Gençlerde Beyin Göçü
Burhan İçgüleç
Gençler ile bir araya geldiğimde gençlerin, özellikle İngilizce ve Almanca dillerini öğrenerek yurt dışına çıkmak istediklerini ifade ettiklerine şahit oluyorum. Sebebine de gelince başta ekonomik durum, (işsizlik) daha nitelikli eğitim alma isteği olmak üzere kendini ifade edebilme gibi sebepleri sıralamaktadırlar.
Ülkemiz her yıl 30 bine yakın gencini eğitim amacıyla yurt dışına göndermektedir. Yurt dışına çıkan gençlerin bir kısmı aldığı eğitimlerden sonra ülkesine dönerken bir kısmı da eğitim aldığı ülkede yaşamayı tercih etmektedir. Dünya genelinde yurt dışına eğitim amacıyla çıkan gençlerin gittikleri ülkelerde yaptıkları harcamaların milyar dolarlar ile ifade edildiği bilinmektedir. Bu anlamda “Eğitim Ekonomisi”alanında biraz sonra ismini vereceğim ülkelere ciddi kazançlar sağlamaktadır.
Gençlerin yurt dışına çıkma talepleri sadece bizim ülkemiz ile sınırlı değildir. Birçok gelişmekte olan ülkelerin yanında nüfusu kalabalık ülkelerde; İngiltere, Almanya gibi Avrupa ülkelerini tercih etmektedir. Bunun yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri de eğitim almak isteyen gençlerin tercih ettikleri ülkeler arasında ön sıralarda yer almaktadır.
Gençlerin daha iyi bir eğitim alma talepleri ya da daha iyi bir hayat sürme talepleri elbette ki makul karşılanabilecek bir durumdur. Fakat sonuç itibariyle nitelikli insan kaynaklarımızın başka bir ülkeye gitmesi ve oraya hem zihinsel hem de ekonomik imkânlarını kaydırması ülkemiz adına ciddi kayıplar olarak değerlendirilebilir.
Tabi işin diğer bir yönü de var. Daha nitelikli eğitimler aldıktan sonra ülkesine geri dönüp güzel işlere imza atanlarımız oluyor. Bu yönüyle de beyin göçünü değerlendirmek daha anlaşılır olacaktır.
Beyin göçü derken bazen yer değişikliği olmadan da beyinlerimiz göç edebiliyor. Kendi kültürel değerlerini, inançlarını ve tarihi yaşanmışlıklarını yeterince araştırıp öğrenmeden özellikle de sosyal ağlar aracılığıyla gidip görmediği sadece sanal ortam üzerinden edindiği insanların, inançların, felsefi düşüncelerin ya da kültürlerin etkisinde kalarak kendini bu şekilde kolayca tanımlayabilen binlerce gencimiz var maalesef!
Bulunduğunuz mekânı değiştirmeden başka dünyaların insanı olabiliyorsunuz. Düşünün kü herhangi bir ülkeye fiziksel olarak gitmeseniz de zihnen oradasınız ya da oranın zihniyle kendi ülkenizdesiniz. Yaşadığınız yerden başka diyarların sesi, kulağı, sözcüsü ve temsilcisi olabiliyorsunuz.
Bulunduğumuz mekânla sınırlı kalmamak dünyada olan bitenleri takip etmek elbette ki önemlidir. Bu yönüyle yeni bilgiler edinmek, kendini geliştirmek ve üretken insan olabilmek amacıyla yapılan araştırmalar hem gençlerimize hem de toplumumuza fayda sağlayacaktır. Fakat edilgen bir ruh haliyle ve biraz da eğlenmek amacıyla sanal ortamlarda saatlerini harcayan gençlerimiz dinledikleri ve izledikleri dünyanın etkisinde kalabilmektedirler.
Bu atmosferde yetişen gençlerimizin bir de 20 yıl sonrasında yarının yetişkinleri olduklarını düşündüğümüzde gelecekte yaşanabilecek toplumsal problemleri tahmin etmek hiç de zor olmasa gerek. Küreselleşen dünyanın iç içe geçen kültürel, ekonomik, inançsal, sosyal ve siyasi toplumsal yapıları kaçınılmaz olarak büyük sorunları da beraberinde getirecektir.
Bir düşünsenize düşük ekonomik giderler ile sanal ortamda edinilen bilgiler; yıllarca içinde yaşadığı, havasını soluduğu, terini akıttığı ortamdan daha etkili olabiliyor. İnsan çevresinde gördüklerini ve edindiği bilgileri algılayarak düşüncelerini ve duygularını şekillendirir. Bunun dışarıya yansıması da tavır ve davranışlarıyla gerçekleşir.
Örneğin sosyal medyada çokça ön plana çıkan ve dünyadaki milyonlarca hatta milyarlarca insanı etkileyebilecek girişimci ruha sahip küresel isimler boy gösteriyor. Bunlar yaptıkları yeni teknoloji kaynaklı ekonomik sektörlerdeki başarılarının yanı sıra bu başarıya varmalarını sağlayan hayat felsefelerini de açıklıyorlar. Dünya üzerinde internet kullanabilen insanlar bu bilgileri tek merkezden aynı kalıplarla alıyorlar. Dolayısıyla yerel kültürlerin ve yaşam şekillerinin önemini yitirmeye doğru bir sürecin de gerçekleştiğini görebilmekteyiz.
Gençlerin yurt dışına çıkma taleplerini toptancı bir mantıkla reddetmek ya da teslimiyetçi bir ruh ile tamamen desteklemek çok ta doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Beyin göçünü her yönüyle değerlendirip gençlerimize sağlıklı bir kafa yapısıyla düşünebilecekleri bir atmosfer oluşturmalıyız. Bilinçli ve gelişime açık bir genç; en iyi eğitimleri alabilmekle beraber bu eğitimler sonucunda üretebildiklerini kendi ülkesinin ve dünya insanlığının yararına sunabilmelidir. Kalın sağlıcakla…