KİTAPLAR VE GEMİLER
FATMA MELİS ÇAVDAR
Kitaplar olmasaydı biz tarihimizle ilgili hikayeleri nereden bulabilirdik ki?
Kitapalr bizleri en uzağa götüren gemilerdir, demiş yazının ustaları. Gitmediğimiz, görmediğimiz o kadar çok şehir var ki, işte o gemilere binip gidiyoruz uzak ülkelere. Merak ettiğimiz yerleri okuyarak öğreniyoruz, gezmesek de, gitmsek de, görmesek de...
Sırf bunun için de olsa doğumdan ölüme dek öğrenmeye devam etmek insanın boynuna borçtur.
Kitap okuma alışkanlığı çocuk doğmadan önce başlatılmalı ve gelişime bağlı olarak aksatılmadan devam etmelidir. Örneğin; bebeğin odasına süslü beşikler, pahalı mobilyalar yerine kitaplık yaptırmalılar. Çünkü çocuk kitaplığa kitapların konulduğunu gördükçe merakı da artacak. Böylelikle zamanla kitap okuma alışkanlığının alt temelleri atılacaktır.
Unutmayalım ki çocukların nasihata değil örnek bireylere ihtiyacı var. Ve böylelikle kitap okuma alışkanlığı kazanabiliriz. Bu konuda da anne babalara, öğretmenlere, büyüklerimize çok iş düşmektedir.
Günlük yaşamımızın her alanında bize ilaç gibi iyi gelir kitap. Mesela kitap okumak, kelime dağarcığımızı geliştirir, önyargımızı törpüler, daha anlayışlı, hoşgörülü, bilinçli ve özgüvenli bir toplum haline gelmemizi sağlar.
Bunun için her zaman her yerde kitap okumaya ve okutmaya devam etmeliyiz. Bizi her zaman en uzağa götürecek gemilere binmeyi ihmal etmemeliyiz.
VAN DEPREMİ
KAMURAN ALATAŞLI
Bundan tam 10 sene önce saat 13.41 de yaşanmıştı bu acı verici olay. Bu elemli olayda vefat edenlere Allah rahmet eylesin. Çok büyük bir andı. Yaşamayana o anı anlatmaya kalksak kelimeler yetmez.
O gün tam o saatte ben ve Adem abi koyunların yanındayık. Adem abiyle konuşuyorduk bana dedi ki Kamuran farzet koyunlara kurt saldırsa ne yapacaksın gibi benimle şakalaştı. Ben de koyunlara saldırmasına izin vermem derken o an baktım ki tüm koyunlar ayağa kalktı kulaklarını havaya kaldırdı ve ben de korku içinde ayağa kalkar kalkmaz dehşet verici bir ses geldi. Korkudan yerimden dahi kıpırdayamadım ve Adem abi, Kamuran deprem oluyor hemen buradan koyunları çıkartıp gidelim yoksa taşlar düşecek, dedi. Ve o dehşet verici andan hemen kalkıp koyunları yüksek bir yere çıkardık. Etrafta derin çukurlar oluştu benim gözlerim dolmuş, bu nedir diye kendi kendime soruyordum. O an aklıma ailem geldi hemen koyunları bırakıp köye doğru koşup ailemin ve köyümdeki insanların hallerini öğrendim ve çok şükür köyde o an çoğu kişi dışarıda olduğu için kimsenin başına bir şey gelmedi.
Ve akşam oldu o soğukta komşumuzla çadır kurup orada uyuduk. Ertesi gün köyü gezerken baktım herkes çadırda ve birkaç güzel yürekli insanın elinde Kuranı Kerim ve o çadırda kuran okunuyordu ve içimden helal olsun, depreme rağmen kuranı kerimini okumayı ihmal etmiyorlar dedim. Ardından diğer bölgelerden gelen haberleri duyunca ve bir sürü insanın vefat ettiğini duyunca çok ağlamıştım. Böyle çadırda o soğukta yaşamaya devam ediyorduk ve köyüdeki o güzel yürekli insanlar birbirine yardımcı oluyorlardı, böylelikle dayanışmanın en güzel örneğini yaşadık elhamdülillah.
Artık öyle bir hal olmuştu ki ufacık bir sarsıntı da bizlerin elinden bir şey gelmiyordu. Yüce Rabbimize sığınıyorduk. Böyle gel git derken artık zamanla her şey düzeltti. Ve ben şimdi şu dersi çıkardım bir depremde bu dehşeti gördüysek kıyamet günün de bizim halimiz ne olacak. Yüce Rabbimiz o gün de bizleri korusun inşAllah. Ve dedim ya anlatsam kelimeler yetmez ve rahatça evinde oturup bu anı yaşamayan insanları küçük gören ve zenginliğin şımarıklığın da boğulan kişiler bu anı hiç anlayamaz.
Her türlü şeye rağmen elhamdülillah atlattık ve yüce Rabbimize şükürler olsun. Yakınlarını hatta ailesinin hepsini kaybeden oldu Yüce Rabbim onların yardımcısı olsun. İnşAllah onlar ahirette Peygamberimizin sancağının gölgesinde gölgeleniyorlar. Depremin simgesi olan Yusuf kardeşimiz ve tüm vefat edenlere Allah’tan rahmet dileriz. Ruhlarına El Fatiha.
YÜREĞİNE ÇİÇEKLER EKMİŞTİ
FAYSAL DEMİR
Yüreğine çiçekler ekmişti annem,
saç tellerinin her biri ayrı kokardı
kırılıp da solmasın diye
dokunmaktan en çok babam korkardı
Yüreğine çiçekler ekmişti annem,
elleri buram buram ekmek kokardı
öptükçe parmak uçlarından
karnımızdan önce ruhumuz doyardı
Yüreğine çiçekler ekmişti annem,
ayağının değdiği yer bahar olurdu
baharı yaşarken kucağında
bahardan sonra her yer cennet olurdu
Yüreğine çiçekler ekmişti annem,
sokağında beyaz tülbentler asılıydı
yere düşmesin diye bir can
herkesten çok o kararlıydı
Yüreğine çiçekler ekmişti annem,
emzirdikçe yaşam sunardı
düştüğünde toprağa zamansız bir can
tarafsız en çok annem ağlardı..
yüreğine çiçekler ekmişti annem.
BENİ ÜZMEYE YETTİ
RAİF ARAS
Umut,
ömrün özsuyudur yaşamaya
adanan her gönül
kapısında tutar; yokluğun
beni üzmeye yetti
Hayal,
geleceğe yürümektir yalnızken
tutunacak bir el
aramaya gider; yokluğun
beni üzmeye yetti
Sevmek,
arkadaş edinmektir yolculuğa
başlamayı isterken
birlikteliğe çıkar; yokluğun
beni üzmeye yetti.
Sen,
sevmeyi benden
ben, gitmeyi senden öğrenirken
bu da beni üzmeye yetti.
AHİRİM BAYRAM OLSUN
ÜMİT KARADENİZ
Görem mah cemalini
Ahirim bayram olsun
Bulsun gönlüm sükûnu
Ahirim bayram olsun
Yanağındaki ben’i
İhtiyar etti beni
Göreyim yârim seni
Ahirim bayram olsun
Seyr u sülûk yolunda
Aşıklar bağçasında
Yanam aşk ocağında
Ahirim bayram olsun
Ben Ken’an diyarıyım
Yakub’um Züleyha’yım
Gelsin Yusuf bakayım
Ahirim bayram olsun
Rûmî gibi döneyim
Şems’imle övüneyim
Bir kez görem göçeyim
Ahirim bayram olsun
Ezbeni candan olsun
Vuslatım sana olsun
Mezarım gönlün olsun
Ahirim bayram olsun.
HÜZÜNLÜYÜM BUGÜN
YUSUF AYTEKİN
Hava çok soğuk
gözlerindeki hüzünden bile çok
ellerini ısıtmaz bu nefesim
sigaramın dumanı bile yok
hüzünlüyüm öylece bugün
ellerim, sol yanım boş ben senden..
saatler bugün mesaiye kalmış sanki
geçmez oldu bu yalnızlık ve hüzün
gözlerim dalgın
yüreğim dargın, bende senden...
öylece hüzünlüyüm bugün
kitaplarım yoksun, şiirlerim yoksun
neredesin, bende senden...
şiirlerim kafiyesiz, sözlerim sahipsiz
kala kaldım bu soğukta evsiz
müşterek olan bu hayat
ne zaman bana gülecek
ben gülmeden bana kim gelecek
acısı da tatlısı da böyle bitecek
hüzünlüyüm bugün ama seviyorum
“a” dan “z” ye kadar
çok mu az oldu bu kadar üzgünüm
alfabem seni anlatamayacak kadar dar
iste bugün öylece hüzünlüyüm.
ERCİŞ
MEHMET MUHLİS ŞEPİK
Yirmi üç ekimdi, günlerden pazar
Alnına karayı, bağladı Erciş
Çaresiz insanlar, boş mezar kazar
Yürekleri korla, dağladı Erciş
Kıyametler koptu sanki ansızın
Ne büyük acıymış, dinmiyor sızın
Çok canlar altında, kaldı enkazın
Bütün millet sana, ağladı Erciş
Yıkıldı ocaklar, artık tütmüyor
Yaşayan kim varsa hiç unutmuyor
Akan gözyaşları, bak avutmuyor
Dillerde feryatla çağladı Erciş
Toz duman karıştı, arşı alaya
Kefen biçilir mi, küçük balaya?
Sarıldı yetimler bir bir halaya
Birliği orada, sağladı Erciş
ŞEPİK derki, içim yanıyor bugün
Açılan yaralar kanıyor bugün
Beni keyfe keder sanıyor bugün
Efkârımı kahra yeğledi Erciş.
7.2'LİK HAYATIM
DAVUT MORTAŞ
Aylardan ekim, mevsim sonbahar
dallarından usulca yere düşen yapraklar
buna inat bizde düğün mevsimi var
sevgiyle birleşen canlar, aşıklar...
Gölden arşa çıkan kızıl alamet
sarsıntıyla gelen ani felaket
figan ediyor ana, çocuk, yaşlı, genç
sanki başımıza geldi, beklenen kıyamet
Yıkıldıkça başımıza, taştan, binalar
ardı ardına yıkılan yuvalar
yavrusu için ağlayan analar
enkazı seyreden çaresiz babalar
Bir yandan akan kanlarım
bir yandan ölüme giden canlarım
ya rabbi, çaresizim yanar ağlarım
virane döndü gönül bağlarım
Unutulmuşken manşet olduk
anında cihana duyurulduk
canlarımızı yitirdik
can yoldaşlarımızı bulduk.
Yüreğinize sağlık kaleminize bereket