CAHİLLE
AYŞEGÜL AYAZ
Cahille tartışmak bir hayli zormuş
ilimden irfandan bilgisi yokmuş
ne desem karşılık lafı da çokmuş
cahille yoldaş eyledin beni
Koskoca ömrünü boşa geçirmiş
yüzüne bir tebessüm bile konmamış
bir çocuğun yüreğine dokunmamış
cahille yoldaş eyleme beni
Kalemi versem sopa sanıyor
kitabı bilmez durmaz sövüyor
bilmez ki çok konuşan çok yanılıyor
cahille yoldaş eyledin beni
Gördüğü bir kendi bir lüks hayatı
keyfini bozmadan sefa sürüyor
hayatı sadece para sanıyor
cahille yoldaş eyledin beni
Bir daha konuşsam lal olsun dilim
ömrümden ömür götürdün benim
bu derdi dağlara mı deyim
cahille yoldaş eyledin beni.
KARANLIK
BİRSEN EKER
Karanlığa gizledim acılarımı
küf kokulu düşlerimle
çürümeye yüz tuttu fark edemedim
dünden bugüne bir sarmal
ardım da bıraktım yorgun, kirli elbiseleri
ne yürek yeter, ne de istek
yıkamaya atmaya kirini
Üstünü örtmek ister bazen insan
görmesin duymasın kokusunu
ondan geriye kalan ne varsa
yansın yok olsun ister
ya geri gelirse ya severse
diye kıyamaz bir yandan yakmaya
cesaretim kalmadı geriye bakmaya
Yan yüreğim yan
belki duman kaplar her yanını
ateş dediğin onu da yakar
her acının, her duanın
var elbet bir duyanı…
VAN’A TUTKU
MUHAMMED GÜRCAN
Mis gibi kokan yüzlerce yıldır
sendeki güllere sineyi verdim.
başımda tarifsiz bir garip haldir
bilmem ki, ben sende neyi sevdim.
İklimi seyididir, velidir Van’ın
maneviyat yayar burcu kalenin
zikir ve huşuyla hadsiz mollanın
yattığı toprak haneyi sevdim.
Nice kahramanın bilinmez adı
binlerce mazlumun silinmiş yâdı.
dinlesen ıssızdan gelir feryadı
çileler dolu seneyi sevdim…
Sevmedim yakından, elim gitmez
anlatmaya sevdamı gücüm yetmez!
ülkemde güzel yer saymakla bitmez
hepsinden bir taneyi sevdim.
GELİYORUM, EY SEVGİLİ!
SELÇUK AKYÜZ
Okyanus ortasına mahkûm bir ada
sahra ortasında bir vaha gibiyim, gittin gideli...
sağımda, solumda, önümde, ardımda
her yanda aynı resim, aynı manzara...
sen varsın sağımda
solumda sen
önümde, ardımda, her yanda yalnızca
yalnızca sen! ..
Ne olurdu ey sevgili!
ne olurdu, bu dünyayı
ve beni ansızın terk edip de gitmesen?
ne olurdu beni benden, nefesimden etmesen?
ne olurdu gözlerinde nefesimle yitmesen?
Gözlerinden, aşkla bakan gözlerinden alırdım
sevda kokan sözlerinden alırdım nefesimi!
yalnız sende, yalnız gözlerinde duyardım
sözlerinde duyardım nabız sesimi!
ben, beni yalnızca gözlerinde bulurdum
Bilirdim, arayıp sormazdım adresimi...
eşlik ederdi diline, eşsiz gözlerin
dilin hep muhabbetle ederken bahsimi
hep yağardı dilinden, bana olan sevdan
ve serinlerdi gönlümün her bir kesimi
hep yağdı dudağından, bana olan sevdan
ve diriltti gönlümde nergisimi!
Sevdan yağdıkça gürleşti gönlümdeki orman
ve kesti gönlümdeki keskin esimi!
ben gönlünü içince, dünyalığa susamadım
servetimi dağıttım, boşalttım telisimi
Ben gönlüne girince, geçip gitti marazım
belliydi üşüttüğüm, koymuştum teşhisimi!
bir tek sen oynadın benle, yandığım o perdeyi
terk etmedin tutuşup yansan da piyesimi!
sende, yüreğinde kırıldı kabuğum
yüreğin sonlandırdı benim bana hapsimi!
satır satır işlenmişti yüreğine insanlık
senden, yüreğinden çalışırdım dersimi!
Kaçmıştı vicdanımın avucundan nefsim
sende aldı yeniden, avucuna nefsimi!
ben sende, en fazla sende ısınır
ısındıkça ısıtırdım meclisimi!
Senden başkasında erimezdi karlarım
pınarım coşmazdı, yeşermezdi çınarım
sende yaşardım
hep sende yaşardım istediğim mevsimi!
nefes alamaz
ve nabız sesimi duyamaz oldum
ben, benden uzaklarda soldum, gittin gideli!
Ey sevgili! Senden sonra tutunamaz oldum
gün be gün, an be an kayar oldu elimden
şimdi parmak uçlarımın arasından
büsbütün kayıp gitmek üzere hayatın eli!
bekle beni, geliyorum ey sevgili! ..
GÜNAYDIN
SUNA ÇINAR
Kaldırım taşı herkese aynı
ve gün doğduktan sonra
herkese eşittir
"günaydın" kelimesi
Gülmek cesaret istemez
ama ağlamak ister,
insanlar çoğu zaman
kaçar ağlamaktan,
güçsüz bilinmekten korkar
Sonra gün biter, gece biter
tekrar gün doğar
insanlar ruhsuz,
insanlar bedensizdir artık
Sabah kalktığında
hâlâ aynaya bakacak
yüzün varsa
günaydın.
GÖZ BAKAR; GÖNÜL GÖRÜR
FUAT OSKAY
Meltem tadında esen rüzgâr yüzleri yalayıp geçiyor; dokunduğu her tende farklı hisler uyandırıyordu...
Balyoz Bekir, Ramazan Bayramının üçüncü günü denize nazır evinin balkonunda oturmuş, büyük bardakta çayını yudumluyordu. İşçi emeklisiydi. Babasından miras kalan arsayı kat karşılığı müteahhitte vermiş; payına üç daire düşmüştü.
Oturduğu daire denizi karşıdan görüyordu. Her sabah kahvaltı sonrasında mutlaka balkonunda denize karşı oturur; büyük bardak demli çayı bitirmeden kalkmazdı. Çayın damağına yayılan aroması eşliğinde seyrettiği masmavi deniz kendisine şiir gibi gelirdi...
Bardaktan üçüncü yudumu aldığı esnada karşı balkonda kederli bir yüzle elini çenesine dayayıp oturmuş, sokakta hafif esintiyle birlikte yaprakları sallanan ağaçlara bakan Hilmi Dayı'ya seslendi:
"Günaydın komşu. Sabahın hayrolsun. Şu denizin güzelliğine baksana hey maşallah...
Hayat kokuyor hayat mübarek... Öyle değil mi Hilmi Dayı?"
Hilmi Dayı temaşaya davet eden komşunun bu sözü üzerine yüzünü çevirip denize baktı... Kısa bir nazardan sonra önüne baktı tekrar. Oturduğu dairede kiracı idi. Koca koca yılları devirmiş, bu yaşa gelmişti. Başını güvenle sokacak, çocuklarına miras bırakabilecek bir daireye bile sahip olamamıştı. Eşi diyaliz hastasıydı. Üniversitede okuyan oğluna ise harçlık göndermesi gerekiyordu. Hâlâ çalışmalıydı bunun için. Kederinin diline yansıyan kekre tadıyla komşusuna cevap verdi:
"Evet" dedi. "Deniz öyle."
Konuşmasının devamını ise kendine ayırdı ve ekledi:
"Hayat işte...
İçimdekilere bakmaktan bir fırsat bulabilseydim dışımdakileri güzel görürdüm."
SARMAŞK
YUSUF AYTEKİN
Gönül verdiğiniz dağlara taşlar yağdığında, sığınmak isteyeceğiniz kalpten bir mağara bulmalısınız. Yaşayacağınız bir aşk hikayesi bitti diye hüzünlenmeyin, asıl aşk o zaman başlar. Kimi aşkından ölür, delirir...bilmem ne olur.
Sen bulduğun mağaraya sığın, sığın ki aşk denilen sarmal seni yutmasın. Aşktan mı kaçıyor korkak deme sakın! Biten hikayenin aşkına nefret kaçar. İnsandan insanlığı alır da içindeki aşkı kör kuyuya atar, inancın kalmaz. Sakın ama sakın! Sarmaşk'lar ölmeden mağaradan çıkma. Yakalandığında Sarmaşk'a, aşk diye yaptığın her şey şeytani ruhu besler. Aşk bitti diyen herkes bu ruhlara teslim olmuştur.
İnsan, hayatında sadece bir kez aşık olur. İnsandaki aşk: Hiç sönmeyen, yalnız güçsüz kalabilen bir kor alev gibidir. Küçük bir esintide bile alevlenebilen ateşten bahsediyorum. Aşk yok diyen ruhlar ya da bendeki aşk bitti diyen ruhlar.
Duyuyor musunuz beni! Kendinize bir mağara bulun ve Sarmaşk'tan kaçın.