Vesikalı Vatan 8

Öğlene doğru dışarı çıkan Kerem'in niyeti Beyoğlu'na çıkmak, birkaç subay arkadaşı ile buluşup dertleşmekti. Ancak ayakları onu Alibeyköy taraflarına çekiyordu.

Öğlene doğru dışarı çıkan Kerem'in niyeti Beyoğlu'na çıkmak, birkaç subay arkadaşı ile buluşup dertleşmekti. Ancak ayakları onu Alibeyköy taraflarına çekiyordu. Aslında aylardır ayakları oraya doğru çekiyor ancak o, her defasında mukavemet gösteriyordu. Bu kez öyle olmadı. Hiçbir şey düşünmedi, hiçbir hesap yapmadı. Kendini güvenli bir sandala bırakır gibi bıraktı ve ayakları da onu alıp Alibeyköy istikametine çevirdi.

 

Eyüp'e geldiğinde, türbeye uğramadan uzaktan bir Fatiha gönderip dua etti. Bir miktar uzun tuttuğu duasında, tek bir şeyi dilediğini ve dilinin hep bir ismi mırıldandığını hayretle fark etti. İnsanlar perişanken, aziz topraklar üzerinde işgalciler cirit atarken, ülkenin namusu payimal olurken kendisinin tüm bunları görmezden gelip tek bir şey için daha doğrusu kendi nefsi için dua etmesi, canını sıkmıştı. Yaptığı duadan nedamet duyunca ellerini yüzüne götürmek yerine iki yanına düşürdü ve bostan korkuluğu gibi bir süre hareketsizce bekledi.

 

Sabaha nazaran hava daha da güzelleşmişti. Eyüp sırtlarına yaslanan mezarlıktaki otlar canlanmış, Haliç'in durgun suları göz alıcı bir parlaklığa ulaşmış, tavşan adalarındaki ağaçlar çiçeklenmiş, Eyüp Camii'nin kubbesi, güneşin dik ışıklarıyla beraber ikinci bir güneş gibi sapsarı kesilmişti. Yeniden yürümeye başladı. Alibeyköy'e yaklaşırken sağ tarafında kalan sahil, bir parça hareketlenir gibi olmuştu. Çocuklar koşturuyor, diz kapağından itibaren iki bacağı da kesilmiş bir gazi, sürünerek de olsa balon satıyor, bir grup Ermeni sandal sefasına çıkmış, mandolin çalıp yüksek sesle şarkı söylüyorlardı.

 

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme