Yaşantımızın örneği kim olmalı?

İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız. Buna şu cümleyi de eklemek mümkündür. İnandığınızı, sünnet örneğinde olduğu gibi yaşamazsanız, din diye bid'atleri yaşamaktan kurtulamazsınız. Zira Müslümanlar için İslam'ı yaşamanın yegane ölçüşü Hz. Peygamber'in sünnet'idir. Sünnet ise, Peygamber (a.s)'ın insanların öğrenmesi ve devam ettirmesi için uyguladığı amelî yoldur, yani din pratiğidir. Bir başka ifade ile söyleyecek olursak sünnet, Resül-i Ekrem Efendimiz'in İslam'ı yorumudur. Peygamber yorumundan uzak olarak. doğru ve sahih bir dinî hayattan söz etmek elbetteki mümkün değildir. Bu sebeple bize göre "inandığı gibi yaşamak" demek, "sünnet üzere, sünnette olduğu gibi, sünnetteki örneğe uygun olarak yaşamak" anlamına gelmektedir.
"Ahir zamanda sünnetimi yeniden yeniye canlandıranlara (yapanlara) yüz şehid sevabı verilecektir." buyuran önderimiz Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) kötülüklerin kol gezdiği bu zamanda bizleri karlı bir alışverişe teşvik etmektedir. Unutulmuş, toplum tarafından bilinmeyen veya terkedilen sünnetleri Peygamberin emrettiği bir şekilde azda olsa yeniden yapmak çok zor olmasa gerek. Fakat ahir zaman toplumunun özünden ve inancından gittikçe uzaklaşması ve değişime uğraması sebebiyle aslında yapmamız gereken Peygamber sünneti olan davranış ve yaşantıları yaptığımız vakit ya alaya alınmışız yada gerici-yobaz yaftalarıyla toplum dışına itilmişizdir. İşte ahir zamanın kastedildiği bu dönemde insanımızın gözünün aşina olmadığı ve tamamiyle terkettiği bu sünnetleri yeniden hayata döndürmek, yaşantımızı sünnet referanslı bir nizam halinde devam ettirmek ne kadar güzel olacaktır. 
"Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir."  (Haşr/ 7) Çünkü bu din fıtrat üzere gönderilmiş en mükemmel bir dindir. O insan yapısına aykırı, hayat nizamını bozucu ve faydasız hiç bir ilmi ve yaşantıyı içerisinde asla barındırmaz. O halde bizim hayat nizamımızı belirleyen en büyük kaynak olan Kur'an-ı Kerim'in Hz. Aişe annemizin tabiri ile "O, yürüyen Kur'an idi." uygulayıcısı ve bizlere en büyük örnek şahsiyet olan Peygamberimizi neden taklit etmeyelim ve neden onun sünnetine sımsıkı sarılıp, birer örnek şahsiyet olmayalım. Hep tekrar ettiğimiz gibi Ramazan ayını fırsat bilerek unutulmuş sünnetleri yeniden yeniye canlandıralım.
"Ey Adem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin." (Araf/ 31) ayeti kerime gereği her mescide girdiğimizde veya evlerimizde namazlarımızı eda ederken takke ve sarık takmayı, güzel ve temiz elbiseler giymeyi, sünnet gereği yapmaya çalışalım. Bu gün tıp bilimininde bir çok faydasının olduğu ispatlanmış olan; misvak'ı bizlerde bir sünneti yerine getirmek gayesi ile mutlaka kullanalım. Namazlarımızı cemaatle camilerde eda edelim. Güzel kokular sürünmek, misafirine ikramda bulunmak, yemek yedirmek, tebessüm etmek, sıla-i rahimde bulunmak gibi örneklerini çoğaltabileceğimiz bir çok sünneti seniyyeyi yerine getirme, özellikle başkalarınada bunları tavsiye etme yolunda bir çaba içerisine girelim
Buraya kadar yaptığımız nakillerden anlaşılmaktadır ki, gerek fikrî gerekse amelî sahada sünnet'i önde tutmak ve dini Sünnet'e göre yaşamak, kaliteli müslüman olmanın biricik yoludur. Aksi halde iddia ne olursa olsun, bid'atleri din olarak yaşamak ve ciddî bir biçimde bid'atlerin saptırıcılığına kurban gitmek tehlikesi bulunmaktadır. Zührî'nin dediği gibi "sünnete sarılmak kurtuluştur." Nitekim Peygamber Efendimiz de "Kim benim sünnetimi benimseyip yaşarsa bendendir" buyurur.
Yazımızı, Urve b. Zübeyr'in sözüyle bitirelim,
"Sünnetlere, aman sünnetlere dikkat ediniz. Zira sünnetler, dinin kıvamıdır!"
Vesselam...

http://www.vansesigazetesi.com

Bakmadan Geçme