Bugün 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
1922 yılında saltanatın kaldırılması ve milli egemenliğin kabul etmesiyle başlayan sürecin getiriler arasında Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'ün çocuklara armağan ettiği bayramın adı.
Bu bayramın asıl amacı olarak savaşta yetim ve kimsesiz kalan çocuklara bahar şenliğinde bir bayram kutlaması yaptırmaktı.
Mustafa Kemal'in ileri görüşlülüğü; savaşlardan yorulmuş, bezmiş dünya halklarına 23 Nisan Çocuk Bayramını bir nefes olarak kazandırdı. Türkiye özelinde kutlanan bu bayram zaman içinde uluslararası bayrama dönüştürüldü.
Çocuk kavramı ulusların en değer verdiği kavram. Elbette ki yarının daha güzel olması için bugüne önem vermek gerek. Onun için bugünün çocukları yarının büyükleri sözü söylenmiştir.
Ancak ülkemizde çocuklarla ilgili yapılanların yeterli olup olmadığı büyüteç altına alınmalıdır. Bunlarda en önemlisi şüphesiz ki eğitimdir. Dünden bugüne gelen eğitim karmaşası devam etmektedir. Alt yapısı oluşturulmadan farklı eğitim reformları uygulamaları eğitimde kuşak kayıplarına neden olmaktadır. Bazı dünya görüşleri çocuğa farklı açılardan yaklaşmakta ve onları yarın kullanacağı bir piyon olarak görmektedir.
Her gün gazete sayfalarına yansıyan ve ekranlara gelen haberlerde çocuk tacizleri, parçalanmış ailelerde yalnız kalan çocuklar, ana dili dayatmasındaki baskıların yarattığı var olan düzene karşı tavırlı çocukların yaşam öykülerini okuyor, görüyor ve üzülüyoruz.
Çocuklara oyuncak dağıtmak ve başını okşamak yerine yaşanılacak güzel bir ülke yaratmak için çalışmak gerek. Bu da alt yapıdaki değişimlerle, emeğiyle yaşayanların hayat standartlarını yükseltmekle olur.
Lise öğrencisi iken yazdığım Boyacı başlıklı deneme yazım 6 Edebiyat A sınıfındaki arkadaşlarımı nasılda etkilemişti. Orda yoksul bir çocuğun kar ve buz altında, okuldan uzak, yalnız ve çaresiz durumunu anlatmıştım. O çocuklar 197O'lerde vardı şimdi daha çok var.
Bugün okullarımızın rehberlik birimlerinin en çok zaman ayırdığı sorunlardan biri parçalanmış aile çocuklarıdır. Ve bu konuda bir kaz yazımda Aileden Sorumlu Devlet Bakanına seslenmiş evlenme arifesindeki gençlerin en az bir ay evlilik kurumuyla ilgili bilinçlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştım.
"Aşkım!" Diyerek flört devresini bile yaşamadan evliliğe adım atan nice gençlerimiz var. O gençlerden olan çocuklar ve hayatın zorlukları kaçınılmaz olarak aile parçalanmalarına neden oluyor ve mutsuz aile çocuklarının sayısını hızla çoğaltıyor.
Çocuk en çok korunması gereken değerdir.
Aile içinde, çevrede ve eğitim ortamında...
Ebeveynlerin en küçük bir ihmali halinde hiç beklenmeyen bir zamanda çocuk istismarları yaşanabilir. Bunun önlemenin tek yolu çocuk üzerinde baskı kurmadan onu izlemek, gelişimin kontrol etmektir. Bazen çok olumsuz bir arkadaş her şeyi yolunda giden bir ailenin iyi çizgideki çocuğunu çıkmaz sokaklara sürükleyebilir.
Peki, okullardaki rehber öğretmenler yeterli midir?
Bir eğitimci olarak bu soruya gönül rahatlığıyla evet diyemiyorum. Bine yakın sayısallığı olan bir okula siz tek bir rehber öğretmen görevlendirirseniz sağlıklı sonuçlar yerine kağıt üzerinde kalan testlerden öteye geçemezsiniz.
Psikoloji mezunlarının rehber öğretmenlik kadrolarına alınması yerinde bir uygulamadır. Ancak onların yanına bir de sosyoloji eğitim almış rehber öğretmen koyarsanız hem çalışmalardan verim alır hem de rehberliğin sosyal boyutundaki açığını kaldırırsınız. Bu önerimi Milli Eğitim Bakanımıza sunmayı bir görev sayıyorum.
Her okulda psikolog eğitimi almış bir öğretmenle sosyoloji eğitimi almış bir öğretmenin bir arada çalışması okullardaki öğrenci sorunları sıkıntısına inanılmaz boyutta yarar sağlar.
23 Nisan şenlikleri sürerken lütfen daha gerçekçi olarak çocuklarımızın görmezden geldiğimiz sorunlarına yönelip çözelim.
Bu bilinçle çocuklarımızın bayramını yürekten kutluyorum.