Tarih, Gençlere Ne Kazandırır?
Burhan İçgüleç
Tarih hocası her zaman ki gibi tarihte yaşananları, ders konusu gereği liseli öğrencilerine ayrıntılı bir şekilde anlatır.
Öğrencilerden biri dayanamayarak:
“Hocam, tarih bizim ne işimize yarayacak? Bu kadar bilgiye ne gerek var? Hem öğrendiğimiz bilgiler bizim günlük hayatımızda ne işimize yarayacak? Gibisinden sorular sorarak serzenişte bulunur.
Tarih hocası ise elinden geldiğince dersin öneminden bahseder ama gencimiz verilen cevabı bir türlü tatmin edici bulmaz.
Gün gelir bahar mevsimi gelir, hoca öğrencileriyle günübirlik geziye gider. Bir dere kenarına vardıklarında Tarih hocası:
“Şimdi tam sırası” diyerek içinden geçirir ve tüm öğrencileri toplar.
Tarih dersiyle arası pekte barışık olmayan öğrencisini çağırır ve
“Şu derenin karşısına tek sıçrayışta atlayabilecek misin? Öğrenci:
“Tabi ki atlarım hocam, benim için çok ta zor değil.” Hoca:
“Hadi o zaman atla da görelim” der. Öğrenci dereyi atlamak için geriye doğru 5-6 metre çekilir. Tam da koşup hızlanacakken hocası:
“Dur” der. Öğrenci:
“Ne oldu hocam?” deyince hocası:
“Geri çekilmek yok, derenin kenarında durup karşı tarafa yerinden zıplayarak atlayacaksın” der. Öğrenci ise,
“Hocam dereyi atlamam için geriye çekilmem lazım. Diğer türlü yeterince hız alamayıp yerimden zıplarsam karşıya atlayamam” der. Hocası ise taşı gediğine koyar ve söylenmesi gerekeni söyler:
“Hani tarih ne işimize yarar diye soruyordun, tarihin bugünümüze ne katkısı olacak? Diyordun ya. İşte dereyi atlaman için geri çekilmen nasıl gerekiyorsa ve çok önemliyse bugün de ve yarın da doğru kararlar verip başarılı olabilmek için geçmişe doğru geri gitmek gerekiyor. Tarihi bilmek gerekiyor. Geride kalmışları ve yaşanmışlıkları bileceğiz ki gelecek için de daha isabetli kararlar alabilelim” der.
Bütün öğrenciler hocanın gösterdiği yaşanmış örnekten gereken dersi almışlardır.
Yavuz Sultan Selim’in iyi kitap okuyucusu olduğunu biliyoruz. Yanındaki görevlilere; bulunduğu yerlerde, yolculuğa ya da seferlere çıkarken sürekli “Okuyun okuyun…” diye talimatlar verdiğini hatta Mısır’ın alınmasında tarihi bilgiden faydalandığını biliyoruz. Mısır’ın daha önceki yüzyıllarda başka bir hükümdar tarafından Sina Çölü’nden geçilip alındığını yanındaki tarih okuyucusundan duyunca; “Geçmişte bir hükümdar Sina Çölü’nü geçip Mısır’ı almışsa biz de alırız” diyerek ordusunu sefere hazırlamıştır ve Mısır seferine çıkmıştır. Sina Çölü’nü 13 günde geçerek Rİdaniye Savaş’ında Memlukleri mağlup ederek Mısır’ı almıştır. Tarih bilgisinden elde edilen bir tecrübeden hareketle Mısır’ın alınmasının yanı sıra Memluk devletine de son verilmiştir.
Günümüzdeki bilim adamlarının arkeoloji, antropoloji ve etnografya gibi bilim dallarına neden kafa yorduklarını hesaba katmak gerekir. Batı ülkelerinin üniversitelerine yüksek lisans ve doktora yapmak için giden doğulu ülkelerin araştırmacılarına batılı bilim adamlarınca, tez çalışmalarınızı yaşadığınız ülkeler üzerinden yapıp getirin demelerini dikkatlerden kaçırmamalıyız.
Tarih, aynı zamanda birçok tecrübe edilebilecek olayların yaşandığı zaman dilimidir. Uzun uzadıya acaba nasıl yapmam gerekir? Diye düşünmeye gerek kalmadan yaşamımızı kolaylaştıracak fırsatlarla doludur.
Tarih bilgisi, gençlerin içinde yaşadığı coğrafyada kendilerini bekleyen fırsatlarla birlikte riskleri de görmelerini sağlar. Bazen halk arasında dolaşan kulaktan duyma, altı doldurulmamış, iddialardan öteye geçemeyen bilgilere kulak kabartmamalıyız. Aynı söylenti ve iddiaları etki ajanlığı yaparak paylaşmamalıyız. Gençlerin, herkesin gözü önünde yaşanan olayların ve olguların nedenlerinin araştırılmasında ve toplumsal hafızadaki karşılıklarına bakmaları gerekir.
Toplumlar; tarihleri ile şuurlanır, bugünleri ile var olur, yarınlarıyla da ilgili planlar yaparlar. Bir Çerkez atasözü der ki; “ Geçmişi olmayanın, geleceği de olmaz.”
İnsan çocukluğuyla, insanlık ise tarihiyle vardır. Kalın sağlıcakla…