VAN'IN YETİŞTİRDİĞİ SİMALAR
Mustafa M. Atilla yazdı...
1914 yılı ile başlayan 2 Nisan 1918 Van’ın düşman işgalinden kurtuluşu ile Anadolu’nun başka bölgelerine geri dönmek hayali ile yerini yurdunu terketme’ye zorlanmış insanların geri döndüklerinde karşılaştıkları manzaranın vehameti üzücü ve zorlu yaşamın habercisi gibi yıkıntılar içinde yıkıntı yaratmıştı. Bununla beraber tarım ve hayvancılığın zayıfladığı, birçok bulaşıcı hastalığın varlığının yaşandığı en çaresiz zaman dilimi.
Zor yıllar arasında yer alan 1918 -1940 lı yıllar Anadolu insanının sağlık konusunda geleneksel bilgiler ve yöntemlerle başının çaresine baktığı yıllar olmuştur. Biryandan yeni yeni yapılanmaya başladığı dönemin sıkıntıları ile beraber, Anadolu kökenli din adamlarından gelen keskin taşra muhafazakarlığı dönem dönem insanlar arasında sıkıntıyı artırdığı gibi çeşit çeşit karmaşık görüşlerin oluşmasını tetiklediği bir dönem olarak zihinlerde kalmıştır.
Anadolu’da hızla toparlanma trendine giren şehirler arasında yerini alan güzel Van’ımız her zaman gururla yad edeceğim yetenekli, başarılı ,üretken insanların sayesinde bu günlere geldiğini biliyoruz.
Bugün kaleme aldığım yazımda ben dünyaya gelmeden önce yaşamış ve ebediyete intikal etmiş olan Derviş dedemle ilgili şu an onunda yaşayıp yaşamadığını bilmediğim ağabeyimiz Halil Tufan’ın 2 Nisan 1949 yılına ait Vanlı öğrenciler derneği neşriyatı 3 de kaleme aldığı DERVİŞ EFENDİ ve nice sönüp gitmiş… İzzet Efendi, Adil Efendi, Hamit Efendi, Yakup Efendi, Muhtar Mehmet Efendi, efendiler ile ilgili yazımı paylaşmak istedim. Sıkıntılı dönemin onlarca yüzlerce akil insanlarının varlığından haberdarız geldiler, çalıştılar, savaştılar, ürettiler hizmet ettiler güzel evlatlar yetiştirdiler görev taksimindeki zamanlarını tamamlayıp gittiler ruhları şad olsun.
DERVİŞ EFENDİ…
Van’ın yetiştirdiği simalardan….
İstirdattan sonra Van’a avdetimizin ilk günleri idi. Şehir hayatı yeni yeni kurulmağa başladığı bir sırada halk binbir türlü ihtiyaçlarını güçlükle temine çalışıyordu. Ne ekmek pişirecek bir fırın ne de yarı harap evleri inşa ve tamir edecek en ufak bir atelye bile mevcut değildi.
İlkokullar da açılmadığından avarelikten kurtulmak için üç arkadaş ‘’ Derviş efendi ‘’ nin açtığı terzi dükkanında parmaklarımıza yüksük geçirerek sanaat öğrenmeye koyulduk. ( Derviş efendi ) bizlere bir taraftan bu sanaatı öğretmeye çalışırken diğer taraftan mühimbir ihtiyacını karşılıyordu.
Günler ilerledikçe muhtelif muhaceret yerlerinden Van halkı geliyor ve şehir yavaş yavaş büyüyordu.
İlkokullar açılınca devama başladık. (Derviş efendi) yi bu sefer evinde kurduğu demirhanede ateş başında kızgın demirleri örste döğerken gördük. Daha sonraları tekerlek dönmeyen bir şehirde (Derviş efendi)nin bisiklet ile dolaşmasını ilk çocukluk hayranlığı ile temaşa ettik.
Aylar, mevsimler geçtikçe şehirde oldukça refah ve canlılık göze çarpar gibi oldu. ’’Zeringadek’’ çiçeklerinin açtığı çağların tomurcuklandığı bir bahar gününde söğüt dallarının gölgelediği yollardan geçerek (Derviş efendi) yi ziyarete gitmiştik.. Bağ kapısından içeriye girerken tatlı bir müzik nağmesi duymağa başladık. Meğer Derviş efendi aynı zamanda kanun çalıyormuş. En kalın kumaşları kağıt gibi rahat kesen ,örs başında ağır çekiçlerle kızgın demirlere bal mumu gibi şekil veren bu sihirli parmaklar (Kanunun) telleri üzerinde latif melodiler çalıyordu.
Tahsil için Van’dan ayrılmıştım. Derviş efendiyi vilayet memurları erkanı arasında mükemmel bir maliyeci olarak çalıştığını daha sonra da genç yaşında vefat haberini teessürle öğrendim. Yaşım ilerledikçe Derviş efendi’ nin her sanaat da yaratıcı ve yapıcı şahsiyeti kafamda daha vazıh olarak belirmeğe başladı.
Hangi mektepten mezundu? Bu sanaatları nerede ve kimden öğrenmişti? Hocası kimdi? Bunlar hep meçhuldü. Bilinen tek şey herkesin hayranlıkla takdir ettiği Derviş efendi bir çok kabiliyetleri nefsinde toplayan müstesna bir varlıktı. (Terzi),(Demirci),(Makinist),(Desinatör),(Rejisör),(Müzisyen),(Muhasip) v.s on parmağında on hüner, kafasının içi yığın yığın icatlarla dolu bir hazine idi.
Türlü türlü keşiflerin proje ve maketleri istikbalde tahakkuk imkanını bulmak için bir koleksiyon halinde atölyesinde bekliyordu.
Ömrü vefa edip muhitini bulsa idi ondaki sanaat dehası memleket ölçüsünde bir mertebeye erişebilirdi. Her türlü imkan ve medeni vasıtalardan mahrum (Van) da kimbilir nice (Derviş efendi)ler sönüp gitmektedir.
Her ailede bir veya birkaç derviş efendinin var olduğunu tahmin ediyorum.
HALİL TUFAN 1949
Geçmişimiz hep tarih hep anni
Geçmişimiz hep tarih hep anni
Derviş efendi gibi güzel insanlar kalmadığı gibi, sizin gibi değerli insanlarda artık Van da yoklar. Güzel insanlara hasret kaldık.
Derviş efendi gibi güzel insanlar kalmadığı gibi, sizin gibi değerli insanlarda artık Van da yoklar. Güzel insanlara hasret kaldık.