YOLCULUĞUM VE YOLUMDAKİLER
Eğitimci Yazar Bahri Yıldızbaş
(Bir bakanlıkta çalışan bir kadının; okullardaki gözlemlerinde 2009 ile 2018 arasında müdürler için yazdıkları). Etkilendim.
İşime, her gün Ankarayla giderken, sürekli aynı yolu kullanmıyorum. Farklı caddeler ve sokaklardan yürüyerek, farklı insanları, ortamları, kurumları, yenilikleri izleme ve duyma şansını yaşıyorum. İlk, orta ve liseyi İstanbul’da, Üniversiteyi Ankara’da okuduktan sonra, aldığım KPSS puanı ile Ankara’da nezih bir kurumda çalışmak nasip oldu.
Yine güneşin tepeden yaktığı Ekim aylarından birinde işime giderken bir okulun sabah tören yaptığını görünce, konuşan kişinin sözleri bana çok ilginç geldi ve zamanım olduğundan töreni izleyip, konuşmayı ve İstiklal marşını dinleyeyim dedim.
Konuşmacı ”terbiyesizlik yapıyorsunuz, sizlerde hiç utanma yok mu, kırıp dökerek, kıravatlarınızı boynunuza asarak, saçlarınızı bağlamayarak bir halt ettiğinizi mi zannediyorsunuz. Hepinizi disipline verip okuldan atacağım.” diye devam ederken, küçük çocuklar aralarında oynuyor, büyük çocukların bir kısmı gülüyor, bir kısmıda sinirlileniyordu. Öğretmenler ise her zamanki gibi “susun,konuşmayın” diyerek geçiştirmeye çalışıyorlardı.
Çok sinirlendim ve İstiklal Marşımızın okunmasını bekleyemedim.
Moralim bozuk bir şekilde iş yerine gittim ve okulda duyduklarımı oradakilere anlattığımda, çocuğu o okulda okuyan iki veli çok normalmiş gibi gülücüklerle “biz alıştık diyerek” olayı geçiştirdiler. O sözleri söyleyen kişinin okul müdürü olduğunu belirttiklerinde dahada sinirlenmiş ve günlerce unutamamıştım.
Bizlerin şanslı olduğunu, okul hayatımdaki müdürlerin bizlere törenlerde çok büyük hakaretler etmediğini, her zamanki gibi nasihatler, nasihatler ve yine nasihatler ile en azından huzursuzluk yaşamadan 11 yılllık eğitimimi tamamlayarak, biraz mutlu bir öğrenim hayatı geçirdiğimi hayal ederek şükrettim.
Evet şükrettim ve taki; yine güneşli, hafif ayaz olan bir Kasım ayının sabah erken saatlerinde bir okulun önünden geçinceye kadar.
Çok kalabalık bir okuldu. Tören alanında diğer okulun dört beş katı öğrenci, öğretmen, veliler ile birlikte, güvenlikçiler, özel kıyafetli çalışanlar, okul duvarının dışında onlarca yaşlı, genç insanlar, karşıdaki galericiler, esnaflar hep birlikte elinde bir mikrofon olan, siyah güneş gözlüklerini takmış, orta boylu, elleri, kolları ve duruşuyla beden dilini konuşturarak coşkulu bir adamın konuştuğunu görünce dinleyeyim dedim. Konuşma platformu geniş çaplı, Atatürk fotoğrafı beyaz zemin üzerine işlenmiş, sözler yazılmış, bir tarafında parlayan bir bayrak, bir tarafta yeşil bayrak asılı iki gönder direği, direğin bayrak ipinin yanında iki öğrenci ve bir öğretmen düzgün bir şekilde bekliyor, orada olan herkes tüm dikkatleriyle konuşmacıyı dinliyor ve bazende alkışlıyorlar. Alkışlanmayacak gibi değil ki:
“Saygıdeğer Cumhurbaşkanı’larım, Başbakan’larım” diyor ve ben şaşırıyorum. Devam ediyor; “Vatanımızı, Cumhuriyetimizi ve yarınlarınızı sizlere emanet edeceğiz. Sizler; Doktor, Mühendis, Öğretmen, Hakim, Savcı, Asker, Polis, Tüccar, İş adamı, Zanaatkar, Sanatçı, Tiyatrocu, Vergici, Bankacı ve daha neler neler olacaksınız.” dedikçe ben yerimde oynamaya başladım.
“Yakışıklı, güzel ve tatlı çocuklar sizler benim gözlerimin nuru, sayın velilerimiz sizler bizim başımızın tacı, saygıdeğer öğretmenlerimiz bizim geleceğimizi inşa edenlerin pedagojik mühendisi, çalışanlarımız bizim değerlerimizdir.”
“Hep birlikte birbirimize saygı duymak okulun malını korumak, elektrik doğalgaz su gibi geleceğimizi etkileyecek gen kaynaklarına sahip olmaktır. Lütfen çalışanlara saygı duyalım, kılık kıyafet konusunda öğretmenlere ve okula saygı gösterin verdiğimiz emeklerin karşılığını bize verin sizleri çok seviyoruz haftamız güzel geçsin.” dedikten sonra yine çok profesyonel bir bayrak töreni yapılıp, İstiklal Marşımız gür bir sesle okunarak, anlatılamaz bir öz disiplin ile yüzlerce öğrenci okulun iki kapısından girerek, öğretmenleri ile birlikte okuldan içeri girdiler.
Bir kaç fotoğraf çekerek oradan ayrıldım ve kuruma gidip oradaki arkadaslarıma, yaşadığım güzellikleri anlattığımda; başkanlığımızdan onlarca öğrencinin o okulda okuduğunu, müdürün çocukları çok sevdiğini ve okulu çok başarılı yaptığını günlerce anlattılar. Derken arkadaşlarımın vasıtasıyla müdür beyle tanıştık. Müdür bey ile ilgili düşüncelerini burada anlatırsam sayın Bahri Yıldızbaş hocama haksızlık yapmış olurum. Çünkü kelimelere sığdırmam.
Bizde büyüdük, evlendik, araba aldık ve uzun süre GMP Ortaokulunu görmedim. Geçenlerde karşısındaki cafede yemek yerken, okuldaki öğle törenini izlediğimizde, o muhteşem törenden, rengarenk ve kıpır kıpır okuldan hiç bir eser kalmadığını görünce yine yıllar öncesindeki travma yaşadığım diğer okul aklıma geldi.
Ülkemizin değerlerine sahip çıkacak yönetici ve öğretmenlerin çoğalması ümidi ile saygılarımı sunuyorum.
Burcu Burcu
Teşekkürler Sevgili Burcu hanım.