Van Türkülerinin Unutulan Değeri: Mıtrıp Faik Erener
2003 yılında TRT, Kültür Bakanlığı ve Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri gibi kurumların arşivlerine ulaşarak başlattığı Van türküleri araştırmalarını sürdüren halk bilimci, Van türküleri araştırmacısı Mehmet Murat Oto Van'da Mıtrıp Fayık lakabıyla tanınan ve bilinen Van türkülerinin kaynak kişileri arasında yer alan Faik Erener ile ilgili 'Küllerinden Doğacak Kayıp Bir Değer: Mıtrıp Fayık (Faik Erener)' başlıklı araştırmasını YYÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisinde yayınladı.
İkram Kali
Van’ın kaybolan hafızasını belgeler ışığında yeniden canlandırmak amacıyla yürütülen çalışmalar devam ediyor. Van halk müziği kültürüne emek veren en önemli kişilerden biri olan Vanlı halk bilimci, Van türküleri araştırmacısı Mehmet Murat Oto tarafından Faik Erener ile ilgili yapılan Van’ın bir asır öncesi müzik kültürüyle ilgili önemli bilgiler içeren araştırmayla bir taş daha yerine oturtuldu. “Küllerinden Doğacak Kayıp Bir Değer: Mıtrıp Fayık (Faik Erener)” başlıklı araştırma Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’nde yayımlandı. Bir anlamda küllerinden yeniden doğacak olan unutulmuş bir değer olan Faik Erener’in, Van türkü kültürünün tarihten günümüze gelen köprüsünün kilit taşı olduğu gerçeğini araştırmayla gün yüzüne çıkaran araştırma kültür ve müzik çevrelerinde büyük yankı yarattı. M. Murat Oto tarafından yapılan araştırmada Faik Erener, unutulmuş, hatırlanması gereken ve Van’ın müzik kültüründeki en önemli emektarları arasında yeniden anılması gereken büyük bir değer olduğu ifade edildi.
Araştırmada Van müziğinde öneli bir yeri olan Faik Erener’in Van Nüfus Müdürlüğü kayıtlarına göre 1893 yılında Van’da doğduğu, 1971 yılında vefat ettiği belirlendi. Günümüzde öne çıkan birçok Van türküsünün bestecisi, kaynak kişisi ya da aktarıcısı olduğu tespit edilen Faik Erener’in daha önce çaldığı kabak kemane çalgısı gibi keman çalgısını dizine koyarak çalması ile ünlendiği, yaşadığı dönemde sesinin güzelliğinden dolayı “Van Bülbülü” olarak da anıldığı Vanlılar arasında “Mıtrıp Fayık” lakabıyla tanındığı araştırmada yer aldı.
“Faik Erener, halk arasında Mıtrıp Fayık olarak tanınıyor”
Araştırma, arşiv ve güncel, ulaşılabilinen tüm verilerin değerlendirilmesiyle hazırlandı. Arşiv bilgileri içinde en önemli yeri 1967 TRT derleme kayıtları almaktadır. Faik Erener hakkında bilgi sahibi olan kişilerle yapılan sözlü görüşmelerden elde edilen bilgiler bu araştırmanın ikinci kaynağını oluşturmaktadır.
“Vanlılık kimliğinin oluşmasında Mıtrıplığın büyük rolü var”
Faik Erener’in, Van kültürünün unutulmuş bir değer olduğuna dikkat çekilen makalede merhum Erener’in Van müzik kültürüne geçmişte yapmış olduğu önemli hizmetlerin, günümüzde unutulmaya yüz tuttuğu ve mensubu olduğu topluluğun emek ve hizmetlerinin ne kadar değerli olduğuna yer verilen araştırmada aslında Vanlılık kimliğinin oluşmasında Mıtrıp olarak adlandırılan Vanlıların çok büyük rol oynadıkları araştırmada ortaya konuluyor.
“Mıtırıp Osmanlıcada bulunan “Mutrîb” kelimesinden geliyor”
Araştırmada “Mıtrıp Fayık” lakabına da açıklık getiriliyor. Mıtrıp ya da Mıtırıp’ın, Osmanlıcada bulunan “Mutrîb” kelimesinden geldiğini, kelimenin kökenin Arapça olduğunu ve Osmanlıcada hanende (söyleyici-söyleyenler) ve sazende (çalıcı-çalgıcı) kelimelerinin yerine kullanıldığı gibi Mevlevihanelerde okuyan ve çalan dervişlerin heyet-i umumiyesine verilen ad olduğu kaydedilmektedir. Bu topluluk ya da halk kendisini “Beyler” ya da “Beyzadeler” olarak tanımlamaktadır. Mıtırıplar, özellikle Sünni toplumların eğlence müziğine mesafeli duruşlarından kaynaklı oluşan kültürel boşluğu doldurmada en önemli unsur olmuşlardır. Van’da ise sözlü kaynaklar, Mıtrıplar’ı sevecen, esprili, neşeli özelliklerinin yanında iyi dostluklarıyla anmakta, Van’ın ekonomik ve sosyal yaşantısında yerli bir unsur olarak hep olumlu ve pozitif ifadelerle tanımlamaktadırlar” ifadelerine yer veriliyor.
"Erener 1893 yılında Van’da doğmuş“
1967 derleme kayıtlarında kendisini tanımlarken “Bize beyler derler” ifadesi kullanan Faik Erener, Doğma büyüme Vanlı olduğunu, kökenlerinin de Van olduğunu, 65 yaşında ve 1309 doğumlu olduğunu belirtir. Dört evlilik yapan ve evliliklerinden çocuğu olmayan, yalnızca kız kardeşi ve kardeşinin torunlarının günümüzde Van’da yaşayan Faik Erener 1967 kayıtlarında 1915 Ermeni isyanları ve Rus işgali sonucu ailesi ile birlikte Musul’a muhacir olarak gitmek zorunda kaldığını belirtiyor. Faik Erener’in mezar taşında 1970 yılında öldüğü yazılmaktadır. Mezarı Van Kalesi’nin yakınında bulunan Abdurahman Gazi türbesinin arkasındadır.
“Önceleri Ermeniler ile çok iyi dosttuk”
Van’ın Ruslar tarafından işgali ve Ermeni isyanı sırasında Savunmasız kaldıkları için Van’dan kaçtıklarını belirten Faik Erener, o günlerde yaşadıkları sıkıntıları da anlatıyor. Önceleri Ermeniler ile çok iyi dost olduklarını ancak Ermenilerin büyüklerinin (ileri gelenlerini kastediyor) bu kavgayı başlattığını, Uzun kervan ya da kafilelerle Van’dan göç ederken Van- Bitlis il sınırında bulunan “Kuskunkıran” mevkiine geldiklerinde Rus ve Ermeni birliklerinin top atışları ile kafilenin ikiye bölündüğünü, kendisinin de içinde bulunduğu grubun top atışlarının öbür tarafında kaldıkları için kurtulduklarını belirten Erener, kafilenin geride kalanlarının akıbetini bilmediklerini belirtiyor.
“Ermeniler olayları başlattı”
Savaş bittikten sonra Ermenilerin sürüldüğünü (tehcir) öğrendiklerini ve gelen emir üzerine Van’a geri döndüklerini belirten Faik Erener, döndükten sonra askerliğe başladığını belirtmektedir. Muhacirlikten döndükten sonra Ali İhsan (Sabis) Paşa’nın başarılarından bahseden Faik Erener, Ermeni isyanları ile ilgili olarak Ermenilerin olayları başlattığını ifade ediyor.
“Van müzik tarihi açısından dikkate değer bir durum
Araştırmada elde edilen TRT kayıtlarında yaşadığı dönemdeki Van’ın müzik kültürü, müzisyenler ve müzisyenlerin kullandığı çalgılar hakkında önemli bilgiler veren Faik Erener TRT’nin Van’da derleme yapmasından yıllar önce müzik yaşamını bıraktığını, “hatır üzerine” yapılacak kayda geldiğini ifade ediyor. Araştırmada Faik Erener’in kemanı kabak kemane gibi dizine koyarak çaldığı, aslında “Kemançe” (kendi telaffuzu) çaldığını, keman alınca da kemanın bir telini eksik takıp kemançe gibi çaldığı belirtiliyor. TRT 1967 kayıtlarında Erener kemançenin kendilerinde geçmişte de yaygın olduğunu, ailesinde daha önce de kemançe çalanların olduğunu belirtiyor. Kemançenin ne olduğu sorulduğunda kabak kemaneyi tarif ediyor. Faik Erener kemanında, kemançe dediği çalgının akordunu kullandığını, eşlik ettiği çalgı ya da solistin durumuna göre aralık aynı kalmak koşuluyla akordu değiştirdiğini; segâh, saba, hicaz, kürdi gibi makamlarda türkü okuduklarını da sözlerine ilave etmiş. Murat Ota araştırma makalesinde bu ayrıntıyı o yıllarda makam bilgisine sahip müzisyenlerin varlığı Van müzik tarihi açısından dikkate değer bir durum olarak değerlendiriyor. Erener TRT 1967 kayıtlarında kemanının tellerinin (ya da kemançesinin tellerinin) önceleri bağırsaktan yapıldığını, bulabilirlerse hazır tel aldığını, ama çoğunlukla telgraf-telefon tellerini keserek yaptığını,o dönemin müzik gruplarında kanun, keman, kaval, def ve darbuka gibi çalgıların bulunduğunu, davul ve zurnanın ise köylerde olduğunu, şehirde ise sadece düğünlerde kullanıldığını, özel eğlencelerde davul zurna olmadığını ifade eden Erener, bağlama çalan müzisyenlere pek rastlanılmadığını, yalnızca Mahir adlı bir kişinin “muhacirlik” zamanı Konya ve Adana tarafında bağlama öğrendiğini aktarıyor. Darbuka çalmadıklarını, darbukayı hiç kullanmadıklarını sadece def kullandıklarını. kemanın eskiden olmadığını, asıl kemançe çaldıklarını belirtiyor.
“Erek Mahallesinde bir Ermeni gazinosu vardı”
Türkü söylemekte usta olan aynı zamanda kanun çalan Necip adlı birinin, muhacirlik olarak adlandırılan yıllarda Adana’ya hicret ettiğini ve orada öldüğü bilgisini veren Fayık Erener, Emin adlı bir şahsın da çok iyi kaval ve mey çaldığını, amcası Salman’ın ise kendisinden çok meşhur olduğunu, ustasının da Salman olduğunu söylüyor. Murat Oto Fayık Erener ile ilgili araştırmasında TRT kayıtlarında Erener’in o yıllarda Van’da “düzine” adını verdikleri 12 kişilik müzik gruplarının bulunduğunu, bu kişilerden altı kişi çalgı çalarken, üçü kişinin eserleri sözlü olarak icra ettiğini, diğer üç kişinin de bir yandan eserleri okurken diğer yandan da oyun oynadığını belirtiyor. Van’da kanun, keman, kaval, def, darbuka, davul, zurna gibi çalgıların bu çalgıların yanında klarnet de(Kırlante olarak telafuz etmektedir) olduğunu kaydediyor. Van’ın müzik ve eğlence geçmişine ilişkin hatıraları olan Erener kendisiyle yapılan TRT söyleşisinde Van’da Ermenilerin de 12 kişiden oluşan müzik gruplarının olduğunu ve çok iyi müzik yapan Ermeni müziklerinin Türk müziği ile önemli ölçüde benzerlik gösterdiğini kaydeden Murat Oto Erener’in ifadesinde Erek Mahallesinde bir Ermeni gazinosunun olduğunu, Ermenilerin cumartesi oturup pazar akşamına kadar bu gazinoda rakı ve şarap içip müzik yaptıklarını, kendisinin de gençlik yıllarında bu gazinoya çok sık gittiğini belirtiyor.
“Celal Güzelses’in Van’a gelip kendisinden türkü sözü aldığı söylenmektedir”
Faik Erener’in sadece keman çalmadaki yeteneği ile değil, ses sanatçısı yönüyle de tanınan bir isim olduğunu kaydeden Murat Oto, “Sözlü kaynakların aktardıklarına göre Celal Güzelses’in birkaç defa Van’a Faik Erener’den türküler almak için geldiği birçok kişi tarafından bildirilmiştir. Diyarbakır, Erzurum ve Şanlıurfa’dan mahalli sanatçıların Faik Erener’i ziyarete gelip türkü öğrendikleri de anlatılmaktadır. Bu ziyaretlerde bazen o anda besteler yapıp gelen konuğa ezberletip öğrettiği de anlatılanlar arasındadır. Ölmeden kısa süre önce kendi el yazması türkü notlarını Celal Güzelses’in Van’a gelip kendisinden aldığı söylenmektedir. Mehmet Bağdatlı, Faik Erener’in kardeşinin torunu olan Enver Gencer’den Faik Erener’in Celal Güzelses’e çok türkü verdiği bilgisini almıştır.2008 yılında yapılan röportajda Nazif Çilingir (1916-), 1950- 1954 yılları arasında Diyarbakır’da THY müdürlüğü yaptığını ve Celal Güzelses ile müzik ortamlarında bulunduğunu beyan etmiştir. Nazif Çilingir, bu ortamlarda Celal Güzelses’in “Fayık”ın türkülerini okuduğunu ifade etmektedir. Celal Güzelses’ten dinlediği türkülerin Faik Erener’e ait oluşunu şu şekilde gerekçeleştirmiştir: “Çünkü Faik, Celal Güzelses’ten yaşlıydı. Celal Güzelses türküleri 1950’lerde söyledi ama Faik ise 1926-27’lerde bu türküleri söylerdi.”Sözlü kaynakların aktardıklarına göre Faik Erener, darbuka çalan Gop Cemal ve Defçi Yasin adlı iki akrabası ile müzik yapmaktadır. Bu müzik gruplarına daha sonra da katılan Defçi İzzet adlı müzisyene de atfedilmekle beraber çoğu kişinin Faik Erener’in olduğunu ifade ettikleri bir hikâyeye göre: Kadınların kendi aralarında yaptığı eğlencelerde genellikle kadın türkücüler çağırılırdı. Bu kadın türkücülerin en meşhuru Möhöbbet Eze’ydi. Möhöbbet Eze tef çalar ve söylerdi. Kadınların kına, nişan vb. eğlence ortamlarında eğer kadın müzisyen bulunamaz ise erkek müzisyen çağırılır ancak kadınların rahat eğlenebilmesi için müzisyenler ile kadınlar arasına bir perde gerilirdi. Böylece erkek müzisyenler eğlenen kadınları, kadınlarda erkek müzisyenleri görmezlerdi. Bu eğlencelere çok giden Defci İzo lakaplı türkücü perdenin arkasından istek yapan kadınların sadece topuk bölgesini görebilirdi. Sonra çarşı pazarda o kadını görünce topuğundan tanır kim olduğunu anladığı için kızdığı birine “Ben senin ananı topuklarından tanırım” diye naif bir küfür ederdi (Fevzi Levendoğlu 2005).Bu naif küfür Van’da halen kullanılan bir deyim gibi yaşamaktadır.2008 yılında İstanbul’da kamera kayıtlı yaptığımız görüşmede Kubilay Altaylı (1937-) ve Nazif Çilingir (1916-) Van’ın geleneksel oturma-eğlenti gecelerinin uygun bir kişinin “tarma”sında (ahır odasında) hemen her hafta yapıldığını, eğlenildiğini, yenilip içildiğini ve usulünce dağılındığını belirtmektedirler. Bu gecelere kemancı Faik Erener’in ekibiyle mutlaka geldiğini ve bu ekipte bulunan “Zılıto” lakaplı kişinin de komiklik ve köçeklik yaptığını belirtmektedirler”
“Faik Erener’in bir asırlık kemanı Çetin Ebeperi’de”
Van eşrafından Çetin Ebeperi’nin aktardığına göre, Çetin Ebeperi’nin dedesi Hacı Kasap Halil, oğlu Mustafa Ebeperi’nin (D. 1925) Faik Erener’den keman dersi aldığı küçük yaşta kemanda çok başarılı olan Mustafa Ebeperi’yi çok seven Faik Erener’in kendi kemanını Mustafa Ebeperi’ye hediye ettiği ve Mustafa Ebeperi vefat edince bu kemanın oğlu Çetin Ebeperi’ye intikal ettiği kemanın halen Çetin Ebeperi tarafından muhafaza edildiği araştırmada yer alıyor.
“Erener’in adıyla anılan Van Türküleri var”
Faik Erener’in müzik yaşantısıyla ilgili araştırmasında Erener’in adıyla anılan Van Türküleri ile ilgili önemli bilgilere ulaşan Murat Oto şunları belirtiyor; “1967 yılında oldukça yaşlı olan ve müziği de uzun zaman önce bıraktığı sözlü kaynaklardaki verilerden anlaşılan Erener’in icra ettiği türkülerde sürekli unutmaların varlığı olağan karşılanmalıdır. Bu bağlamda söz ve ezgilerde kopuklukların olması bu bağlamda değerlendirilmelidir. Yeni Hamamın Üstüyem, Sıtma Köprüsü (Arabaya Bindim Ağrıdı Başım, Kevenk Yolu Bu mudur, Burdan Bir Yol Gider Tebriz’i Tehran’a (Edremit Nanayı-Ağır Bar, İki Keklik Bir Derede Ötüyor türkülerinin yanı sıra 1967 yılı kayıtlarında İskele’den Çıktı Devenin Ucu (U.H.), Kömür Gözlüm Bakışından Doyamam (U.H.), Bu Handan Bu Handan (U.H.)Zalım Bu Dağlar (U.H.), Nasıl İdim Havar Nasıl İdim (U.H.), Bu Gece Uymamışim, Ser Yere Goymamışim, Muş’un Arkasında Fesli Gezerim, Burdan Bir yol Gider Tebriz-i Tehran’a (Edremit Nanayı) adı geçen türküler arşiv kayıtlarında Faik Erener’e ait olduğu söylenen türkülerdir. Bunlar dışında sözlü derlemelerde daha birçok türkü için Faik Erener’e atıf yapılmaktadır”
“Olaylar sonucunda Van’ın geçmişi ile bağları kopmuş”
Osmanlı Devletinin son yıllarındaki yaşanan siyasi ve ekonomik sorunların yanında Birinci Dünya Savaşı sırasında Van’ın Rus’lar tarafından işgal edilmesi ve Ermeni isyanları sonucu Müslüman nüfusun katliamlardan kaçması (muhacirlik) ve savaş bitiminde Ermeni nüfusun sürgünü (tehcir) Van müzik kültürünün de göç vermesine neden olduğunu kaydeden Murat Oto araştırmasının sonuç kısmında ,“Bu olaylar sonucunda Van’ın geçmişi ile bağları kopmuş, bir anlamda hafızasını yitirmiştir. Cumhuriyetin kurulmasıyla kendini toparlamaya ve aldığı derin hasarları onarmaya çaba sarf etmiştir. 1932 yılında kurulan Van Halk Evi ve ilçelerde kurulan “Halk Odaları” çalışmaları ile diğer sanatsal alanlarda olduğu gibi müzik alanında da önemli çalışmalar yürütülmüştür. Bu çalışmaların ürünleri 1960’lardan sonra kendini göstermeye başlamıştır. 1970’lerden sonra eğitim kurumları ve diğer sivil oluşumların çalışmaları sonucunda birçok önemli kişi tarih sahnesinde ortaya çıkmaya başlamış, Van müzik kültürü çeşitlenmiş ve daha geniş kitlelerin uğraşı haline gelmiştir.Van’ın Osmanlı’nın çöküş döneminden başlayıp 1950-60’lara kadar süren sıkıntılı geçiş süreçlerinde Van türkü geleneğinin yaşatılması ve günümüze aktarılmasındaki en önemli kişilerden biri Faik Erener ve mensup olduğu topluluk olmuştur.Faik Erener’in müzik yaşantısı incelendiğinde Van’ın geçmiş yıllarındaki müzik kültürü hakkında önemli bilgilere ulaşılmaktadır. Bu bilgilerin en önemlisi makam bilgisinin çok eskilerden bilindiğini, türkülerin makamlara göre icra edildiğidir. Bunun yanında nota bilgisinin günümüz akademik seviyesinde olmasa da kullanıldığını ortaya koymaktadır. Müzik konusunda akademik eğitimi olmayan hatta normal eğitimi bile olmadığı bilinen Faik Erener ve mensup olduğu toplumun nota ve makam bilgisini kullanması Van’ın müzik kültürünün derinliğini ölçmede önemli ipuçları sunmaktadır ifadelerine yer veriyor.
“Faik Erener, Van’ın müzik kültüründeki en önemli emektarlarındandır”
Oto, “Faik Erener’in müzik yaşantısının incelenmesinden çıkan bir diğer önemli bilgi ise Cumhuriyet öncesinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında keman, kanun, kabak kemane, kaval, mey ve çeşitli ritim aletlerinin Van’da kullanıldığıdır. Diğer yandan bu çalgıları kullananların müzik grupları oluşturduğunu, çalan, söyleyen ve oynayanlar olarak görev dağılımının olduğu da önemli bir bilgidir. Bu bağlamda kırık hava olarak tasnif edilen türkülerin yanında halk oyunlarının da bu müzik grupları aracılığıyla günümüze taşındığını söylemek yanlış olmayacaktır. Sonuç olarak bu araştırma ortaya koymaktadır ki: Faik Erener, unutulmuş, hatırlanması gereken ve Van’ın müzik kültüründeki en önemli emektarları arasında yeniden anılması gereken büyük bir değerdir” diyor.
Murat Oto önümüzdeki aylarda başkanı olduğu Van Toplum Kültür ve Sanat Derneği tarafından Faik Erener’i anmak ve anlatmak amacıyla vefa gecesi düzenlenmeyi planladıklarını söyledi.