Van Gölü İncileri

Van Gölü İncileri


ÖLMÜŞÜM KARDEŞİM

BURHAN KIRICI

Ne kadar gökyüzüne baksam

içimin karanlıklarından bir ada görürüm

henüz karanlıklardan perde aralamamış çapsız duygular

yanıp sönen cüce yıldızlar, bir o kadar siyahi kirde

Ne kadar iyilik varsa ötede...

çok ötede esir düşmüş bir ihtiyarın gözlerinde

gece heybemde biriktirdiğim kelimelerdir

gündüz bozuk para gibi harcadığım

her kitapta olmaz sözlerin kardeşliği,

kıyıda toplanır intiharı hecelerin

erdem aranmaz köşe bucak, yüreğin zenginliğinde insanın

Bilmem ki neden lanetlemez dilimin ketum avazı,

zulmün şirpençe acısınıve hiç bir serin gece ağlamaz

çocuk gülümsemesi anne öpücüğünde

Yargısı olmayan sineğin şehirlerarası otobüs camında

gözü ayık kalmazyanlardan geçen deli rüzgar;

sesleri duymaz, yorgun şakakları okşamaz

koşar adım ışıklarda oyalanmaz gözlerim

hatıralardeler karanlığın zulmet perdesini

iyilik cephelerini düşürür de yakalamaz

Ölmüşüm kardeşim!

başım, boynum savaş alanı;

mızrak sesleri yükselir, ok acısı sırtta

gözümeuyku girmez ki atımı dört nala süreyim

yaz vakti vadilerde yeşeren  sevdalara

Çok uluslu marketlerin raflarında satılmaz gecenin dinginliği,

ruhun karanlığını temizleyen süngeri

ve korkutucu karanlıkta gece ruhumun derininde

bütün metinler sessiz.

HİÇ KIYAR MIYIM DİLŞAH

VEYSEL ÇAKIR

Elli yıldır dünyaya doymayan birisiyim

Yedi yıllık sevdana hiç doyar mıyım Dilşah

Gözlerinin hastası sevdanın delisiyim

Sesini telefonda hiç duyar mıyım Dilşah

Ahlar vahlar içinde biter ömür ağacı

Ellisi geldi geçti, eldeki kaçta kaçı

İkinizin peşinde kar beyaz ettim saçı

Sensizliği ömürden hiç sayar mıyım Dilşah

Bu yalancı dünyada tek gerçeğim sen oldun

Sana da doyamadan ellerimden kayboldun

Sırra kadem basarsın sessizlikte ne buldun

Yasak etsen sevgini hiç cayar mıyım Dilşah

Üzerinde tek yıldız hayat verenin olsam

Sade senden sorumlu sade senden sorulsam

Seni yaşatmak için koşturmaktan yorulsam

Bir saniye göğünden hiç kayar mıyım Dilşah

Yüreğinde bir acı donduruyor kanımı

Sadece düşüncesi ürpertiyor canımı

Sana gelecek olan patlatsın sol yanımı

Bir damla gözyaşına hiç kıyar mıyım Dilşah

Cenneti vaat etse dünyayı verse bana

İmparator eylese beni koca cihana

Beşeriyet amade hâkim olsam ummana

Kör şeytanın aklına hiç uyar mıyım Dilşah.

OCAĞIMIZ KALMADI

ERTUĞRUL AKBAL

Çok verimlidir bizim köyün toprağı

Harman yerine güzün düşer kırağı

Uzak değil yakındı bize ana kucağı

Şimdi ne köy kaldı,ne de ana ocağı

Babam dövenle yapardı samanı

Bir başka idi bağın alaca zamanı

Unutmam anam yaprak sarmanı

Şimdi ne bağ kaldı,ne de baba ocağı

Baharda koşardık dağda çiğdeme

Çiçek toplardık sevgiliye, ebeme

Ne güzel kokardı yağlı gözleme

Şimdi ne ebe kaldı,ne de dede ocağı

Tandırda yanardı tezek kellesi

Ne güzel kokardı hayvan gübresi

Taa uzaktan duyulurdu kağnı sesi

Şimdi ne kağnı kaldı,ne de tandır ocağı

Şiranada ayva pişerdi pekmez içinde

Üzümler bandırılırdı bağın içinde

Herkes nafaka geçim,kendi derdinde

Şimdi ne üzüm kaldı ne de Şirana ocağı

Bulgur kaynatılırdı tokmak pınarda

Espaplarımız yıkanırdı kille taşlarda

Çimerdik kazanda kaynayan sularda

Şimdi ne pınar kaldı,ne de ateş ocağı

Maziyi unutamam o benim geçmişin

İyi ki köyde doğmuşum, hayatı seçmişim

Soğuk sularından kana kana içmişim

Şimdi ne su kaldı, ne de ata ocağı.

DÜŞÜN

CİVAN KAPLAN

Âdemoğlu nedir senin amacın

Senden aciz olan kulları düşün

Eyüp’ün derdinden derinmi acın

Başına gelecek halleri düşün

Şükreyle Allah’a gideni gözet

Ölüm var ölüm fiilini düzelt

Yorganına göre ayağın uzat

Yarın gireceğin salları düşün

İnkara kalkarsan lal olur dilin

Suyunu kim verir tendeki kılın

Cihanı değmezmi tutuyor elin

Kuruyup kırılan dalları düşün

Kul olan katlanır derde cefaya

Ne olur aldanma zevke sefaya

Bu fırsat kaçınca vurun kafaya

Başına açtığım falları düşün

Aklın var yetiyor hayıra şere

Bir düşün ebedi mekânın nere

Sende bir insansın kendine göre

Düşüp kalkacağın yolları düşün

Civan'ım da derdiki kervana karış

Bugünden tezi yok hakile barış

Ha bugün ha yarın ecele varış

Kabrinde açılan gülleri düşün.

RUHUM SENDE SAKLI

ARZU ALPDEĞER

Güne bir sürgün olur da gözlerim

kırık hayaller avuçlarımdan kayıp gider

ne kadar kara kaşlı olsa da umutlarım

bu zehir lebler beni derbeder eder

Yüzüm yalandan güler, dilim yalandan söyler

fuzuliyim fuzuli…

ne bir divanda otururum ne de kayalıklarda

mevsimler hep zemheri bitap avaz ne söyler

Bahar gelmiş, çiçek açmış neylerim

bulutlar söz vermiş yağmurlar da yağacakmış,

ne ilkindeyim ne de sonunda,

bir dervişim beni bu avare gönül zayi etmiş

İkindinin güneşi vurur şimdi alnımdan parmak uçlarıma,

kuru topraklar bileklerime sürülür durur

yerin göğsü çatlamış, arşın gözleri pörtlemiş,

geçtiğim vahalarda sesler kısılır, çağlayanlar da durulur

Bu ne bitmez karanlık, bu nasıl medeniyet

ölmüş akıl suları, kara kuru zihniyet

ben bir filiz ektim önümdeki cehenneme

dalları yeşerecek, kökü büyüyecek, zakkumu da olacak

Ne bugüne hal hatır sordum ne de dünden hatır istedim,

dilemem yarından helallik

gönlüm önüne gelene kul köle oldu da

diyemedim bu yaptığın delilik

diyemedim ey garip gönül bu yaptığın delilik…

OLASILIK DENİZ

SİBEL DÖNMEZ

O kadar sonsuz olasılık var ki hayatta, verdiğimiz en ufak kararlar bile gelecekte çok farklı olasılıklara zemin hazırlıyor. Garip değil mi? Mesela sağ yada sol kaldırımdan yürümek gibi basit kararlar bile belirleyici olabiliyor. Belki sağ kaldırımda ani bir ölüm bekliyordur, belki de kaldırım taşları arasında bir çiçek duruyordur günün geri kalanını güzelleştirecek.

Olasılık kavramı ile ilgili okuduğum ve beni şu zamana kadar en çok etkileyen kitap Heather Mcelhatton’un Şahane Hatalar kitabıdır. “Tek başlangıç sayısız farklı son.” Romana biraz felsefik olarak yaklaşacak olursak, edinebileceğimiz yegâne düşünce sonsuz olasılıklar denizinin tam ortasında bulunduğumuzdur. Bu olasılıklar o kadar fazla ki, çoğu zaman kafa karıştırıcı olabiliyor. Öte yandan kimi kişisel gelişim çalışmalarında yer aldığı üzere, akışta yaşamak veya bir hedefe odaklanmış olmak arasında pekte fark yok gibi.

Şaşırtıcı değil mi? Çünkü hayat her haliyle biraz iyi biraz kötüdür. İyilik kavramı değişkendir, düzen ve rutinse A olasılığı, heyecan ve maceraysa B olasılığı daha iyidir. Peki ya irademizin dışında gelişen olaylar? Bu olaylara kader,  bu olaylara verdiğimiz tepkiler seçimdir. Bir haksızlığa uğramak veya sevdiğimiz birini kaybetmek kaderdir. Ödül veyahut ceza olduğunu belirleyecek olan seçimlerimizdir. İçinde bulunduğumuz ruh halini aktif bir hırsa çevirebilir, belki de bir ilaç üretebiliriz. Veyahut suça ve suçluya doğrudan müdahale için yetki kazanabiliriz. Kaybımızı ve acımızı yaşarken dünyaya küsebilir, bir suçlu veya hastaya dönüşebiliriz.

Olasılık kavramı geçmişten günümüze bilimi ve sanatı oldukça meşgul etti ve etmeye devam ediyor. Olasılıklar denizinden karaya çıkmak mutlak bir sükûnet ve rutin mümkün değil. Çünkü yaşam ve Ölüm kardeşler kol kola ve hep bizimle. Ancak çok ta savunmasız sayılmayız, kolluklarımız var: kendi hür irademizle verdiğimiz her karar, aslında yetiştirilme şeklimiz, sosyo-kültürel yapımız ve eğitimimizle doğrudan orantılıdır. Eğer yeteri kadar donanımlıysak, olasılık denizi ve sonsuz ihtimaller dünyası yaradılışın büyüsü ve sanatçının ilhamı demektir.

Vansesi Özel Haber

Bakmadan Geçme