Vansesi Koronavirüs Günlüğü

Van'ın özgür, bağımsız, tarafsız 82 yıllık ilk gazetesi Vansesi Gazetesi, 2011 deprem günlerinde başlattığı 'Deprem Günlüğü' gibi koronavirüs salgının yaşandığı bu günlerde okurlarının düşüncelerini, öngörülerini ve günlüklerini Koronavirüs Günlüğü sayfasına taşıyor. Siz değerli okurlarımızdan gelecek yazılar Burhan Ergin ve Hacı Yılmaz yönetiminde gazete ve internet sayfasında yer alarak tarihe kayıt düşülecek. Sizde yaşadıklarınızı yazın tarihe kayıt düşün. Yazılarınızı [email protected] veya [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

Birkaç ışık beklediğimiz günler tercihimiz

Dr. Mine Kılavuz Ongün

Eskişehir'den yazıyorum. Sokaklar, hatta ana caddeler bile sessiz. Birçok dükkân kapalı. Dışarıda görülen tek tük insanlar ise her zamankinden daha telaşlı ve aceleci. Bir an önce işlerini halledip dönme telaşındalar. Hamamyolu'ndaki cıvıl cıvıl manzara, yerini terk edilmişliğe bırakmış; parklarda soluklanan, sohbet eden insanlar yok. Eskişehir'in meşhur simitçilerinin arabaları yerinde, ancak kapalı.  Sıcak sular şehrinin hamamları işlemez olmuş. Kudret kaynaklı sular, şifa için insanların geleceği günleri bekliyor. Evet, burası Eskişehir… Bilim, sanat, kültür ve medeniyetin kenti. Sokaklar  her daim cıvıl cıvıl iken,  salgın  döneminde  okulların, üniversitelerin kapanması, kültür sanat faaliyetlerinin durması  ve  kurumların da aldığı tedbirlerle, bu hareketlilik yerini sessizliğe bıraktı. Böyle bir manzaraya ancak olağandışı bir durumda rastlıyoruz. Tarihe not düşmek gerekirse : "Yaşadığımız bir pandemi. Yani bütün dünyayı etkileyen bir salgın hastalık durumu yaşıyoruz.  Belli yaş grupları ve hastalığı olanlar için sokağa çıkma yasağı var."

Neler mi yaşıyoruz?

Kendi adıma sağlık çalışanı  bir hekim olarak her gün evden çıkıyor, sokaktaki duruma, hastanelerin, evde oturmak zorunda kalan insanların, çalışan kesimin, çalışamayan insanların durumuna da tanıklık ediyorum.

Bir sağlık kuruluşunda çalışıp, ailesine hastalık taşıma endişesi ile yaşayanlar var mesela. Bir kısmı evine günlerdir uğramıyor bu sebepten. Bunların arasında böbrek yetmezliği olan 9 aylık bebeğini göremeyen bir hemşiremiz yüreğimizi burkanlardan.

Öte yanda içimize su serpen durumlar da var. Koronavirüsü yenen 75 yaşındaki kadın hasta alkışlarla taburcu edilmesi gibi.

Eskişehir ilinde, belediye sokaklarda, kurumlarda düzenli olarak ilaçlama yapıyor. Pazar girişlerinde ateş ölçümü yapılıyor. Marketlere maskesiz girilemiyor. Sokak hayvanlarının unutulmadığını mama ve su bırakıldığını memnuniyetle görüyoruz.

İnsan yoğunluğu olan caddelerde polis bariyerler oluşturdu. Bu tedbir, uyarılara rağmen dışarıya çıkan 65 yaş üstü ve 12-20 yaş arası gruba yönelik olduğu gibi, çok gerekli olmadıkça sokağa çıkanlar için de caydırıcı olmaya başladı.

Toplu taşım araçlarında sosyal mesafenin korunmasına çalışılıyor. Tramvay, otobüs ve dolmuşlarda bu mesafeyi sağlayacak şekilde belli koltuklara uyarı levhaları konuldu. Levha olanlara oturulamazken, duraklarda da bekleyenler arasında sosyal mesafe korunuyor. Güvenlik görevlilerini her durakta ve tramvayda görmek mümkün.

Her gün işe gidip gelirken yaşadığımız trafik yoğunluğu, misliyle azalmış durumda. Özellikle birkaç ışık beklediğimiz o yoğun kavşakta geçmemiz, bir tek yeşil ışığa bakıyor. Bu kısmı trafik mağdurlarına cazip gelse de, her şeyin normale dönüp, birkaç ışık beklediğimiz günler tercihimiz…

 

 

 

Artık tüm insanlık olarak bu olaydan bir ders çıkarırız

Özlem Tanrıtanır

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.  Evet, aslında Kanuni Sultan Süleyman'ın herkesin aşina olduğu bu sözleri bugünlerde bizlere her şeyi tam olarak özetliyor. İnsanoğlu için en önemli şeylerden birincisi sağlık ikincisi ise özgürlük, isterseniz bunların sıralamasını değiştirebilir birinci sıraya özgürlük ikinci sıraya sağlık koyabilirsiniz ancak bu günlerde sağlığımız için özgürlüğümüzden de feragat ettiğimizi unutmamalıyız.

Yaklaşık üç aydan fazladır Çin de başlayıp dünyanın birçok yerine yayılan bizimde uzaktan takip ettiğimiz korona (covid 19) vakası artık bir aydan fazladır bizim ülkemizin de acı bir gerçeği haline dönüştü. Her ne kadar ilk başlarda Grip gibi fazla korkulacak bir şey olmadığı söylense de yayılma oranının daha fazla olması ve kronik rahatsızlığı bulunan hastalar ile yaşlılarda göstermiş olduğu ölümcül etkiler nedeniyle bütün sorunlarımızı bir kenara bırakarak tek düşündüğümüz bizim, ailemizin, dostlarımızın, ülkemizin ve tüm insanlığın bu beladan nasıl kurtulacağı. Tabi dünyanın hemen hemen bütün ülkeleri gibi bizim ülkemizde de yaşanan birçok aksaklık oldu şimdilik bu konulara girmenin aslında pek de yerinde olmadığını düşünüyorum önemli olan bu virüs salgını sonrasında çıkaracağımız derslerin ne olacağı.

Pek çok insan bu olay nedeniyle yakınlarını kaybetti, pek çok insan ise işlerini veya işyerlerini. Bir şekilde hayat devam ediyor ve insanların yaşamlarını devam ettirmeleri, ailelerinin geçimini sağlamaları için çalışmaya ve para kazanmaya ihtiyaçları var, acaba bu durum ne kadar devam edecek, işlerini kaybeden, işyerlerini kapatan insanlar nelerle karşı karşıya kalacak, bir yandan korona ile mücadele ederken bir yandan da bunları düşünmeliyiz bence;

Şimdilik! Bazılarımızın tuzları kuru. Maddi durumları yerinde olan insanlar kendilerini bir şekilde evlerinde aileleri ile izole ederek karantinada kalarak virüsten kurtulabilecek ancak bu toplumumuzun gerçeğini yansıtmamakta. Bu olaydan dolayı şimdiden maddi olarak etkilenen insanların sayısının yüzde 80 den fazla olduğunu söyleyebiliriz. Son zamanda alınan kararlardan biri ise maskesiz olarak toplu taşıma araçlarının kullanılamayacağı, market ve pazar yerlerinden alışveriş yapılamayacağıydı, az önce de belirttiğim gibi toplumumuzda bir çok insan virüs ile birlikte maddi sıkıntılarla da mücadele etmek zorunda kalmış durumda, eminim tanesi 4-5 liradan satılan maskelerden alıp kullanacak gücü olmayan yüz binlerce insan var, bir taraftan virüsle mücadele ettiğimiz gibi bir taraftan da işsiz, maddi durumu bozuk çaresiz insanların sorunları ile de mücadele etmemiz gerekecek, bu sorunla boğuşan insanlardan bazıları bizim ailemizden, çevremizden, komşularımızdan biri olabilir. Biliyorum birçoğunuz hani sosyal devlet nerede, devlet neden önlem almadı, neden çözüm bulmuyor diyorsunuzdur; haklısınız, halk devlet için değil, devlet halkı için vardır ve sosyal devletin en büyük sorumluluklarından biri de böyle zamanlarda halkının yanında olmasıdır. Yaşadığımız olayın vahameti göz önüne alınınca bütün her şeyi devletten beklemememiz gerektiğini,  toplumumuzdaki her ferdin kendi çapında elini taşın altına koyarak en yakınından başlayarak fedakarlık yapması gerektiğini düşünüyorum, fedakarlığın boyutunun sadece maddi olmadığının da altını çizmek istiyorum, bir şekilde muhtaç insanlara yardım sağlayan sivil toplum kuruluşlarına dahil olarak belki bir şeyleri düzeltmek için çaba sarf edebiliriz.

Aslında bütün olumsuzluklara rağmen olaya bir de iyi yönünden bakmak istiyorum; birçoğumuz ailesi ile şimdiye kadar geçiremediğinden fazla vakit geçirmiş oldu, her ne kadar günümüzün çoğunu bilgisayar, televizyon veya cep telefonu karşısında geçirsek de hiç olmazsa belli zamanlarda ailece bir araya gelip sohbet etme şansı bulabiliyoruz veya aynı masa etrafında yemek yiyebiliyoruz. Biliyorum bir çoğunuz bu durumdan da hoşnut değilsinizdir, makalemin başında da belirttiğim gibi sağlığımız gibi özgürlüğümüz de birinci önceliğimiz, uzunca bir süre hiçbir şey yapamadan dört duvar arasında kalmak bazıları için hastalıktan daha da ağır geçtiğini bu durum sonunda bir çok insanımızın acil psikolojik desteğe ihtiyaç duyacağından eminim, nasıl çelişki ama bir taraftan sağlığımızı korumaya çalışırken bir taraftan da sağlığımızı kaybediyoruz.

Kendim için, ailem için, dostlarım, ülkem ve tüm insanlık için tek temennim koronavirüs belasının bir an önce yok olması, işini kaybeden ve işyerini kapatan insanlar için hayatın artık normale dönmesi.  Umarım artık tüm insanlık olarak bu olaydan bir ders çıkarır, önleyici sağlığın ne kadar önemli olduğunu, dünyanın artık alarm verdiğini, doğa ile barışık yaşamak zorunda olduğumuzu unutmayız.

Her şeyin eskisinden daha iyi olması dileği ile sağlıcakla kalın.

Bakmadan Geçme