Prof. Dr. Ahmet Özer

BİLİM VE BEYİN GÖÇÜ

Prof. Dr. Ahmet Özer

SORU SORMANIN MAHARETİ

Ahmet Özer
Soru sormak bilimin kapısını açar.
Kimi zaman soru sorduğunuz insanlar rahatsız olur. Ya da bir fikri ileri sürenler susturulmaya çalışılarak ne çok konuştun, başımıza icat çıkarma denir. Böyle bir zihniyetin hüküm sürdüğü bir ülkede bilim gelişir mi?

Ya da şöyle sorayım; nüfus olarak dünyanın en büyük 20 ülkesi, coğrafya olarak da dünyanın en büyük 30 ülkesi arasında yer alan  bir ülke olarak Türkiye bilim olarak neden dünya biliminin yüzde biri bile değil? Dünyanın en iyi 100 Üniversitesi içinde neden yok? Konya kadar bir ülke olan İsrail’den, Adana-Mersin kadar olan Hollanda’dan üniversiteler var da neden koca Türkiye’den bir üniversite yok? Çünkü gerekli donanım ve altyapı yok da ondan. Çünkü korku var, düşündüğünü söyleme özgürlüğü yok. Kaynak yok. Müteahhide kaynak var ama bilim yuvası üniversiteye yok. Hiç düşündünüz mü neden acaba?  Düşünen yok, soran yok. Deveyi hamudu ile götürmeye özenme var. Eleştiriyor ama onun gibi olmak istiyor. Böyle bir toplum yarattılar. Her kes hak etmeden bir yere gelmek, köşeyi dönmek istiyor. İşte o zaman da böyle olur.

ÖZGÜRLÜK EY ÖZGÜRLÜK..!
Üniversitede olması gereken en önemli şey özgürlüktür. Özgürlük yoksa hiçbir şey gelişemez. Resmî ideoloji ile bilim üretilemez, ancak emir eri üretilir. Çünkü resmi ideolojinin hakim olduğu yerde tek özgürlük susma özgürlüğüdür.

Devlete hakim olan güçler genellikle üniversiteleri de devletin idolojik aygıtlarından biri  haline getirmek ister. Böyle bir zihniyetin hakim olduğu bir yerde bilim gelişir mi? Bilim ancak kendisine değer verilen yerde gelişir; değer verilmeyen yerden ise göç eder gider. Şimdi yaşadığımız beyin göçü gibi.

Daha asistanken insanlar eziliyor. Sus, tozlu rafların bulunduğu odalarda sesini çıkarmadan otur, o zaman belki, doçent, profesör olursun, deniyor. Susmayan ise sürülüyor, atılıyor. Oysa Zeki olanlar cesur olanlardır. Onlar da susmak, itilip kakılmak yerine gidiyor, memleketi terk ediyor. Sonra dışarda başarı gösterdiklerinde içerde onları süren, kaçışlarına neden olanlar utanmadan onlarla övünüyor.

SUSMAK KURUMAKTIR
Susmak bir bilim insanı için en büyük ihanettir. Hem bilime hem topluma karşı sorumsuzluktur. Susmak insanı köreltmekten, hevesini kırmaktan başka ne işe yarar? Böyle insanlar profesör olsa ne yazar? Aslolan insanın kendini gerçekleştirmesi ise; bu da merakla başlar, merak soru sormayı, soru sormak konuşmayı gerektirir.

Ne ki gelişmemiş ve geri kalmış toplumlar konuşmaktan, tartışmaktan, eleştirmekten haz etmez. Devletler hiç istemez. Salla başı al maaşı bunun sonucu oluşmuştur. Toplum sussun bir kişi konuşsun yeter. Bir kişi her kes için gerekeni düşünür, sen sus biat et; biat et ki rahat et. Durum tam da budur.

Oysa bilimsel gelişmenin anahtarı sorudur, insan olmanın ayırıcı onuru ise konuşmaktır. Konuşmayı engellemek insanı engellemektir, insanı engellemek ise insanlığı engellemekle eş anlamlıdır. Söz gümüşse sükut altındır lafı ise uyanık geçinen kurnazların toplumu sürü gibi yönetmek için uydurdukları bir yalandır. Bir insan konuşmazsa onun nasıl bir insan olduğunu nasıl anlayabilrsiniz ki. Boşuna insanı gösteren dilidir konuş ki seni göreyim denmemiştir.

Bir insan merak etmezse, soru sormazsa nasıl araştırma yapabilir; hele hele bilimle ilgileniyorsa yaratıcılığını nasıl ortaya koyabilir, nasıl icat yapabilir? Bize lazım olan başımıza icat çıkarmamak değil tam tersine icat çıkarmaktır.  

Bu gün bunca güzel bir coğrafyaya rağmen hala bu kadar kötü bir durumdaysak sebeplerden biri budur. Çünkü özgürlük yok. Oysaki yaratıcılığın anası özgürlüktür. Özgürlüğü yeni ufuklara süren ise soru sormak ve konuşmaktır.

GÖÇERTİLMİŞ BEYİNLERLE ÖVÜNME KURNAZLIĞI
Bir soruda şudur; insanlar buradayken yapamadıklarını dışarda nasıl başarıyor? Dünya çapında meşhur olmuş insanlarımızın başarıları elbette bizi mutlandırıyor, ama aynı zamanda bizi biraz da utandırması gerekmez mi? Aziz Sancarlar, BioTekin doktorları, Gazi Yaşargiller ve daha niceleri neden burda aynı başarılara imza atamıyorlar da dışarda başarıyorlar? Yönetenlerin bu soruları kendine sorması gerekmez mi?

Prof E. Korkmaz’ın  “Beyin Göç”  konusunda yazdığı makalede “iftihar yerine utanmalıyız” diyor.
Almanya Merkezli Bion Tech’i kuran ve Koronovirüse karşı en etkili ilacı geliştiren Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’yi, Finansal Times “Dünyada Yılın Kişisi” ilan etti. Ama aileleri ile buradan kaçmalarına yönetenler sebep olmuştu.

Amerika Birleşik Devletleri; Kuzey Karolina Üniversitesi,Biyokimya ve Biyofizik Programı’nda görevli Prof. Aziz Sancar, Hücrelerin hasar gören DNA’ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları sayesinde ‘’2015 Nobel Kimya Ödülü‘’’nü kazandı. Buradakiler neden alamıyor, yeterince çalışkan ve zeki değillerim? Hayır, yeterli olanak ve gerekli ortam yok. ABD’de bulunan Mehmet Özdoğan, ABD Ulusal Bilimler Akademisine seçildi.
İsviçre Basel Üniversitesinde görev yaptığı dönemlerde Ordinarius Prof. Dr. Gazi Yaşargil, sayısız uluslararası ödül aldı. Dünya çapında başka isimler de sayılabilir.
Bunlar neden Türkiye’de kalmıyor, ya da kaldıklarında neden aynı başarılara ulaşamıyorlar?

NE YAPMALI?
Ne yapmalıyız ki bu beyinleri kaçırmayalım? Sosyal Demokrasi Vakfı’nın 19 Mayıs Gençlik Araştırması Raporu’na göre, Türkiye’deki gençlerin yüzde 62.5 yurt dışında yaşamak istiyor.
Neden? Çünkü özgürlük yok, demokrasi eksik, araştırma ortamı kısıtlı.. Buna karşılık silaha ve rant ekonomisine milyar dolarlar harcanıyor. Kimse de sesini çıkaramıyor?

Bir ülkenin yetiştirdiği vasıflı insanlar, gençler, bilim adamları, hekim, mühendis, başka ülkeye gidip, orada kalıp çalışmaya başlıyorsa, bu toplum tarafından katlanılan maliyetin atıl kalmasının sebebi sorulmalı, müsebbipleri sorgulanmalıdır. Bu şekilde vasıflı işgücünün göçüne “Beyin göçü (brain drain)”deniliyor.

Beyin göçü temelde gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere yönelik bir kaynak aktarımıdır. Beyin göçünün nedenleri, işsizlik, çalışma ve araştırma imkânları, demokrasi sorunu gibi çeşitli sorunlar  geliyor. Çözüm bulunmazsa, Türkiye genç beyinleri kaybetmeye devam edecektir. Çözüm bilimsel özgürlük, akademik ve yönetsel özerklik ve gerekli donanım ve olanakların yaratılmasından geçiyor.

Eğer bizim insanımız bizde değil başka ülkelerde daha başarılı oluyorsa, onlarla iftihar edebiliriz ve fakat kendimizden utanmalıyız.

Yorumlar 1
Öz hakiki Milliyetçi Vanlı 20 Aralık 2020 13:26

Yazılanlar hamasi ve popülist söylemler. Kendinizin de yazdığınız gibi, İsrail bilimde çok ileri. Adamşarın tek bir resmi ideolojisi var ve baskı had safhada. Türkiye İsraillin yanında Norveç sayılır. Varsa yoksa baskı, demokrasi vs zırvaları. Gençleri yurtdışına en çok iten şey sizin yaşadığımız memleketi sevmeme halini, çeşitli nedenlerle devlete yüklemeniz ve nesilleri bu şartlanmışlığa inandıramanız.

Yazarın Diğer Yazıları