Van Gölü'ndeki Rus batıkları dalış turizmine kazandırılacak
Ruslar tarafından yaptırılan ve 1915 yılında askeri mühimmat ile yük taşımacılığında kullanıldığı belirlenen Van Gölü'ndeki batık şileplerin dalış turizmine kazandırılması hedefleniyor.
Türkiye’nin en büyük gölü olan 800 bin yıllık geçmişe sahip Van Gölü’nde bulunan Rus batıkları turizme kazandırılmaya çalışılıyor. Daha önce Adilcevaz ilçesinde göl içinde kale ve peri bacaları gibi yapıtlar bulunurken, daha sonra yapılan dalışlar ve araştırmalar üzerine de Ruslar tarafından yaptırılan üç adet 41 metrelik şilepler bulundu.
“33 yıl önce bu batığın bayrak direğine suyun dışından elimi vurmuştum”
Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Bağmeşe köyü civarında bulunan batığa dalış gerçekleştiren Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanı ve üyeleri, bu batığı fotoğraf ve video ile kayıt altına aldı. Rus batığını ilk olarak 1986 yılında gördüğünü belirten Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanı ve Profesyonel Dalgıç Cumali Birol, o dönemlerde batığın mendireğinin bir kısmının suyun dışında olduğunu kaydetti.
17 yaşlarındayken Van Gölü’nde Rus batığı olduğunu öğrenen Cumali Birol, “1986 yılında rahmetli babam yat imalatı yapıyordu. O yıllarda Tatvan ilçesine bağlı Bağmeşe köyüne bir tekne getirdik. Tekneyi teslim ettikten sonra Rus batığına gidelim dediler. Dolayısıyla ben şaşırdım. Van Gölü ve Rus batığı ne alaka dedim kendi kendime” dedi.
Batığın bayrak direğinin 30 santimetre dışarıda olduğunu anlatan Birol, “1986 yılında elimi vurmuştum. Bu direğe o yıldan bu yana yine bu yıl ilk defa suyun yaklaşık 7 metre altında elimizi vurduk. Dolayısıyla mikrobilayitlerle başlayan bu serüvenimiz gerek Adilcevaz Kalesi, gerekse Adilcevaz peri bacaları mikrobiyalit türlerinden yaptığımız çalışmalar hakikaten çok büyük bir ilgi uyandırdı. Bu ilgi bizlerde bunları koruma altına almamız hissini uyandırdı. Özellikle mikrobiyalitlerin ve Rus batığının koruma altına alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün ki aldığımız görüntüler gerçekten harika görüntüler. Hava çok güzel, bundan dolayı görüş çok iyiydi. Bu aldığımız görüntüleri Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz kanalı ile Kültür ve Turizm Bakanlığımıza sunacağız” diye konuştu.
“Şilepin zarar görmemesi için ulu orta herkesin gelip dalmasını istemiyoruz”
Dalış turizmine kazandırılması gereken şileplerin hiçbir şekilde zarar görmesini istemediklerini belirten Birol, sözlerine şöyle devam etti: “Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanlığı olarak bu işe el attık, kısmetse bu işi sürdüreceğiz. Ulu orta buraya herkesin gelip dalmasını istemiyoruz. Çünkü gemiye zarar gelmesini istemiyoruz. Dolayısıyla 41 metrelik bu şilep hakikaten çok farklı bir şilep. Bizler dalış severler olarak Van Gölü Havzası’nın temiz kalması noktasında çok büyük çabalar sarf ediyoruz. Bu da Van Gölü Havzası’nın kendi kendini yenileme noktasında bizlere çok büyük bir haz veriyor. Fakat bizler insan olarak Van Gölü’ne çok zarar veriyoruz. Hele hele batıklara ve mikrobiyalitlere zarar verilmemesi noktasında büyük çaba gösteriyoruz.”
“Van Gölü’nün kıyısını fazla kullanamıyoruz”
1986 yılında batıkla alakalı herhangi bir yazılı tarihin olmadığını ifade eden Birol, “Biz buraya babamla ilk geldiğimizde sözlü tarih vardı, yazılı tarih yoktu. 1914 başlarında Bitlis’i işgale kalkışan Ruslar, bölgede Akdamar, Çarpanak ve Adar Adası’nda büyük kiliselerin olduğunu bizler biliyoruz. Van Gölü Havzası’nda o yıllarda çok büyük ticaret söz konusuydu. Yani Van Gölü’ndeki bugün ki ticaretle o gün ki ticaret arasında çok büyük farklılar görüyoruz. Eskiden karayolu yoktu. Ulaşım çok sıkıntılı olmasından dolayı göl çevresinde bulunan Adilcevaz, Ahlat, Tatvan, Gevaş, Edremit, Erciş, Muradiye ve Van olmak üzere gemilerle bu işler yapılıyordu. Dolayısıyla Ruslar burayı işgal ettikten sonra burada üç tane şilep yapıyorlar. Bu üç şilepte şu anda batık durumdadır. Buradaki batığımız 1958 yılında buruna çarpması sonucu kumsala geliyor ve burada batıyor. Gölün yükselmesi sonucu uç tarafı 7 metre, alt tarafı 23 metre derinlikte kıbleye paralel bir şekilde yatıyor. Bizim su altı turizmimiz canlanacak. Hele hele özellikle Bitlis ilinde üçte ikisi bağlı olan Van Gölü’nün kıyısını fazla kullanamıyoruz. Dolayısıyla büyük bir dalış okulu planlıyoruz ve aynı zamanda buranın su altı zenginliklerini dalış severlere açmak zorundayız. Çünkü su sporları ve dalış sporları için yurt dışına gidiliyor ve milyonlarca para harcanıyor. Oysaki Van’a ve Bitlis’e gelmek o kadar zor bir şey değil” şeklinde konuştu.
“Van Gölü’nün altındaki 41 metrelik devasa bir Rus gemisidir”
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş ise geçmiş yıllarda Van Gölü’nün gerek yolcu taşımacılığında gerekse ticaret anlamında çok yoğun kullanıldığını belirtti. Rus batığının devasa bir tarihe sahip olduğunu ve üç medeniyet gördüğünü belirten Akkuş, “Van Gölü 800 bin yıllık büyük bir tarihe sahip. Geçmiş yıllara gittiğimiz zaman Van Gölü’ndeki taşımacılık olsun ulaşım olsun hep bu göl üzerindeki gemilerden sağlanıyordu. Bunu kitaplara baktığımız zaman çok net bir şekilde görüyoruz. Yani bundan 100 yıl geriye gittiğimiz zaman burada yüzlerce yelkenli teknenin olduğunu görüyoruz. Van Gölü 3 bin 712 kilometrekarelik yüzey alanıyla adeta bir deniz gibi. Geçmiş uygarlıklar hep yukarı deniz olarak adlandırmışlar. Fakat Van Gölü’nün ekonomiye tek katkısı balıkçılık yönüyle, yani gölde 12 bin tane balıkçı ve yılda 12 milyon dolarlık bir ciro söz konusu. Elimizde böylesine bir göl var, bunu dalış turizmi açısından kullanamıyoruz. Van Gölü çevresine yılda kaç dalgıç geliyor diye sorduğumuz zaman, 100-200 kişi ancak diyebiliriz. Ancak Van Gölü içerisinde birçok gizemi ve sırrı barındırıyor. Bu sırlardan birisi de bugün dalış yapmış olduğumuz Van Gölü’nün altındaki 41 metrelik devasa Rus gemisi. Rus gemisini Adilcevaz’da bulunan ve aynı zamanda baston ustası Cumali Birol’dan öğrendik. Çünkü Cumali Birol, Van Gölü’nün altındaki hemen hemen birçok gizemi biliyor. Elimizde devasa bir Rus batığı var ve adeta dün yapılmış gibi bugün ülkemizin diğer yerlerine gittiğimiz zaman dalış turizmini canlandırmak için tank batırıyoruz, gemiler batırıyoruz. Ama burada elimde devasa bir tarih yatıyor. Yani üç devri görmüş bir gemi. Rusları görmüş, Osmanlıları görmüş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni görmüş. Adeta 100 yıllık bir gemi değil de sanki geçen yıl yapmışsız gibi her şeyi ile sapa sağlam duruyor. İşte bunu bu bölgenin dalış turizmini canlandırma adına korumamız ve değerlendirmemiz lazım. Eğer bu değerleri kullanabilirsek, çok yakın bir zamanda şunu göreceğiz. Bitlis’te, Van’da, Adilcevaz’da onlarca dalış okulu açıldığını göreceğiz. Bu bölgede yenide bir sektör doğacak. Dışarıdan binlerce insan buraya gelecek, buradan binlerce insan ekmeğini yiyecek ve istihdam olacak. Bu elimizdeki güzellikleri ilk önce koruyarak sonrada dalış turizmine kazandırmamız lazım. Bugün burada bu geminin bütün fotoğraflarını ve görüntülerini kayıt altına aldık. Resmi kurumlarla paylaşacağız ve bununla ilgili faaliyetlerimizi devam ettireceğiz” diye konuştu.