bir gün uçar da

Mesele mezarda biter mi, bilmem

Karanlık kabire koyan kaçar da

İmanın imdada yeter mi, bilmem 

 

Cefakâr kulların cefası çoktur

Yuvasız kuşların sahibi haktır

Kimsenin kimseye vefası yoktur

Habib'im elimden tutar mı, bilmem

 

Biri bin eyleyen bini bir eyler

Kul kaderin yaşar, başka ne eyler

Neylerse her şeyi O güzel eyler

Kara gün kaşların çatar mı, bilmem 

 

Miraç'ta ümmetim diyen Muhammed 

Ümmeti için çok çekti zahmet

Ben de bu şuurla ölürsem şayet

Başımda baykuşlar öter mi, bilmem

 

Süremiz dolduysa dokunma doktor

Ölümün dünyada çaresi yoktur

Azrail bahane emreden Haktır 

Diyardan diyara atar mı, bilmem 

 

Bu yerin bu göğün O'dur ustası

Bütün kâinatın onda listesi

Her kapıyı çalan onun postası

Tatlı can dillerin yutar mı, bilmem 

   

Civan'ım toparlan feylini düzle

Lâinin şerrinden kendini gizle 

Uzanır yatarsın bir arsın bezle

Topraklar tenine batar mı, bilmem.

Van Gölü İncileri

KIYASLI YANLIZ-LIK 

ORHAN YAVRUÖZTÜRK

Eski zamanlardan bir Madonna kürkü

Yeni İstanbul sokaklarında...

Ürkek, korkak ve yabancı

Bir romandan demin fırlamış ama eksik...

İki kapak arasına sıkışıp kalmış,

Bir hayattan üstüne kalanı yaşıyor gibi

Üstü kalsın demeye korkuyor gibi...

 

Yelken rüzgârla içimdeki dünyaları kaybeden

Kendine şekilli şekilsiz dünyalar kuran

Gözlerimdeki yalnızlığı kendine mümkün kılan

O kadar derin yalnızlık ki, adımların her biri

Bir kayboluş gibi sessizce ilerliyor

Bir yabancıya dönüşen benliğimi izlerken

Kimse fark etmiyor, kimse görmüyor,

Yüzümdeki o ince çizgileri, senden kalan izleri

Ve bir anda, her şey kayboluyor

Yalnızca bir geçmiş var geriye

İçimdeki boşluğu sarmaya çalışan hayalet 

 

"Yalnızım, diye düşündüm ama yalnızlığımın adı yoktu."

Düşüncelerim birbirine karışıyor,

Ve ben, hala İstanbul sokaklarında bir başıma, yalnız,

Kürküyle bir Madonna gibi

Bir ses yankılanıyor kafamda:

"İnsanlar ölürken, biz hep varız."

Nereye gidebilir ki insan yalnız kaldığında

Bir şehre hapsolduğunda?

Ve ben, o eski zamanlardan bir kürk gibi

Hala kaybolmaya devam ediyorum

Sen git gide Madonnalaşırken

 

Bir gün, belki bir sokak köşesinde

Yanımdan geçen bir yabancı

Beni tanır gibi bakacak ama neyi tanıyacak?

Bir yabancıya dönüşen benliğimi mi?

Yoksa kaybolan bir Madonna’yı mı?

 

"İstanbul, bir yabancıdır," demişti bir zamanlar

Ama ben, belki de asıl yabancıydım

Zaman geçiyor, ama ben hâlâ bir kürk gibi

Eski zamanlardan kalma, yalnızlığıma sarılıyorum

Beşiktaş iskelesinde 

Ben ve hayalet aynı romanda demin fırlamış iki yabancı.

Bakmadan Geçme