Yatağa Kıstırılmış İmparatorluk

Osmanlı döneminde gerek erkekler,gerekse kadınlar kişisel bakıma çok önem verirlerdi.Hamam kültürü oldukça yaygındı.Hemen hemen her yerleşim yerinin yakınında mutlaka hamam bulunurdu.Şehirleşmenin ana unsurlarından birisiydi hamam kültürü.Rutin temizliklerin haricinde hamam günleri düzenlenirdi.Hamamda temizliğin kendisine has bir kültürü vardı. Hamamda keselenmek dahi önemliydi.Keselenirken ölü deriler vücuttan atılır canlı ve parlak bir görünüm elde edilirdi. Temizlikte ise sabun en önemli ürünlerden birisiydi.Sabunlar eritilir,eritilen bu sabunlara türlü esanslar katılarak kişilerin  zevkine göre şekillendirilir ve İtinalı bir temizliğin ardından saçların sertleşmesini önlemek için ise Hatmi Çiçeği ve Ebegümeci kaynatılıp saçlara sürülür ve  iyice yumuşatılırdı.
Cilt bakımında ise yağların ayrı bir yeri vardı.Hamamdan çıkan kadınlar keselenerek vücutlarından  ölü deriyi attıktan sonra ince bir yağ sürerlerdi.El ayak tırnak bakımlarıda mutlaka yapılırdı.Bütün bunların ardından cilt temizliğinin yapılması ve yumuşaklığının korunması için ise gül suyu kullanılırdı.Bahar aylarında ise sabahlara kadar kazanlar kaynatılır güzel kokular elde edilirdi.Her bakımlı kadının evinde üzeri mücavherlerle süslenmiş Güllüabdan parfüm şişeleri bulunurdu.Saraylar ise misk ve amber kokuları kokardı. Bütün bunlar inancın gereği olarak temizliğe önem verildiğinden yapılırdı.Bunları yazmamın sebebi son zamanlarda gündemde yer alan Muhteşem Yüzyıl dizisinin bir bölümünü seyrederken aklıma gelenlerin başka bir amaçta kullanıldığını gördüğüm içindi.Düzenli izleyicisi değilim.Bir iki kez seyretmişliğim var.
İzlediğim bölümlerden birisinde Haremde bulunan onlarca kızın arasından Harem Ağası tarafından en gözde olanı seçilip hamama gönderiliyor muhtemelen yukarıda saydığım belkide eksik yazdığım hamam aşamalarından geçirilip Halvet dedikleri geceye sokulmak üzere iyice süslendirildikten sonra hazır bekletiliyordu.Bu sahneyi görünce bizim tarımsal işletmelerdeki damızlık hadisesi aklıma geldi.Sanki, Azericesini yazmak durumundayım; "Fabrika" odasına girer gibi bir sahne. Üzülerek sahneyi seyretmeye devam ettim. Üzüntümün sebebi  dizide yer alan böyle bir sahne değil.Birisine atfen işlenmiş olması.
 Peki nedir bu halvet dedikleri şey. Halvet, Arapça bir kelime, tenha, tenhaya çekilme, yalnızlık ve yalnız kalma anlamlarına gelir. Halvet etmek, tenha bir yeri , zihne takılan ve takılacak olan şeylerden kurtularak her şeye tercih etmektir.Yani büsbütün yalnız durmak, yalnız kalıp kimseyi içeri almamaktır.Burada  ibadet, zikir, riyazet ve murakabe ile meşgul olmak üzere yalnız başına tenha bir odaya kapanma halidir.Halk arasında "Çile" hali denilen hadise.Bu hadise kırk gün sürdüğü için buna "Erbain" çıkarmada denir.Osmanlı padişahları bunu sık sık yaparlardı.Birçok camiye Halvet yerleri yaparak.
Muhteşem dizide(!) bütün bunlar nerede yapılıyor? Harem dedikleri yerde; hemde güya Halvet yapılarak. Harem Osmanlı sarayında, padişahın annesinin nezaretinde, sarayın hanım, çocuk ve hizmetçilerinin kaldığı bölüm.Bir çeşit okul olarak kullanılan alan.Bu terimler üzerinde çok tartışmalar ve çok kaynaklarda değişik yorumlar mevcuttur.Yazdıklarımın bir çoğuna katılanımız olur katılmayanımızda.Ama ben bunlar üzerinde durmayacağım.Dizide kullanılan şekliyle ilgiliyim.Dizide mübarek Fabrika…
 Üzülerek seyrettim.Neden üzüldüm derseniz.Bütün bu yerleri fantastik kurguların merkezi haline getirmek  her hangi bir dizide her hangi bir kişi üzerine yapılmasına itirazım olmayacaktı.Ancak koskoca bir imparatorluğun en  güzide padişahı üzerine fantastik kurgu yapmanın savunulacak bir tarafı yoktur diye düşünüyorum. Son zamanlarda moda oldu "Efendim bu tarihi bir gerçeği yansıtmıyor.Bu sadece kurgudur.Bunu neden anlamıyorlar.Sadece bir dizi"diye söylemler oluştu.Eğer bunu derseniz birileri çıkar en güzide saydığınız değerler üzerinden akıl almaz fantaziler üretip ortaya sunar.Ve sizede şunu der"Efendim bu gerçek değil sadece bir hayalden ibaret " Peki O zaman bu fikrin savunucuları ne diyecek merak ediyorum.Kusura bakmayın kimse kimse üzerinden, hele hele tarihi kişiler üzerinden fantastik kurguları yapmasını asla doğru bulmuyorum.Farzedelim ki bütün bu olanlar yaşanıyor olsa  bile yinede doğru değil.Gerçek sahneleri çekmek pahalı olsa gerek.Yapılan İş pahalıysa koskoca İmparatorluğu tek bir odaya hapsetmek doğru değil. Bizim çeyreğimizin çeyreği kadar tarihleri olmayan ABD de çevrilen filmlere bakılsın, birde bize.Henüz doğru düzgün yedi düvele kafa tuttuğumuz,sayısız kahramanlık örnekleri ile dolan Çanakkale Savaşını anlatan bir filmimiz bile yok.Siz çekin izleyici kaygınız olmasın.Bu sayı dizideki gibi 150 Milyon değil, 300 milyonda olur.Ancak yeterki kaliteli ve gerçeği anlatan film olsun…Sevgi ile kalın…

Yorumlar 1

Bakmadan Geçme