Dört bir yanımız cennet. İnanmıyorsanız koyun Türkiye Haritasını önünüze inceleyin. Peki, bu cenneti bize cehennem edenlerden hesap sormayacak mıyız? Soracağız elbette, kavli belaya kadar soracağız. Cehennemin ta dibine kadar gitseler bile iki ellerimiz yakalarında olacak.
Ağustos'un ikinci sabahında sosyal paylaşım sitesi Facebook'da dolaşırken, Aydın'daki Vanlı dostlar, Gurup Delal'in, Tenabinim'in (Hayal Gözlüm) eserinin ve Van'ın muhteşem görüntülerinin yer aldığı videosunu etiketlemişler. O güzel videoyu dinledim ve paylaştım.
Şipşirin bir kent!
Deniz olarak adlandırılan ve Türkiye'nin en büyük gölü olarak nam salan Van Gölü… Bulutların yuva yaptığı Artos Dağı… Muradiye'de şampanya köpüğü gibi akıp giden şelale… iki bin rakımlı yamaçlarda açan ters laleler… Gölün derin sularından gökyüzüne neslini yaşatmak için uçarak vuran incili kefal balıkları… Bir zamanlar adı Tuşba olan Şehri Van ve görkemli Van Kalesi… Bembeyaz bir kar yumağı tüyleriyle farklı iki göz rengine sahip olan Van kedisi… Tarihin ve doğal güzelliğin iç içe girdiği Van, deyim yerindeyse mavi ve billur bir damla gibi.
Benim şehrim! Adını besmeleyle ve saygıyla andığım atalarımın yurdu!
Yaşadığı onca acılara eyvallah etmeden ayağa kalkabilen naif insanların kentidir Van.
Karayoluyla bütün bir ülkeyi kat edip Van'a gitmeye çalıştığınız zaman, o uzun yollar boyunca etrafı kuşatan dağların yaz mevsimiyle yeşilini yitirmiş boz yamaçları ve dorukları hiç bitmez sanırsınız. Sol yanınızda devasa bir kule gibi yükselen Nemrut Dağını geçip koca rahvayı (ovayı) ardınıza aldığınızda, pek de yüksek olmayan bir yamaca doğru tırmanmaya başlarsınız. Çok kısa bir süre sonra ansızın mavinin ikileştiğini fark edersiniz. Başınızın üstündeki mavi gökyüzü, Tatvan ilçesine doğru kayıp giden yolun ağzında beliren mavi ise Van Gölüdür.
Saatlerce görüntünüze egemen olan yeşilini kaybetmiş dağların yüreğinizi daraltan duygusu birden silinip gider. Artık jeologların yüksek deniz dediği Van Gölü havzasına girmiş bulunmaktasınız. Mavi ve yeşilin koyun koyuna olduğu bir coğrafyada yol alırken hüznünüz mutluluğa dönüşmeye başlar.
Gölün kıyısından kıvrılarak uzanıp giden yol sizi bir buçuk iki saat sonra Van kentiyle buluşturur. Bu varsayılan iki saatlik yolun bir bölümünü kıyıdan bir bölümünü Artos sıra dağlarının sinesinde barındırdığı küçük vadilerden geçerek alırsınız.
Van kentinde yer alan Rescate, Akdamar, Urartu, Tamara, Elite World, Menua, Yakut, Merit Şahmaran gibi çok yıldızlı oteller cazip fiyatlarıyla size hem ev sahipliği yapar hem de Van Gölü Havzasını yakından tanımanızı sağlayan tur etkinliklerinden yararlandırır.
Yaz mevsiminin son ayına girdik.
Van Gölünün suları çoktan ısınmıştır bile.
Unutamayacağınız bir tatil için Van'ı tercih ederseniz sabahları otel restoranlarının kahvaltı büfelerine takılmak yerine sizlere kentin kahvaltı salonlarını öneririm. Ve Van'da bir sabah kahvaltısının ne denli önemli ve özenli olduğuna o salonlarda tanık olursunuz.
Van'ın Amik köyüne yakın noktalarındaki kıyılarında suların Türkuaz rengi, çevrenin büyüleyen doğasında mutlaka dinleneceğinize inanıyorum.
Akşamüzeri Van sokaklarındaki yürüyüşlerinde de Vanlı hemşerilerimin sıcak merhabalarıyla, ince belli kıtlama şekerle içilen tavşankanı çay ikramlarıyla ve hoş sohbetleriyle güzel anlar yaşayacaksınız.
Akşam karanlığı sonrası sazın ve sözün yer aldığı Sanat Sokağında güzel vakitler geçirebilir sonraki gününüze Ah Tamara efsanesinin yaşandığı Akdamar Adasına bir gezi planlayabilirsiniz. Ama siz, siz olun Van'da gördüğünüz, okşadığınız bembeyaz tüylü, göz renkleri farklı Van Kedilerinden birini alıp getirmeyi düşünmeyiniz. Çünkü Facebookhem koruma kapsamında, hem de Van Gölü coğrafyasından alınıp götürüldüklerinde ömürleri çok kısalmaktadır.