VAN İLE İLGİLİ BU YAZIYI OKUDUNUZ MU?

Vansesi İki Nisan Kurtuluş Günü için araştırdı yazdı. Van'ın Kurtuluşu, Van şiiri, Hey Hey şiiri,Van'ım şiiri, Van'a tutku şiiri,İki Nisan Bayramı şiiri, Şehitvan şiiri, Van manileri, Çaybağı Şehitliği Abidesi Van'ı anlatıyor.

VAN'IN YETİŞTİRDİĞİ SİMALARDAN DERVİŞ EFENDİ İstirdattan 'sonra Van'a avdetimizin ilk günleri idi. Şehir hayatı yeni yeni kurulmağa başladığı bir sırada halk binbir türlü ihtiyaçlarını güçlükle temine çalışıyordu. Ne ekmek pişirecek bir fırın ve ne de yarı harap evleri inşa ve tamir edecek en ufak bir atelye bile mevcut değildi.

İlk okullar da açılmadığından avarelikten kurtulmak için üç arkadaş "Derviş efendi"nin açtığı terzi dükkanında parmaklarımıza yüssük geçirerek sanat öğrenmeğe koyulduk. (Derviş efendi) bizlere bir taraftan bu sanatı öğretmeğe çalışırken diğer taraftan halkın mühim bir ihtiyacını karşılıyordu.

Günler ilerledikçe muhtelif muhaceret yerlerinden Van halkı geliyor ve şehir yavaş yavaş büyüyordu. ilk okullar açı- unca devama başladık. (Derviş efendi) yi bu sefer evinde kurduğu demirhanede ateş basında kızgın demirleri örste döğerken gördük. Daha sonraları tekerlek dönmiyen bir şehirde (Derviş efendi) nin bisiklet ile dolaşmasını ilk çocukluk hayranlığı ile temaşa ettik.

Aylar, mevsimler geçtikçe şehirde oldukça refah ve canlılık göze çarpar gibi oldu. "Zerin kadeh" çiçeklerinin açtığı, çağlaların tomurcuklandığı bir bahar gününde söğüt dallarının gölgelediği yollardan geçerek (Derviş efendi) yi ziyarete gitmiştik. Bağ kapısından içeriye girerken tatlı bir müzik namesi duymağa başladık. Meğer (Derviş Efendi) ayni zamanda mükemmel kanun çalıyormuş. En kalın kumaşları kağıt gibi rahat kesen, örs basında ağır çekiçlerle, kızgın demirlere bal mumu gibi şekil veren bu Sihirli parmaklar (Kanunun) telleri üzerinde latif melodiler çıkarıyordu.

Tahsil için Van'dan ayrılmıştım. (Derviş efendi) yi vilayet memurları erkânı arasında mükemmel bir maliyeci olarak çalıştığını daha sonra da genç yaşında vefat haberini teessürle öğrendim. Yaşım ilerledikçe (Derviş efendi) nin her sanat da yaratıcı ve yapıcı şahsiyeti kafamda daha vazıh olarak belirmeğe başladı.

Hangi mektepten mezunda? Bu sanatları nerede ve kim- den öğrenmişti? Hocası kimdi?.. Bunlar hep meçhuldü. Bilinen tek şey herkesin hayranlıkla takdir ettiği (Derviş efendi) birçok kabiliyetleri nefsinde toplayan müstesna bir varlıktı. (Terzi), (Demirci), (Makinist), (Desinatör), (Rejisör), (Müzisyen), (Muhasip) V.K. on parmag'ında on hüner, kafasının içi yığın yığın icatlarla dolu bir hazine idi.

Türlü türlü keşiflerin proje ve maketleri istikbalde tahakkuk imkanını bulmak için bir koleksiyon halinde atölyesinde bekliyordu. Ömrü vefa edip muhitini bulsa idi ondaki sanat dehası memleket ölçüsünde bir mertebeye erişebilirdi. Her türlü imkan ve medenî vasıtalardan mahrum. (Van) da kim bilir nice (Derviş efendi) ter sönüp gitmektedir!... (2 Nisan 1949 Van Öğrencileri Yardım Derneği Yayını Van)


Van'ın Kurtuluşu

Halil TUFAN

Günler ve aylardır Doğu bölgelerindeki şehirlerimizin kurtuluş bayramları arka arkaya adlarına yakışacak şekilde törenle kutlanıyor. (Kahraman Kars),  (Yiğit Maraş), (Cefakeş Erzincan) ve nihayet (Çoruh), (Çukurova) dün (Erzurum) bugün de (Van) gibi serhad boylarındaki mukaddes vatan parçaları yabancı istilalardan kurtulup anavatana kavuştuklarının bayram sevinci içindedirler.

Her Şehrimizin kurtuluş günlerini ayrı ayrı günlerde kutlasak da başka başka konuşsak da bu farklar ancak bir destanın mısraları gibidir. Sırası gelince her şehrimizin, bu serhad İl’leri gibi birer kahramanlık menkıbeleri yaratacaklarına asla şüphemiz yoktur!

Doğu'da en güzel şehirlerimizden biri olan Van 31 sene evvel bugün düşman istilasından kurtuldu. Van'ın mesut ve müreffeh halkı senelerce bağrında beslediği içten Ermenilerin ihanetlerine, dıştan düşmanın saldırışına maruz kalmıştı. Birinci genel savaşta Osmanlı imparatorluğunun her tarafta mağlup olmaya yüz tuttuğu bir zamana tesadüf eden istila günlerinde ordusuz ve silahsız kalan bu şehrin feragatkar ve yiğit halkı memleketlerini düşmana terketmemek için eli silah tutanlardan (milis kuvvetleri) teşkil ederek günlerce Ermenilerle sokak muharebeleri, bir kısmı da sınırda düşmanla çete harpleri yaparak yurtlarını birer kahramanlık örneği ile müdafaa ettiler.

Üstün kuvvetler karşısında kalan bu bahtsız müdaviler çok ağır kayıplar vererek gerekli bir mücadeleden sonra şehri terk etmeğe mecbur oldular. Bu suretle Van 16 Mayıs 1915 de işgal edildi.

8O bin nüfuslu şehrin yaşlıları, kadın ve çocukları evlerinden hiç bir şey alamadan mahşeri bir kitle halinde gurbet yollarına düştüler.

Durmadan baskın veren düşmanın makineli tüfek ateşi, yollarda Ermenilerin halk yığınlarını öldürmeleri, beride aşiretlerin soygunları, bu şehir halkının birbirini takip eden çilesi oldu.

30 yaşına basan bugünkü neslin daha yaşlıları o felaketli ve korkunç günlerin acılarını unutmadılar. Huduttaki babasını bekleyen masum çocuklar, evladını kefensiz ve kadirsiz bırakan anneler açlık ve hastalıktan en yakınlarını kaybeden kimseler, bu muhaceret selinin hazin manzarası idi.

Hicretin ızdırap ve sefalet dolu uzun üç yılından sonra Van kahraman ordumuz tarafından esaretten kurtarılarak tarihi Van kalesine şanlı bayrağımız bir daha inmemek üzere dikildi.

İşgal esnasında sokak muharebelerine sahne olan ve defalarca elden ele geçen şehir yanıp yıkılmıştı. Harp ve muhaceret dolayısıyla nüfusunun beşte dördünü kaybetmiş ve geride kalanlar da ecdan yurtlarına gelmiş bulunuyorlardı. Bağında bir ağaç, duvarında bir taş bulunmayan bu enkazı da bağrına basan halk Cumhuriyetin feyizlerinden faydalanarak yurtlarını, şenlendirmeğe çalıştılar.

Üç sene evvel zelzele maalesef bu şehri tekrar tahrip etti. Vanlılar bu felaketi de kendilerine has bir tevekkülle karşıladılar. Tanrının esirgemeden bezettigi güzellikler ve imkanlar diyarı Van, modern vasıtalara kavuştuğu gün layık olduğu inkişaf ve kıymeti bulacaktır.

Her iki nisan kurtuluş bayramını Van'lılar gönülleri sevinç dolu ve yürekleri bir davaya inanarak gururla kutlamaktadırlar. Bu dava, yıkıcı istilalara ve zararlı ideolojilere sarsılmaz millî bir imanla, mahrumiyetlere ve fedakarlıklara katlanarak doğuda mesuliyet payını da taşımak şerefini muhafaza etmektedir. Kurtuluş Bayramınız kutlu olsun aziz Vanlılar !.. (Van’ın Kurtuluşunun 31. Yıldönümü 2 Nisan 1949) 


VAN

Bir şehir vardır

Kanlı dağların ardında

Bilseniz neler taşır

O, yaralı bağrında…

Düşman tam dört kere

İstila etti onu,

Ve dört kere zelzele.

 Birde golü var bu şehrin

Onun cefakar arkadaşı

Yandı yıkıldı ama

Eğilmedi Van’ın başı.

Suların serindir

O latif havan

"Dünyada Van Ahrette İman"

Erdoğan TOKMAKÇIOĞLU

2 Nisan 1949


HEY, HEY

 

Vursun davul, çalsın zurna

Van’lı çıksın meydana

Oynasın mertliği ile

Layıktır şerefe sana.

 

Van’ın vakur erkeği

Oynadıkça coşuyor

Davul zurnayı duyan

Toy yerine koşuyor.

 

Oyna ey delikanlı

Sana demişler  VAN’lı

At naranı oynarken

İnlet göğün katını.

 

MEHMET SERİN

 

 

 

 

VAN’IM

 

Mektup almış idim dosttan

Erciş ile şirin Vastan

Her yan olmuş çiçekistan

Diyordu ki cennettir Van.

 

Özalp ile ol Muradiye

Sarı başak dolmuş bu vadiye

Olmuş halı, gel gör diye

Yazmıştı dost, cömerttir Van.

 

Edremit ile ah zıvıstan

Her tarafı gül gülistan

Ayrı kaldım, kaç yıl dosttan

Sana borcum minnettir Van.

 

Dizmişti dost, bir makale

Hoşap, Zeve, Toprakkale

Madır, Horhor, Şamran ile

Tarihlere senettir Van.

 

Bir kuş olup uçsan sana

Suyun içsem kana kana

Yüzüm sürsem her bir yana

İçimde bu niyettir Van.

 

Gayri yazsam, yetmez kelam

Yadınızda bari, bir ben kalam

Gurbet ilden size selam

Canım sana kurbandır Van.

 

MURAT KORKUT

 

 

 

 

VAN’A TUTKU

 

Bilinmez gardaşım

Ayrılığın ölüm

Gurbetin zülüm olduğunu

Bir kara tren mi sanki kahrettiğimiz

Van’dan ayrılığı gardaşım

Bir sen bilirsin birde men

 

Bilinmez gardaşım

Dört bacının üç gardaşın ayrılığını

Bir ana bir babamı sanki göresimiz

Van’a hasreti gardaşım

Bir sen çekersin birde men.

 

Binilmez gardaşım

Erekde uşkunun

Gölde balık zamanını

Bir otlu peynir mi sanki yiyesimiz

Ayran aşını balık başını gardaşım

Bir sen özlersin birde men.

 

Bilinmez gardaşım

Bayramda milav kazmasını

Ne dimbılcıları var, ne ermiyalıkları

Bir bayram sabahımı sanki belengazlığımız

Gurbetin çilesini gardaşım

Bir sen çekesin ber de men.

 

DR. ÖMER ÇAKMAK

 

 

 

 

 

 

 

 

İKİ NİSAN BAYRAMI

 

Vur davulcu davula, gümbür gümbür gümlesin.

Ayşelerle Fatmalar, elvan elvan bezensin

Diz kırıp topuk vursun Koçyiğitler sallansın

Bugün Van Kurtuluşu, yer yerinden oynasın

 

Vur davulcu davula, dağlarda yankı yapsın

Davul gümbürtüsünden, bayraklar dalgalansın

Genç, ihtiyar, kadın, kız, coşarak bayram yapsın

Bugün Van Kurtuluşu, yer yerinden oynasın

 

Vur davulcu davula,dağ, taş, ova, inlesin

Serhat’in bekçileri, nağra atsın oynasın

Köylü, kentli, şehirli düğün yapsın eylensin

Bugün Van Kurtuluşu, yer yerinden oynasın

 

Vur davulcu davula, hain düşman çatlasın

Bayrak gölgelerinde, Koçyiğitler oynasın

Van’a göz dikenlerin, göz bebeği patlasın

Bugün Van Kurtuluşu, yer yerinden oynasın

 

KAYA KAYAÇELEBİ (1. Sayfaya girecek)

 

 

 

 

ŞEHİTVAN

 

Bir başkentin yaşam öyküsü anlatı Viane

Tuşpa esaletle yükselip Sadurla oldu efsane

Surların önünde taş bloktan kitabelerle

Urartu’yu anlattı yorgun argın kelimelerle

 

Van ağıları dostu düşmanı candan gülüşlerle

Bir dönem sahiplendiler çocuksu hevesleriyle

Tarihe geçtiler buz rengi üşüyen nefesleriyle

İsimleri kaldı isimlerin isimlelen sesleriyle

 

Başkent değer buldu dört kıtanın hükümdarıyla

Liva oldu göz kamaştırdı oniki sancağıyla

Gıpta ile katı dünya Ermeni Müslüman dostluğuna

Kabus gibi çöktüler pembe düşlerin uykusuna

 

Bir çırpıda bozuldu kardeşlik tüsülü büyü

Araya girdi menfaat yüklü misyoner sözü

İsyanla ermeni öyküsüyle dirlendi Van’ın özü

Başladı zulüm Araratla davet buldu ecelsiz ölüm

 

Kovuldu ev sahibi sığında ana değidi Zeve kucağına

Zeve ana gibi simsıkı sarıldı mahzun yavrusuna

O an düştü ikibin gül Zeve’nin cennet toprağına

Tarih fısıldadı usulca Şehitvan’ın kulağına

 

Bu kadar yorgun şehir var mı şehirler içinde

Bu kadar harap olmuş mabet var mı mabetler içinde

Bu kadar cefa çeken var mı analar içinde

Direniyor gülüşleri kader denilen dram idinde

 

Kimse duymadı fısıltılar çekildi Van gölü mavisine

O günlerin ızdırabı çöker günbatımında Van kalesine

Ve tomurcuklar olur açar hazan ertesi bahar bahçesinde

Ölüm hazırdı elinde kan kızılı gelincik çiçeğiyle

 

Ey yorgun şehir kıyametler beklemek yala

Zarardır bir arpa boyu yol alan

Sessizce kopuyorsun hayattan an ve an

Ağlamak sana değil bize düşer Şehitvan

 

ABDULKADİR ERDEM

12.03.2004 Van

 

 

 

 

 

MANİLER

 

Eveliği dolma yaptım

Çarşı pazarda sattım

Avrat eve koymadı

Gece sokakta yattım.

 

Yemlik yedik dirildim

Ben yemliğe vuruldum

Yemlik adı gelince

Düşüp yere bayıldım

 

Bağa diktim ağacı

Çift geldi iki bacı

Birisini boş verdim

Biri gönül ilacı

 

 

Van’da mahle başı

Eveleri bize karşı

Ö evlerde bir giz var

Göresen kirpik kaşı

 

 

Ağaçta olur elma

İstersen bizde kalma

Ben sana çok küskünem

Artık sen bize gelme

 

Derleyen: Abbas GÜVEN

 

 

 

ÇAYBAŞI ŞEHİTLİĞİ  ABİDESİ

 

Bildiğiniz gibi birkaç yıldan beri men­fur emeller peşinde koşmaktan utanma­yan ülkemiz dışındaki ermeniler yaygara­ları ile dünya kamuoyunu aldatarak güya Türklerin kendilerine yapmış olduğu zul­mü dile getirmekte ve olu orta şuraya bu raya taş parçaları dikerek ismine abide demektedirler. Avuç dolusu para harcaya­rak vicdanları satın almaya çalışmaktadır­lar. Biz, Türk vekarı, Türk mertliği ve hasletiyle sustukça şom ağızlarını biraz daha açmakta ve cesaret bulmaktadırlar,

Simdi bir Türk ve bir Van'a olarak sesleniyoruz: —Biz. daha onların yaptıkları barbarlıkları unutmadık ve onların yayga­rası devam ederse, unutmayacağız da... Hiçbir  şey bilmiyorlarsa, bugün Türkiye’de bağrımıza basıp, kardeşlik hisleriyle eşit haklarla, beraber yaşadığımız Ermeni va­tandaşlarımıza Türk'ün insani davranışını sorsunlar.

Şunu bilmelidirler ki hunharca katle­dilen binlerce şehidimizin ruhu hala ara­mızda dolaşmakta ve «—Biz şurada katle­dildik... burada gözümüz oyuldu... orada ben annemin karnından süngü ile çıkarılıp doğrandım, nah!... şuracıkta kafam göv­demden ayrıldı.» demektedirler. Fakat biz­ler, bu hatayı yapanları affediyor, tarihin derinliklerine gömmek istiyoruz .Ancak ha­tıralarını anmak, ruhlarına her zaman bir fatiha okumak için de yattıkları yerlerin kaybolmasını istemiyoruz.

Bu anısın elbette diğerlerinden farkı, lâyık oldukları Şehitlik mertebesine yara­şır biçimde olacaktır.

İşte bu ruhla, Zeve Şehitliğimizin ye­rini bir anıtla ebedileştirdik. Van'ımızda, ÇAYBAŞI ŞEHİTLİĞİ ABİDESİ'ninde pek yakında yapılmasını, bu aziz hemşehrileri­mize her geçişte bir fatiha okumanın mut­luluğunu duymak istiyoruz.

ÇAYBAŞI ŞEHİTLİĞİ NEDİR?

Van'da Şamran Kanalının Akköprü çayına döküldüğü yerde 1. Cihan harbinde Ermenilerle yapılan muharebelerde son mermisine kadar mukavemet eden 350-400 hemşehrimiz, bu yerde şehit edilmiş ve in­sanlık dışı muamelelere tabi tutulmuşlar­dır. Ermeniler, semti tamamen yakıp, yık­tıktan sonra şehitlerimizin gözlerini oymuş baldırlarında cep yaparak ellerini bu cebe sokmuşlar. Bu yetmiyormuş gibi şahadet parmaklarını kesmek suretiyle akla gelme­dik işkenceleri reva görmüşler. Gövdeden ayrılan kafaları tekme ile çaya yuvarlama­nın zevkini sürdürmüşler.

Van düşman istilasından kurtulduktan sonra semtin cami imamı Hâkkarili Abdurrahman efendi, bas, gövde ve kemiklerden bulabildiği kadarını, katledikleri bu yere toplayarak gömmüş, ve bir kutsal yer hü­viyetini almasını bize sağlamıştır. Bundan bir müddet evvel aramızdan ebediyete in­tikal eden Hoca Abdurrahman efendiyi bu hizmetinden dolayı rahmetle anıyoruz. Ay­rıca bu hikayeyi yetkili kişilerden bize ak­taran Mevlüt Okayer'e de teşekkür ediyo­ruz.

Sevgili okurlar,

Zeve Şehitliği Abidesinden sonra ÇAY­BAŞI ŞEHİTLİĞİ ABİDESİ'nin dikilmesi ile, katledilen tüm şehitlerimizi sembolleştir­menin mutluluğunu burada da duyacağız.

Turgut KORKUT

 



Bakmadan Geçme